Dolmabahçe'de buluştuğumuz
Necip Murat 25
ülkeye ihracat ve Dünya genelinde yaklaşık 500 bayi ile başarıyı yakalamış örnek işadamlarımızdan biri.
İSİAD, İŞHAD,
MARİFED,
MÜSİAD ve
TUSKON gibi ülkemizin önde gelen
sivil toplum örgütlerinin kuruluşlarında bizzat bulunmuş, İTO (
İstanbul Ticaret Odası) meclis üyeliğini de halen aktif şekilde yürüten
Necip Murat ile
röportajımızın birinci bölümünde iş hayatından özel
yaşamına, ihracat yolunda yaşanan sorunlardan
2023 yılı 500 milyar dolar
hedefine kadar bir çok konuda konuştuk.
Tabi bunların yanında dinlediği müzikler, okuduğu kitaplar, izlediği filmler, favori gazeteleri ve internet sitelerine kadar bir çok konuda konuşmayı da
ihmal etmedik. Fakat bu soruların cevaplarını röportajımızın birkaç gün sonra yayınlanacak ikinci bölümünde bulacaksınız.
İşte keyifle okuyacağınızı düşündüğümüz röportajımızın ilk bölümü…
Röportaj: Sarper Erkılınç
Ülkemizin önde gelen yerli elektrik malzemeleri üreticilerinden Necip Murat'ı tanıyabilir miyiz?
1959 İstanbul
doğumluyum. Evli ve 3 çocuk babasıyım. İSİAD (İstanbul
Sanayici ve İşadamları Derneği) kurucu
yönetim kurulu üyeliğinin yanında, İŞHAD, MARİFED, MÜSİAD ve TUSKON gibi adı sıkça duyulan sivil toplum örgütlerinin de kuruluşlarında bulundum. Halen İTO (
İstanbul Ticaret Odası) meclis üyesiyim.
STK'LAR BİZİM İÇİN YAŞAM BİÇİM OLDU
STK'lar ile çok fazla içli-dışlısınız anlaşılan…
İTO, İSİAD, İŞHAD, MARİFED, MÜSİAD, TUSKON
Paylaşmak ve sosyal alanlarda faaliyet içinde olmak çok önemli. Bu aslında bizim için bir nokta da yaşam biçimim oldu. Her konu hakkında bilgi paylaşımı yapabildiğimiz değerli dostlarımızın olduğu alanlar oralar. Sosyal alanlarda birliktelik bir süre sonra ticari birliktelikleri de beraberinde getiriyor. STK'lar da etkin rol almamızın ana amacı ticaret olmasa da düzgün ve dürüst insanların o çatılarda bir araya gelmesi bir süre sonra bu ticari birliktelikleri kaçınılmaz kılıyor. Hepsinin dışında bu örgütlerle iç içe olmak ve buralarda çalışmak insanı dinlendiriyor, kendimizi iyi hissetmemize neden oluyor. Her şekilde verim elde ettiğimiz ya da verim ürettiğimiz alanlar. Arkamızda eserler bırakmamız lazım. Bizim de kendi alanımız ile ilgili olarak bilgimizi, vizyonumuzu ve tecrübelerimizi paylaşıp ortak
akıl ile ortaya faydalı şeyler koyabileceğimiz yerler bu kuruluşlar.
Siz hem kendi işleriniz ile çok yoğun uğraş içindesiniz hem de STK'lar da etkin ve aktifsiniz. Hepsinin yanında üretim yapan bir fabrikaya sahip olmak ayrı bir sorumluluk. Bu koşuşturmaca ev halkı ile aranızdaki ilişkileri nasıl etkiliyor?
Klasik bir açıklama olacak ama başarılı her erkeğin arkasında bildiğiniz gibi mutlaka anlayışlı ve fedakar bir eş vardır. Fıtratımın bir özelliği olarak durduğum ya da yavaşladığım zaman sıkıntı basıyor ve bu durumlarda çok mutsuz oluyorum. Bunu bilen ev halkı da her zaman daha fazla ve daha hızlı hareket etmem için hiçbir desteği benden esirgemiyor. (Gülüşmeler) Ev halkının fedakarlığı ve özverisi çok önemli. Sağ olsunlar her zaman köstek değil
destek olmuşlardır. Zaten verimli olmak adına ne yapıyorsak önce milletimiz sonra da ailemiz adına yapıyoruz.
ÜLKEMİZE NASIL KATMA DEĞER SAĞLAYABİLİRİZ?
Ne-Ad Elektrik'ten bahsedebilir misiniz? Ne zaman kuruldunuz, bugünlere nasıl geldiniz?
1978 yılında kuruldu firmamız. Elektrik malzemeleri üretim sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Her yıl yeni üretim ilaveleri ile 300 çeşide yakın
ürün üretir pozisyona geldik. 25 ülkeye ihracatımız var ve bu sayıyı sürekli arttırmanın hesaplarını yapıyoruz.
Türkiye içinde yaklaşık 400, Dünya genelinde ise Türkiye dışında 100 tane bayimiz var. Ne-Ad Elektrik'in kuruluş felsefesinde tamamen ‘'ülkemize nasıl katma değer sağlayabiliriz ?'' düşüncesi vardır.
Balkanlar, Orta
Asya,
Orta Doğu ve
Kuzey Afrika satış ağımızın yaygın olduğu bölgeler ve sürekli hedef pazarlarımız. Eğer bir ülke'nin üretim bandı yüksek değilse ve üretim adına gerekli dinamikler tam anlamıyla çalıştırılamıyorsa o ülke ‘'alan el'' olur. ‘'Veren el'' olmak düşüncesi bizi sürekli üretim yapmaya yöneltti, sürekli üretim yapar olmak ihracat yapmaya yöneltti, ihracat yapıyor olmakta sürekli
büyümeyi beraberinde getirdi. Büyümemizin, bugünlere gelişimizin ardında üretim yapıyor olmak ve katma değer üretmek düşüncesi vardır. Bu açıdan STK'lar ile iç içe olmakta bizi büyüten ayrı bir dinamik olmuştur. Sürekli Dünya firmaları ile
rekabet içinde olduğumuz küresel sistemde ülkemizin bu alanda itibarını ve çıkarlarını korumanın planlarını yapıyoruz. Ülkemizin istikrarlı ve büyümeye yönelik adımları hızlandıkça çok daha iyi işler yapılabileceğine inanıyorum.
TÜRK PASAPORTU ARTIK GEÇER AKÇE
Ülkemizin gidişatını sizde olumlu ve iyi görüyorsunuz anlaşılan? Ülke kötüye gidiyor, yarın çok geç olacak diyenlerde var…
Biz ekonominin göbeğinde, üretimin merkezinde olan firmalarız. Bir
takım verileri daha net görüyor ve pozisyonumuzu ona göre alıyoruz. Sürekli Dünya'yı geziyor, araştırmalarda bulunuyoruz. Bu ülke insanının artık vehimlerle, gerçeğe dayanmayan söylemlerle işi olmamalı diye düşünüyorum. Birbirimizi sevmeli ve sarılmalıyız. Ön yargılardan sıyrılıp ortak paydamız olan üretmek ve katma değer sağlamak düşüncesinin etrafındabirleşmeliyiz. Gittiğimiz her ülke de Türk Pasaportu'nun geçer akçe olduğunu görüyoruz ve gururlanıyoruz. Türk insanına duyulan güveni ve verilen önceliği gördükçe çoğu zaman hayretler içinde kalıyoruz. Türkiye'yi ülke içinden değerlendiren insanları dinlemek yerine, vizyonunu ve bakış açısını Dünya ölçeğine göre ayarlamış insanları dinlemek lazım. Büyüme rakamlarını, üretim kapasitelerinde ki artışları ne ile açıklayabiliriz? Elbette sürekli büyüyen bir Türkiye ve istikrarlı bir ekonomi ile…
Gidişatı böyle değerlendirdiğinize göre ülkemizde 1978'ten bugüne neler değişti?
Çağ atladık. İş dünyası açısından baktığınızda milli bir
kablo üretimimizin dahi olmadığını söyleyebilirim. Bugüne baktığımızda kablo'nun neredeyse her çeşidini üretir pozisyona gelmişiz. Elektrik malzemeleri sektöründe Dünya ile rekabet eden konuma geldik ve bir çok yerde lider konumda olan bir ülkeyiz. Ülkemizde ki
ekonomik değişimin parametlerini saymaya kalksak sanırım günlerce bu konuyu konuşuruz. Şöyle düşünmek lazım; insanlarımızın sofrasında ki ekmek sürekli büyüdü, alım gücümüz arttı, üretim kapasitelerimiz arttı, rekabet gücüne kavuştuk ve ekonomiyi etkileyen en temel unsurlardan biri olan
demokratikleşme alanında ciddi kazanımlar elde ettik. Görünen o ki yarın da bugünden geri olmayacak.
AH ŞU BANKALAR, AH ŞU ARA ELEMAN SIKINTISI, AH ŞU BÜROKRASİ
25 ülkeye ihracat yapan, Dünya ölçeğinde yaklaşık 500 bayisi olan bir işadamı, bir üretici olarak önünüzdeki engeller nelerdir?
Yani keşke şu konu şöyle olsa da daha iyisini yapabilsek dediğiniz şeyler var mı?
Olmaz mı ?
Ah şu
bankalar, ah şu ara
eleman sıkıntısı, ah şu
bürokrasi…
Bankalarımız maalesef sanayicilerimize hiç denecek derece de destek oluyorlar. Bir çok banka yıllarca devletin sırtından geçinmesine rağmen, bu ülke sanayicisine ne katabilirim diye düşünmedi ve hala düşünmüyor.
Japon bankalarını biraz örnek alsalar keşke.
Avrupa ülkeleri üretim anlamında meslek liselerinin etkili ve bilinçli kullanımı sayesinde kalkınmıştır. Fakat bizde maalesef bu durum aynı şekilde işlemiyor. Mezun olan çocuklarımız sanayicinin işine yaramayacak şekilde
mezun oluyorlar ve kendilerinden de verim elde edilemiyor. Tıpkı ellerinde diploma ile gezen fakat
fatura kesmesini dahi bilmeyen muhasebe-iktisat mezunları gibi…
Eğitim sistemimizin baştan sona tekrar ele alınması ve
iş dünyası ile entegre hale getirilmesi lazım. İnsan kaynakları çok önemli bir unsur fakat insanların kendinde olan kaynakları da sürekli geliştirmeleri lazım. Hedefiniz ve bilginiz nedir diye sorduğumda ipe sapa gelmez desteksiz konuşmalar içinde bulunan gençlerimizi gördükçe, hiçbir iş bilmeden sadece alacağı parayı düşünen nesli gördükçe yüreğim çoğu zaman cız ediyor. Bu kafa yapısını nasıl değiştireceğiz bilmiyorum.
Yine ayrıca üreticimizin ve ihracatçımızın önünde ki bürokratik engellerinde en acele şekilde düzeltilmesi gerekli. Bilgi,
iletişim ve sürat çağında bizi yavaşlatacak her şeyin önünü kesmeliyiz. Devletimizin ve hükümetimizin bu adımları hemen atması lazım.
İhracatçı birlikleri var olan sıkıntıları biliyor ve gündeme getiriyor. Onları dinlemek ve uygulamaya geçmek çok önemli. 500 milyar dolardan bahsedilen bir noktada bütün eksiklikler süratle giderilmelidir.
Her şeye rağmen Devletimizin eskiye nazaran çok daha fazla desteklerde bulunduğu ise hepimizin bildiği bir gerçek.
Anlaşılan sizde 2023-500 milyar dolar hedefini benimsemişsiniz ?
500 milyar doları geçeriz diye düşünüyorum.
1 TRİLYON DOLAR ABARTI OLMAZ
Nasıl yani? Gördüğünüz bir şeyler var sanırım ekonomik anlamda ki bunu ifade edebiliyorsunuz…
Yatırımların artık ithalatı en asgari seviyeye getireceğini gördüğüm için bunu söylüyorum. Zaten yapılan ithalatlara baktığınızda ileriye dönük ihracatı arttıracak
makine, üretim materyalleri olduğunu göreceksiniz. Dünya'da Türk Malı bir çok sektörde kalite olarak anılır ve bilinir. Bu talepleri gördükçe bahsi geçen rakamdan daha fazlasını yapmak için önümüzde az önce yukarıda belirttiğim engellerin dışında bir engel yok gibi görüyorum. Demokrasimiz, güven ortamımız ve hukuki yapımız geliştikçe yatırımların nasıl Türkiye'ye yöneldiğini hep beraber göreceğiz. Bu yatırımlar beraberinde daha fazla üretim ve daha fazla ihracatı da getirecektir.
Hiç abartısız söylüyorum biz 1 trilyon doları dahi yakalayabiliriz. Şu çok iyi bilinmelidir ki, para ancak istikrarın olduğu yere gelir. Türkiye'de de bu istikrar her geçen gün artarak ilerlemektedir. Sanayicilerin fikirleri biraz daha fazla dinlenir ve gündeme alınırsa çok daha faydalı adımlar atılır.
Devam edecek…