Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), son günlerde kurum hakkında yapılan haberleri yargıya taşıyacağını açıkladı.
RTÜK tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle: "Bir süredir, bir takım gazete, TV, internet vb. medya kuruluşlarında, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) hakkında bir takım iddialar ve ithamlar yer almaktadır. Bunların bir kısmı seçim dönemi yayınlarına yönelik Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) verdiği müeyyidelere yönelik olup, haksız yere Üst Kurulumuz hedef alınmaktadır ve neredeyse her seçim sonrası benzer yayınlar yapılmakta ve RTÜK'ten de benzer cevaplar verilmektedir.
Bunun dışında, yine RTÜK'ün görev ve sorumluluk alanı ile ilgili kararları ve bu karar süreçlerinde yer alan gerek üyeler gerekse idari personel hakkında da, önemli bir kısmı iddia sahibi açısından suç teşkil eden ithamlar ile karalama kampanyası yürütülmektedir.
RTÜK'ün hiçbir birimi lağvedilmemiştir. RTÜK, kurum içinde ihtiyaç duyduğu tüm personel hareketini kendi insiyatifi ile yapmış olup, bunun dışında iddialar asılsız iddialardır. Üst Kurul, tarafsız bir kamu tüzel kişiliği niteliğinde olup, mevzuatta kendisine verilen görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirmekte ve kullanmaktadır. Bu bağlamda, Üst Kurulun faaliyetlerini düzenlemekle görevli olduğu medya kuruluşlarının talimat ve yönlendirmeleri ile hareket etmesi asla söz konusu olamaz.
"RTÜK, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TARAFINDAN, SİYASİ PARTİ GRUPLARININ GÖSTERDİĞİ ADAYLAR ARASINDAN YASADA BELİRLENMİŞ SÜRE İÇİN SEÇİLEN ÜYELERDEN OLUŞAN, TEK ANAYASAL ÜST KURUL'DUR"
RTÜK, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, siyasi parti gruplarının gösterdiği adaylar arasından yasada belirlenmiş süre için seçilen üyelerden oluşan, tek Anayasal Üst Kurul'dur. Üst Kurulun oluşumu, zaman zaman yargı vb. bir takım kurum ve kuruluşlar için de düşünülen demokratik ve çoğulcu bir yapı arz etmektedir. Üst Kurul, bu yapısı ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de kabul gören ve uygulaması olan bir şekilde görevini yürütmektedir. Kararları yargıya açık olup, şeffaf bir şekilde kurum web sitesinde de yayınlanmaktadır.
Öncelikle ve tekraren belirtmek isteriz ki, seçim döneminin sevk ve idaresi Anayasa'nın 79. maddesi ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun çerçevesinde tamamen YSK'ya aittir. YSK; 'seçim döneminin ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini', bu dönemde 'hangi yayın kuruluşlarının takip edileceğini', 'hangi ilkelere göre izleneceğini', bu 'yayınları kimin izleyip, tespitlerin haftanın hangi günü kendilerine gönderileceğini' belirlemektedir. Ayrıca, siyasi reklamlarla ilgili aldığı men kararlarını da gereği için RTÜK'e göndermektedir. RTÜK'ün gönderdiği tespitler dışında, zaman zaman, kuruluş ismi, yayın tarihi ve program adı belirtilerek ilave rapor da talep edilebilmektedir. RTÜK'ün bu dönemde seçim yayınları ile ilgisi, sadece yayın içerikleri ile ilgili tespitleri, ihlal görse de görmese de YSK'ya iletmekle sınırlıdır. YSK, RTÜK'ün görüş ve değerlendirmelerinden tamamen bağımsız hareket edebilmekte ve kendisine iletilen raporlarla ilgili müeyyideleri de yine kendisi belirlemektedir.
YSK tarafından belirlenen müeyyideler, gereği için, program ismi de belirtilerek RTÜK'e gönderilmektedir. RTÜK de, herhangi bir sorun yaşanmaması için, ikame program olarak yayın kuruluşlarına TRT'den ücreti mukabil temin ettiği programları göndermektedir. Ancak hal böyle iken bütün sorumluluğu RTÜK'e yüklemek, büyük bir haksızlıktır. 2011 yılında yürürlüğe giren 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un "Amaç" başlıklı ilk maddesi şöyledir: "Bu Kanunun amacı; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması, medya hizmet sağlayıcılarının idari, mali ve teknik yapıları ve yükümlülükleri ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, teşkilatı, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları belirlemektir."
RTÜK, paradoksal bir biçimde, gerek bireylerin gerekse de medya kuruluşlarının hem çokça şikayet ettiği hem de sıkça hak aramak için kendisine başvurduğu bir kuruluştur. Geçtiğimiz günlerde basına da yansıdığı gibi, şu an, medya ile iştigal eden ve sıkça ifade özgürlüğünün kısıtlandığından şikayet eden bazı isimler, bir takım televizyon programlarındaki yayınlarla ilgili, neredeyse yayın ilkelerinin tamamını ihlalden müeyyide uygulanması için RTÜK'e avukatları aracılığı ile yüzlerce şikayette bulunmuşlardır. RTÜK, tüm modern ve demokratik ülkelerde benzerleri olan bir kuruluştur ve ülkemizde de 1994 yılında kurulmuş olup, 2005 yılında yapılan Anayasa değişikliğe ile özerk, bağımsız ve çoğulcu bir kuruluş olarak teşkilatlandırılmıştır. Sırf, birilerinin tamamen bilgiden yoksun, temelsiz, hadsiz saldırıları ile lağvedilecek bir kurum değildir. Hele bazılarının zaman zaman ileri sürdüğü gibi '12 Eylül artığı' bir kurum hiç değildir.
Yukarıdaki tabloda yer alan ve önceki seçim döneminde de benzeri yaşanan bir durum, "ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması" ile sorumlu "RTÜK'ün asla onaylayacağı bir durum değildir. Bu rahatsızlık her platformda dile getirilmiştir ve getirilmektedir. Bunun bilinmesine rağmen, bu konuda neredeyse hiç sorumluluğu bulunmayan bir kuruluş olan RTÜK'ü hedef tahtası yapmak, hakkaniyetle ve insafla bağdaşmamaktadır. Aslında bu dönem, yayın kuruluşları kadar RTÜK de bir nevi bedel ödemektedir. Hem hiçbir inisiyatif verilmeden yükü artırılmakta, hem verilen müeyyideler için temin ettiği ikame programlara telif ödemekte, hem de en ağır saldırılara maruz kalmaktadır.
"HİÇBİR İZAHI OLMAYAN VE HUKUK VE GERÇEK DIŞI İFADELERLE YIPRATILMAYA ÇALIŞILMAKTADIR"
Öte yandan yine RTÜK, bir süredir mesnetsiz, manipülatif ve iftira niteliğinde saldırılar ile karşı karşıyadır. Asla Üst Kurul gündemine gelmeyen ve mevcut olmayan raporların engellendiği, paralel diye bilinen ve son zamanlarda da "FETÖ" adı ile terör soruşturmasına da konu olan bir yayın grubunun "korunduğu, kollandığı, FETÖ kanallarına yardım ve yataklık yapıldığı, ihanet içinde davranıldığı," gibi tamamen asılsız ithamlarla, anayasal bir kurum olan RTÜK "FETÖ'cü, FETÖ'nün karargahı" gibi hiçbir izahı olmayan ve hukuk ve gerçek dışı ifadelerle yıpratılmaya çalışılmaktadır. Dakikalar içinde teyidi mümkün olan bilgilerin bile, basın ahlak ve ilkelerinden uzak olarak, kasıtlı bir şekilde, isim karışıklığı süsü altında yazıldığı, konuşulduğu; gazetecilik gibi kamu yararı ve sorumluluğu içinde ifa edilmesi gereken bir görevin tamamen istismar edildiği, saldırı ve karalama amaçlı kullanıldığı görülmektedir.
RTÜK, düzenleme ve denetleme görevi çerçevesinde binlerle ifade edilebilecek kararlar almaktadır. Bu kararlar, tekemmül ettikten sonra da web sayfasında yayınlanmaktadır. Bu kararlar içinde, elbette, yargının ve başkalarının, hatta bizzat kararda imzası olan kimsenin isabetsiz bulduğu kararların olması mümkündür. Ancak, binlerce karar içinde seçilen birkaç karardan yola çıkarak bir genelleme yapmak, ne hakkaniyete, ne de dürüstlüğe sığar. Burada herkesin ulaşabileceği kararları, gizli ele geçirilmiş bilgiler gibi sunmak, kendilerine bir takım kişisel amaçlarla servis edilen kararların sitede olmadığı yalanını bu kadar kolayca söylemek, aslında bu kişilerin ne kadar ciddiye alınıp alınmaması gerektiği konusunda ipucu vermektedir. Bununla birlikte, bu asılsız saldırıların bir hezeyandan ibaret olduğunu bilmek kamuoyunun hakkıdır.
"BUNU HANGİ BİLGİLERE DAYANARAK YAPTIKLARINI, ELBETTE YARGI ÖNÜNDE HESABINI VERECEKLERDİR"
Anayasal bir kurum olan RTÜK'ü, bugün devletin tüm kurum ve kuruluşlarının, terör örgütü kapsamında mücadele ettiği ve yargılaması devam eden bir yapı olan "FETÖ Karargâhı" diye suçlayan ve paralel yayınların korunduğunu ve kollandığını iddia edenler, bunu hangi bilgilere dayanarak yaptıklarını, elbette yargı önünde hesabını vereceklerdir. Zira, paralel olmakla suçladıkları kişiler ve kurum, bizzat "paralel yapının" medya kuruluşları tarafından günlerce hedef tahtasına konulmuş, haklarında yüz binlerce liralık maddi ve manevi tazminat davaları açılmış; haklarında savcılığa suç duyurusunda bulunulması nedeniyle soruşturmalara muhatap olmuştur. Hayatının hiçbir döneminde böyle bir yapı içinde bulunmayanlara; aksine bizzat "bu yapının" açtığı maddi ve manevi tazminat davaları ve suç duyuruları ile karşı karşıya kalan Üst Kurul Üye ve bürokratlarına karşı söz konusu ithamları yapanların, geçmişte kendi yazdıklarına bakarak bizzat kendilerini ciddi şekilde sorgulaması gerekir.
Elbette, buradan yola çıkarak, sadece isim üzerinden bir müeyyide uygulandığı sonucu çıkarılmamalıdır. Üst Kurul, kararlarını hukuka ve tabi bulunduğu mevzuata göre almaktadır. Yayın kuruluşları, yayın içeriklerinde yasaya aykırı bir değişikliğe gittiği takdirde, bu, denetimde de benzer bir karşılık bulmaktadır. Çeşitli dönemlerde, yine belirli kanalların rapor ve müeyyide sayıları, yayın içeriklerindeki mevzuatta belirlenen yayın ilkelerine aykırı dönemsel tercihleri nedeniyle, ihlal sayılarında da buna göre değişiklikler meydana gelmektedir.
"BİR GAZETECİNİN YETKİSİ VE HADDİ İÇİNDE BİR KONU DEĞİLDİR"
Eleştiri, hem kişiler (yöneticiler) hem de kurumlar için vazgeçilmez ve hayati önemde bir imkandır. Ancak, demokratik toplumlarda yasama, yürütme ve yargıyı, yönetilenler adına denetlemek adına 4. güç olarak görev üstlenen medya ve gazeteciler, bu misyonlarını ifa ederken, elbette sınırsız ve sorumsuz değillerdir. Hele hele bir kurumu ve onun çalışanlarını, çarpıtılmış bilgi ve belgelerle, bir terör örgütü karargahı ve o terör örgütünün yardım ve yatakçıları gibi lanse etmek, onların onurlarını tartıya çıkarmak hiç kimsenin ne hakkı, ne de haddinedir. Üst Kurul hakkında, eleştiri adı altında yapılan tezvirat, asla iyi niyet taşımamaktadır. Kararlarda adı olmayan üyeleri varmış gibi zikretmek, olmayan raporları engellenmiş gibi göstermek, yüzlerce karar içinde birkaç kararı cımbızla çekerek, adeta bir hazine bulmuş edasıyla, Üst Kuruldaki süreçleri bilmeden kesin yargılarla kişileri ve kurumları infaz etmek, hiçbir vicdanla, ahlakla bağdaşmaz. Anayasal bir kurumun lağvedileceğini, üyelerinin ve çalışanlarının teröre yardım ve yataklıktan yargılanacağını söylemek bir 'gazetecinin' yetkisi ve haddi içinde bir konu değildir. Bu konuda gerekli yasal süreçler elbette işletilecektir."
CİHAN