Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç, aynı gazeteden Mümtaz Türköne’nin yazısında bahsettiği 1970’li yıllarda üniversitede okurken “ajanlık teklif edilen İslamcı öğrencinin” kendisi olduğunu açıkladı. Bulaç, üç polis tarafından alındığı sorguda kendisinin ajanlık yapmaya zorlandığını ancak kabul etmediğini belirterek bir çok İslamcı’nın bu teklifi kabul ederek yükseldiğini de vurguladı. Çevresindeki bir çok kişinin hatta en yakın arkadaşlarının polis olduğu ya da Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) çalıştığı konusunda uyarıldığını veya gözlemlediğini anlattı. Bulaç, “Tam zaaf içindeyken devlet İslamcılarla kuvvet buldu, ayağa kalktı” değerlendirmesinin doğru bir tez olduğuna dikkat çekti.
Yeni Zemin’i kastetmiş
İslamcı çevrede başlayan ajan-provokatör tartışmalarını Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan yorumladı. Tantan, Ali Bulaç’ın Yeni Zemin Dergisi’ndeki çalışma arkadaşlarını kastettiğini belirterek şunları söyledi: “1990 yıllarda Fatih’te 20’ye yakın gazete ve dergi kuruldu. İslamcı, Kürtçü çizgideki dergi ve gazeteler Türkiye’nin her tarafına yayıldı. Kim bunlar? Şu anda açığa çıktılar.Bir takım gazeteciler, televizyoncular devletin her türlü belgesini alıyormuş gibi davranıyor. Onlar hep kendilerinin servise yakın olduklarını hissettirmediler mi? Abdurrahman Dilipak, AKP’nin kuruluş aşamasında kendilerine yabancı ajanlar için ‘biri gidiyordu 3’ü geliyordu’ demedi mi? Pekiyi Türk istihbaratı neredeydi bütün bunlar olurken?”
Devletin alt yapısı yok
Yurt Partisi lideri Tantan o günlerdeki işleyişi şöyle anlattı: “Biz hep dedik ya, devletin temel alt yapısı Türk halkına ait değil, diye. Devletin temel alt yapısı yok. Olsa bunlar olur mu? Olmaz. O günkü mantıkta ilk önce polis kendi kullanacağı ajanları mimler, onları eğitir ve devşirir. Hizmete sunar. Sonra onların içlerinden iyilerini MİT alır. Böyle bir süreç yaşanır. Ama Türkiye’de devletin temel alt yapısı olmadığı için bunlar da zaman içinde yıpranırlar tabii. Mesela bir ajan müessesesi yok. Bu konuda hukuki bir yapılanma yok. Yani Anadolu’dan gelmiş o genç çocuklar bir takım menfaatlerle, parayla veya sınıf geçmeyle kontrol altına alınabilir. Onların kullanılması da çok kolay olur.” Tantan sözlerini şöyle tamamladı: “NATO’nun bir sivil kanadı, bir askeri kanadı var. Türkiye’de Atlantik Konseyi’nin kullandığı sivil kanat acaba yerli istihbaratı mı temsil ediyor, yabancı istihbaratı mı? Galatasaray Lisesi mezunu Prof. Ahmet Yüksel Özemre yazdığı bir kitabında, ‘Galatasaray’da istihbarat tarafından mimlenmeyen tek adam benim’ diyor. Bir de sivil toplum örgütleri var. İşte Komünizmle Mücadele Derneği, A derneği, B derneği, C derneği gibi. Bunların hepsi yerli oluşumlar mı yoksa yerli gibi gözüken yapılar mı? Mesela İHH Türkiye’nin lehine mi çalışıyor yoksa aleyhine mi?”