Doların anavatanı ABD’de paranın patronu vanayı kısmaya devam ediyor. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jannet Yellen daha evvel işaret ettiği gibi Haziran toplantısında federal fonlama faizini yüzde 1-1,25 aralığına yükseltti. Amerika’da faizlerin yükselmesi Türkiye gibi döviz açığıyla malul ekonomiler için yüksek enflasyon, yüksek faiz ve yüksek işsizlik manasına geliyor.
2013’ten beri safha safha ilerleyen FED sadece faizleri artırmakla iktifa etmiyor dolara erişimin maliyetini artırıyor. 2015 sonunda tahvil almayı durdurdu. O günden beri faizleri yüzde 1’den fazla yükseltti. Faizler 2020’ye kadar bugünkü seviyenin üç katına çıkacak. Krizde verdiği paraların gecikmiş tahsilâtını böyle yapıyor. Bu arada ekonomiyi hormonlu işlerden uzak tutuyor.
TRUMP’A RAĞMEN ÇİZGİ DEĞİŞİKLİĞİ YOK
Yellen, Donald Trump başkan seçildikten sonra faiz artıramayacağını söyleyen iktisatçıları bu sene mart ayını müteakip ikinci defa ters köşeye yatırdı. Türkiye’de Saray’ın güdümünde mütereddit adımlara atabilen ve bu yüzden enflasyonun yüzde 12’lere çıkmasına sebep olan Merkez Bankası’na (TCMB) mukabil ABD’de sistem şahısların ya da devlet başkanının hissiyatına göre değil objektif düsturlar çerçevesinde çalışıyor.
ABD merkez bankasının faizleri tespit eden komitesi, ekonominin güçlenmeye devam ettiği ve istihdam artışlarının (işsizlik yüzde 4,4) sağlam bir şekilde sürdüğünü belirterek, enflasyonda son dönemde yaşanan yumuşamayı geçici gördüğü sinyalini verdi. FED üyeleri Trump’ın afakî seçim vaatlerine rağmen bildikleri yolda emin adımlarla ilerliyor. Kademeli faiz artışları devam edecek. Zira ABD ekonomisine yön verenler, ucuz ve bol kredilerin neticesinde patlak veren 2008 benzeri bir kriz yaşamak istemiyor. Enflasyonun yüzde 2’yi aşmaması bu açıdan fevkalade ehemmiyet arz ediyor.
PARAYI ELİNDE TUTANLAR SUYUN YÖNÜNÜ DEĞİŞTİRDİ
ABD’de faizlerin yükselmesi Türkiye gibi senede 30-40 milyar dolar cari açık veren ekonomiler için hayra alamet değil. Fabrika, tesis ya da satın alma gibi kalıcı yatırımlar durma noktasına geldiği için en azından sıcak para nehirlerinin kurumaması Türkiye için hayat memat meselesi. Kaynağın başında oturanlar ABD’nin daha istikrarlı büyüme ve getiri vaat ettiğini duydukça suyun yönünü değiştiriyor.
Para/mülk sahipleri evvela hukuk teminatına akabinde kalıcı ve sıhhatli büyümeye bakar. Sizin elinizde 1 milyar dolar olsa bu parayı FED’in makul ve yerinde kararları ile her sene yüzde 3’e yakın büyüyen 17 trilyon dolarlık ABD’ye mi, yoksa kamu harcamaları ve TÜİK’in gece yarısı formül değişiklikleri ile inişli çıkışlı büyüyebilen Türkiye’ye mi yatırırdınız?
DÖVİZ MEVDUATI BEŞ AYDA 20 MİLYAR DOLAR ARTTI
Elinde parası olanlar ilk şıkkın işaret ettiği rotayı takip ediyor. Türkiye’de kalacaksa da parasını dövizde tutuyor. Bankalardaki döviz tevdiat hesaplarındaki artış doların 3,50-3,60 arasında salındığı son üç ayda bile durmadı. Bankalarda 1 Ocak 2017’de 145 milyar dolar döviz mevduatı vardı. O rakam haziran başında 165 milyar dolara çıktı.
FED’in son beyanları dolar alma temayülünü daha da hızlandıracak. Merkez Bankası’nın 15 Haziran toplantısında arka kapıdan verdiği paranın faizini yüzde 12,25’te tutması 3,48 seviyesinden dolar alanları orta vadede kazançlı çıkaracak. TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, Saray’ın hışmına uğramamak için faizi resmen artırmamış olsa da o geldiğinde yüzde 7’ler civarındaki piyasa faizi şu anda yüzde 13’e tırmandı. Haliyle mevduat yüzde 15, krediler de yüzde 18-20’ye doğru yol aldı.
SUSAMIŞ İNSANA DENİZ SUYU İÇİRİYORLAR
Ekranda, hükümete yakın gazete ve televizyonlarda methiye dizilen ekonomi vatandaşın hanesine, esnafın dükkânına hiç uğramadı. Hükümet ABD’nin faizleri artırmasının TL’yi baskı altında tutacağını kabul etmemeye devam ediyor. Oysa bu temayülün Türkiye’de kredilerin batma riskini günden güne artırdığını sağır sultan duydu.
Dar boğazdan çıkmak için Hazine garantili fon (KGF) marifeti ile 160 milyar lirayı piyasaya saçmanın susayan bünyeye deniz suyu içirmekten ne farkı var! Zaten batmış firmalara verilen paralar tahsil edilemedikçe daha ağır bedeller ödemek mecburiyetinde kalınacak. Faiz yükselirken kur da yükselecek. Enflasyon ve işsizlik tek haneye demirleyecek.
Tablo o kadar vahim ki bankalarımız, büyük holdinglerimiz yabancı meslektaşlarından borç bile alamıyor. İki-üç sene evvel bankalarımız, şirketlerimiz beyne’l-milel borçlanmaya çıktığında malî kuruluşlar borç vermek için sıraya giriyorlardı.
SABANCI’NIN PARAYI EMANET ETTİĞİ İSİM ‘KRAL ÇIPLAK’ DEDİ
Finansman krizini idrak etmek isteyenlerin TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sabancı Holding CFO’su Barış Oran’ın sözlerine kulak vermesi lazım: “Türkiye’de uzun vadeli sermaye piyasalarını kullanarak yüklü seviyede borçlanma hâlâ mümkün değil. Geçen sene Sabancı Holding şirketlerinden biri 405 milyon TL ile Türkiye’deki en büyük bono ihracı yaptı. Dolar seviyesinde bakıldığında piyasanın kaldırabileceği rakam 120-130 milyon dolarları aşmaz. Şirketlerimizin TL bazında uzun vadeli öngörülebilir şekilde büyümesi, borçlanabilmesi lazım. Bunu da piyasalardan TL bazında finanse edebilmesi gerekiyor. Şirketlerimizin eurobond piyasasından TL olarak borçlanmaları mümkün değil. Türkiye piyasalarının derinliği yüksek borçlanmayı kaldıracak seviyede değil.”
Oran, bu tablonun sebeplerini de sıralıyor: “Gerek yargı süreçlerinin uzunluğu gerekse yargı sistemine duyulan güvende eksiklikler, ticari hayatta karşılaşılan sorunların çözümlerini zorlaştırıyor ve yatırım ortamının cazibesini olumsuz yönde etkiliyor.”
Rakamlar yatırımcının Türkiye’den hızla uzaklaştığını teyit ediyor. 2005-2008 arasında senelik ortalama 17 milyar dolar doğrudan yatırım 2011-12’de 13 milyar dolara geriledi. 2013-15’te 10 milyar dolara, 2016’da ise 6 milyar dolara indi.
TEKSASLI YATIRIMCI HANGİ CEVABI BEKLİYOR
Milletvekillerinden gazetecilere kadar hemen her muhalif kişinin hapse atıldığı OHAL Türkiyesinde ekonominin kalıcı biçimde toparlanması, işsizliğin düşmesi için kelime ve istatistik oyunlarından fazlasına ihtiyaç var.
Sabancı CFO’sunun aktardığı şu hatırada geçen Teksaslı yatırımcıya ikna edici cevap verebilecek bir babayiğit var mı: “Geçen yıl Japonya’dan San Francisco’ya kadar aşağı yukarı 400 kadar yatırımcıyla Türkiye’ye yatırımcı çekmek için birebir görüşme yaptım. Teksas Austin’deki önemli bir yatırımcımızla görüştüm. Kendisi, Türkiye’deki büyük yatırımlarından bahsetti ve dedi ki ‘Ben Türkiye’de dolar bazında yatırım yapıyorum ve birkaç yıldır dolar bazında Türkiye’de para kaybettim.’ Bana sorduğu soru şu: Amerika’da yüzde 3 büyüme varken, kur riski de yok. Türkiye’ye yatırım yapmam için beni ikna et. Sürdürülebilir bir büyüme ve kurda stabil ortam olacak mı?”
Ekonomi bakanlarından Mehmet Şimşek, Nurettin Canikli, Naci Ağbal veya Nihat Zeybekci’nin bu suale bir cevabı var mı? Tabii ki yok. Onlar TÜİK’e şapka çıkarmakla meşgul!
Ekonomiyi yalanlarla, oyunlarla ve algıyla bir süre zinde gösterenlere aldanıp masada kalmaya devam edenler hesabın kabardığının farkında bile değil. O kabarık hesabı masadan en son kalkanlar ödeyecek.