SAFVET SENİH- SAMANYOLUHABER.COM
Rum Suresi’nin 1-10 ayetleri arasında Kur’an’ın mucizelerinin sergilendiği ibare ve ifadelere şahit oluyoruz: “Elif Lâm Mîm. Rum yakın bir yerde mağlup oldular… Ama bu yenilgilerinden sonra gâlip gelecekler. Birkaç yıl içinde. Çünkü işleri karara bağlama yetkisi, başında da sonunda da Allah’a aittir. O gün, müminler de, Allah’ın verdiği zafer sayesinde sevinecekler. Allah dilediğini muzaffer kılar. Zira O, Azizdir, Rahim’dir. Bu, Allah’ın vâdidir. Allah, verdiği sözden caymaz, fakat insanların ekserisi bunu bilmezler. Bildikleri, sadece dünya hayatının dış görünüşüdür; ama ahiretten habersiz, gâfildirler. Onlar azıcık olsun kendi başlarına kalıp düşünmediler mi ki: Allah gökleri, yeri ve ikisinin arasında olan bütün varlıkları gerçek bir gaye ile belirli bir vadeye kadar yaratmıştır. Ama insanların birçoğu, Rablerinin huzuruna çıkacaklarını inkâr ediyorlar. Onlar dünyayı hiç dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önce yaşayanların âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakıp anlasınlar? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Ama hakikati reddettiler ve neticede yok olup gittiler. Allah onlara asla zulmetmedi, lâkin onlar kendi öz canlarına zulmettiler. ” (30/ 1-9)
Ankebut Suresi’nin 50-51 âyetlerinde: “Rabbisinden Ona âyetler (mucizeler) indirilse ya, dediler. De ki: O mucizeler sadece Allah’ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir nezir (inanmayanlara azabın habercisi bir peygamber)im. Sana indirdiğimiz karşılarında okunup duran Kitap onlara daha yetmedi mi? Şüphe yok ki, o Kitap’ta iman edecek bir kavim için muhakkak bir rahmet (büyük bir nimet) ve (İlahî) bir ihtar, bir nasihat vardır. ” buyrulmaktadır.
İranlılar, Rumlara iki taraftan hücum ettiler. Dicle ve Fırat üzerinde Basra, Suriye, Azebaycan ve Ermenistan tarafından Anadolu’ya taarruz ettiler. İran orduları Rum kuvvetlerini her iki cepheden geri atarak denize dökünceye kadar takip etmiş. Suriye’deki bütün mukaddes şehirleri zapteylemiş, miladın 614. senesinde bütün Filistin’i ve Kudüs’-i Şerifi istila etmişti. Öbür taraftan Mısır da işgal edilmişti. Bu haberler Mekke’ye ulaşınca müşrikler çok sevinmiş. Müslümanlara “Siz ve Hristiyanlar ehl-i kitapsınız. Biz ve İranlılar bir kitaba bağlı değiliz. Bize benzeyen bizim kardeşlerimiz İranlılar size benzeyen Hristiyanları tepeledikleri gibi, biz de siz Müslümanları tepeleyeceğiz. ” demişlerdi. Bunun üzerine bu âyetler nâzil oldu… Meselenin “fî bid’i sinîn” (3 veya 5 yahut 7 veyahut 9 sene içinde) Rumlar, galip geleceklerdir. ” buyruluyor. Hatta o “galibiyet” gününde Müslümanlar da sevinecekler” diye bir kayıt 4. Ayette beyan ediliyor. Gerçekten “Rumların bir daha ayağa kalkmaları 100 senede bile mümkün olmaz” diye umumî bir kanaat varken böyle çok bir kısa zaman içinde böyle bir başarıyı Kur’an’ın önceden haber vermesi bir mucizedir. Bu hususta İngiliz tarihçisi Kiyon, “Roma İmparatorluğunun Sukut ve İzmihlâli” ünvanlı eserinde olaydan 1250 sene sonra şu satırları yazmıştır: “Pers ve Rum imparatorluklarının hudutları haricinde bulunan Hz. Muhammed’in birkaç sene içinde Bizanslı Rumların galibiyetini haber vermesi hayret vericidir. Çünkü Kayser Hirakliyus’ın 610’dan 612’ye kadar devam edene hakimiyeti, imparatorluğun zafere değil, İzmihlale doğru gittiğini gösteriyordu.”
Müminlerin sevinci
Ayrıca bu hususta Hz. Ebu Bekir (r.) sevinen müşriklere şöyle der: “Allah sizin gözlerinizi aydınlatmayacak, Peygamberimiz haber verdi. “Vallahi Rumlar Bıd’ı Sinîn içinde Farislere (İranlılara) mutlak galip gelecekler.” Buna karşı Ubeyy İbn-i Halef: ‘Yalan söylüyorsun, haydi aramızda bir müddet tayin et, seninle bahse girelim.’ dedi. Üç senesine ve on devesine bahse girdiler. Bunu Peygamber Efendimiz (S.A.S.) “Bıd’ı, üçten dokuza kadardır. Deve sayısını artır, müddeti uzat” buyurdu. Sonra 100 devesine ama dokuz senesine anlaştılar… Neticede 9. senede Kur’an’ın haberi tahakkuk etti. Aynı gün Bedir’de de Müslümanlar zafer kazanıp sevinç duydular… Hz. Ebu Bekir (r.) develer Ubeyy’in mirasçılarından aldı. Peygamber Efendimiz’e verdi. O da: Bunları sadaka olarak ver. ” buyurdu. Bütün bunlar, Kur’an’ın müjdelerindendir.