Kongre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayelerinde, 11–15 Haziran tarihleri arasında Lütfü Kırdar Kongre ve
Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilecek.
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneğinin girişimiyle İstanbul'da gerçekleştirilecek kongre, aynı zamanda Türkiye'nin en yüksek katılımlı tıp kongresi olma özelliğini taşıyor.
Atatürk Göğüs
Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Alerji ve Klinik İmmünoloji Klinik Şefi ve EAACI 2011 Kongre
Bilimsel Komite Üyesi Doç. Dr. Adile Berna Dursun, kongrede, alanında uzman bilim insanlarınca alerjinin her bakımından masaya yatırılacağını belirtti.
“TOPLUMUN YÜZDE 20'SİNDEN FAZLASI ALERJİK HASTALIKLARA YATKIN”
Dursun, alerjik
hastalıklarla ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, alerjik sorunların tüm dünyada ciddi bir sağlık sorunu olduğunu belirterek, “Toplumun yüzde 20'sinden fazlası alerjik hastalıklara yatkın. En çok aeroalerjen (polen, akar gibi),
besin, ilaç, arı zehiri ve mesleki alerjilere rastlanıyor. Alerji nedeniyle her yıl önlenebilir ölümlerle karşılaşılıyor” dedi.
Kongrenin bu denli büyük olmasında, alerjik hastalıkların tüm dünyadaki yaygınlığının, her yaştan bireyi etkilemesinin ve
yaşam kalitesini ciddi anlamda bozmasının önemli bir etken olduğunu belirten Dursun, alerjik hastalıkların
kronik hastalıklar içerisinde ilk sıralarda yer aldığını vurguladı.
Alerjinin, basit olarak kaşıntı,
burun akıntısı ve hapşırmayla kendini gösterdiğini belirten Dursun, bunun dışında alerjik reaksiyonların alerjik bronş
astımı, alerjik burun ve göz nezlesi (
saman nezlesi, bahar nezlesi ve tıbbi adıyla alerjik rinokonjoktivit), besin, ilaç,
deri (bebeklik
egzaması, egzama ve tıbbi adıyla atopik dermatit),
hayvan, böcek, lateks (kauçuk) alerjileriyle çalışılan ortamdaki maddelere karşı mesleki alerjiler de olabildiğini ifade etti.
Alerjide aileden gelen kalıtsal yatkınlığın önemini vurgulayan Dursun, maliyeti yüksek kronik bir hastalık olan alerjinin, genetik bir zeminde çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığını, yaşam kalitesini bozduğunu, okul ve iş gücü kaybına neden olduğunu dile getirdi.
En çok astım, alerjik rinit, besin alerjileri, ilaç alerjileri, egzama, ürtiker (kurdeşen), anafilaksi (alerjik şok) ile immün yetmezliklerin (
bağışıklık sistemi yetmezlikleri) görüldüğünü anlatan Dursun, duyarlılığın alerjenin türüne göre değişiklik gösterdiğini ifade etti.
“GELİŞEN YAŞAM KOŞULLARI, FARKLI ALERJENLERİ ORTAYA ÇIKARIYOR”
Alerji türlerinin zaman içinde değişiklik gösterebildiğini dile getiren Dursun, “Gelişen yaşam koşulları nedeniyle her geçen gün farklı alerjenlerle karşılaşma ve
doğal olarak bunlara karşı alerji gelişme olasılığı artıyor. Çeşitli besin maddelerine,
kozmetik ve yeni gelişen iş kollarında kullanılan malzemelere karşı alerjiler gelişebiliyor” diye konuştu.
Alerjik hastalıklarda tanı aşamasında ilk ve en önemli noktanın hasta ve hasta yakınından alınan ayrıntılı öykü olduğuna dikkati çeken Dursun, deri, kan, solunum fonksiyon, besin veya ilaç
testlerinin bu öyküye göre yapıldığını ve test sonuçlarıyla öykü arasında ilişki kurularak kesin tanı konulduğunu kaydetti.