Yaz mevsiminde başlayan fazla kilolardan kurtulma çabası,
tatil sonrası yavaşlar, eski alışkanlıklar hatırlanır ve verilen kilolar da yavaş yavaş geri alınır.
Psikolojik Danışman Nilgün Çalık “Siz de bu kısır döngüyü her yıl yaşayanlardansanız, o zaman problemin çözümünü duygularınızda aramalısınız. Bu yıl geçmiş yıllardan farklı olsun, verdiğiniz kiloları almayın. Bunun için sizi yemeğe yönlendiren duygularınızı fark edin” dedi.
Psikolojik Danışman Nilgün Çalık, “Çoğu kişi kiloların fiziksel boyutuna takılmış durumdadır. Görüntüsünden utanır, rahatsız olur, iyi görünmek, iyi giyinmek ister.
Bu da onu kilo verme yönünde geçici bir süre motive eder. Genellikle yaz sezonu başlarken, kilo verme konusunda hızlı bir artış olması da bundandır. Gerçekten de bu dönemlerde birçok kişi, yoğun bir çaba sarf ederek kilo vermeyi başarır.
Ama sonra yaz ayları biter ve kişi eski alışkanlıklarına
döner. Kilolar, bir sonraki “kilo verme sezonu” na kadar bedende depolanır. Verdiğimiz kilolar neden kalıcı olmaz? Çünkü kişide, zihinsel anlamda hiçbir değişim olmamıştır.
Bilinçaltı düzeyde yiyeceklere yüklenen anlamlar değişmemiştir. Kişiyi sağlıksız yeme alışkanlıklarına ve hareketsizliğe yönelten temel mekanizmalar anlaşılmamış ve çözümlenmemiştir” diyerek, yaz başı verilen kiloların sonbaharla birlikte hızla geri alınabileceğine dikkat çekti.
Çalık, “Kilo problemi duygu, düşünce ve davranış boyutunda yani zihinsel düzeyde çok yönlü ele alınması gereken bir konudur. Zihinsel düzeyde yapılan çalışmalar fiziksel bedeni bir bütün olarak etkiler.
Bu sadece bedenin incelmesi değil, bütünsel anlamda sağlıklı olmak ve dengeye kavuşmak demektir. Yani sadece ideal kilonuza ulaşmaz, aynı zamanda sağlıklı bir beden ve zihne de sahip olursunuz” dedi.
NEDEN GEREKSİZ YERE YEMEK YİYORUZ?
Pek çok kişi tokken bile bir şeyler yediğini, kendini fark etmeden mutfakta bulduğunu, iş yerinde çekmecesinin, yolda çantasının abur cuburla dolu olduğunu şikayetle anlatır.
Peki neden? Neden tok olduğumuz halde bir şeyler yemek isteriz? Psikolojik Danışman Nilgün Çalık “Gereksiz yemenin ardına birikmiş duygular vardır.
Kontrolsüzce
yemek yemek, yiyerek rahatlamaya çalışmak ve bazı yiyecekleri yemeye engel olamamak gibi gözlemlediğiniz bu davranışlar hep duygularla bağlantılıdır.
Kişi üzüldüğü, kızdığı, kendini emniyette ve güvende hissetmediği, yalnız ve sevgisiz zannettiği zaman, farkında olarak ya da olmayarak, hep yiyeceğe koşar. Çünkü, yeme eylemi bilinçaltı düzeyde, hep iyi hissetmeyle bağlantılıdır. Yedikçe sıkıntısının geçtiğini, acılarının azaldığını düşünür.” Şeklinde konuştu.
TEMELLER BEBEKLİKTE ATILIYOR
Nilgün Çalık gereksiz beslenmenin temellerinin istenmeden de olsa anne
babalar tarafından, daha bebeklikte atıldığının altını çizdi: “
Bebeklik döneminden itibaren, o anda karnı aç olmasa bile ağzına bir şey verilmesi gibi bir baskıyla karşı karşıya geliyor.
Beslenmiş, karnı tok, altı değişmiş ama yine de ağlıyor. Büyük ihtimalle dokunulmak, gerçekten emniyette ve güvende olup olmadığını, sevilip sevilmediğini
test etmek istiyor.
Bebek için dokunulmak, okşanmak kendini emniyette ve güvende hissetmesini sağlayan temel bir ihtiyaç. Eğer anne-baba bunu bilmeyip her türlü ağlamayı ağzına bir şey verilme ihtiyacı olarak algılar ve bunu da eyleme geçirirse, bilinçaltında bir kalıp gelişir:
‘Emniyette, güvende hissetmem için ağzıma bir şeyler verilmeli.’ Bilinçaltına yemeyle ilgili yerleşen kalıplar bununla da sınırlı kalmaz. Bebek büyüdükçe, yemeğe
teşvik edilir. Evde, ne yiyip ne yemediği konuşulur, yedikleri övülerek anlatılır, takdir edilir; yemediği zaman anne-baba üzülür.
Yıllar içinde, bilinçaltı sevgi, ilgi, emniyette ve güvende hissetme, onaylanma ihtiyaçları ile yemek yemeyi eşitlemeye başlıyor. Böylece yemekle ilgili yetişkinlikte de devam edecek, temel kalıplar gittikçe pekişerek, bilinçaltına yerleşiyor.”
SEVGİSİZLİK HİSSİ YEMEKLE BASTIRILIYOR
“Yerleşen bu yanlış eşleşmeler, kişi yetişkin olduğunda, mutlu olmak için farkında olmadan yemek yeme dürtüsüne dönüyor” şeklinde konuşan Psikolojik Danışman Nilgün Çalık “Gereksiz yeme eyleminin duygusal yönü çok fazladır.
Yeme eylemi bilinçaltı düzeyde sevgiyle, ilgiyle eşdeğer bir kavram olduğuna göre, kişi kendini sevgi açlığı içinde, stresli, güvensiz hissediyorsa, bilinçaltının öğrendiği kalıplar gereği, en iyi hissettirecek şey yine yiyecekler oluyor.
Zamanla bu öyle bir kalıp olmaya başlıyor ki, bilinçaltı ne için yediğini unutuyor ve yeme eylemi otomatik bir davranışa dönüşüyor. İşte ‘Farkında olmadan yiyorum’, ‘Yiyeceklere dayanamam’, ‘Bir de baktım ki, koca pastayı bitirmişim’, ‘Kuruyemiş tabağına saldırdım’, ‘Ne yediğimi bilmeden yedim’ gibi sözleri söyleyenler fiziksel değil, duygusal olarak
açlık yaşayanlardır” dedi.
DUYGULARINIZA BAKIN
Yaz başı verilen, sonbahar ile yeniden alınmaya başlanan, kışın kalın giysilerin altına saklanan, ilkbaharla birlikte fark edilen ve vücudumuzu adeta şişirilip söndürülen bir balona dönüştüren fazla kilolara kalıcı olarak çözüm bulmak için hep duyguya odaklı çalışmak gerekir diyen Nilgün Çalık “Duyguların dilini anlamak, fark etmek, hissetmek ve bilinç kazanmak kalıcı kilo vermekte çok önemli bir aşamadır. Sonraki aşamamız ise, duyguları çözümlememizi ve boşaltmamızı sağlayacak bazı teknikleri kullanmaktır. Altta yatan sebep ortaya çıkmadan problem çözülemez.” Şeklinde konuştu.
NEYİ YEMENİZ NEYİ YEMEMENİZ GEREKTİĞİNİ ÖĞRENİN
EFT, NLP, Hipnotik telkinler, meditasyon ve olumlamalar ile kişiyi sağlıksız beslenmeye,
kontrolsüzce yemeye, hareketsizliğe iten birikmiş enerji boşaltıldığı zaman, kilolu kişiler kendi seçimlerini uygulayabilir hale geliyor.
Grup çalışmaları sonrasında, kişiler artık tokken yemek yemeyen, abur cuburdan uzak duran, bedeni ve ruhu için taze, sağlıklı gıdalar seçerek kilolarını kontrol edebilen kişilere dönüyorlar.
Bu olumlu alışkanlık, kişilerin sadece kilolarını kontrol altına almasına yardımcı olmuyor, tüm hayatlarında kullanabilecekleri olumlu davranışları da beraberinde getiriyor. Yemeyi duygusal tatmin aracı olmaktan çıkaranlar, neyi ne kadar yemeleri gerektiğini daha kolay ayarlayabiliyorlar” diye konuştu.