Cumhuriyet tarihinde bir ilk olacak
düzenleme ile
miras ve velayet davalarının seyrini değiştiren '
akıl hastası'
raporunun verilme şekli ve şartları değişiyor.
AK Parti
Milletvekili Fatma
Şahin'in Meclis'e sunduğu
kanun teklifi, rapor vermede son sözü
mahkemelere bırakıyor. Ayrıca miras kavgalarında isteği dışında hastaneye yatırılan vatandaşlara da yargı yolu açılıyor. Teklif ile getirilen en çarpıcı değişiklik, özgürlüklerin kısıtlanmasına ilişkin. Ana
yasa, özgürlükleri kısıtlama yetkisini mahkemelere verirken, uygulamada doktor raporu ile hukukî haklardan mahrum kalınıyor. Düzenleme, miras davalarındaki istismarların da önüne geçmeyi amaçlıyor.
Buna göre kendi isteği dışında hastaneye yatırılan bir kişi, mahkeme uygun bulmazsa hastaneden çıkabilecek. Hastanın ruh hastalığı sebebiyle doktor tarafından zorunlu olarak yatırılmasına karar verilmesi halinde, 24 saat içinde bunun gerekçelerinin ve raporun sulh hukuk mahkemesine bildirilmesi zorunlu hale geliyor. Raporu inceleyecek olan mahkeme, gerek görürse bir
psikiyatri uzmanı belirleyip kararını öyle verecek.
Ruh sağlığı yasa teklifinde psikiyatri hastaları kendi isteğiyle
tedavi için yatıyor; ancak çıkışı kendi isteğine bırakılmıyor. Psikiyatrik hastalığı olan ve çevreye zarar verecek durumda olanlar için "zorunlu yatış" getiriliyor. Bu kişiler yakınları ve ailesi başvurmasa dahi psikiyatri uzmanı kararı ile hastaneye yatırılabilecek. Durumu
tehlike gösteren hastalara psikiyatri uzmanını sulh hukuk mahkemesi
tayin edecek. Zorunlu yatırılan hastanın tehlikelilik halinin ortadan kalktığı görülürse psikiyatr raporu ile bu durum mahkemeye bildirilecek. Hastalara evrensel bazda tıbbi ve bilimsel geçerliliği kanıtlanmamış
tedavi yöntemi uygulanmayacak. Böylece, hasta üzerinde ilaç araştırması da yapılamayacak. Yasa teklifi, hasta mahremiyetine ilişkin önemli düzenlemeleri de içeriyor. Psikiyatri hastalarının
kimlik bilgileri ve görüntülerinin açıklanması yasaklanıyor. Teklifin ilgili maddesi şöyle: "Yasal gereklilik dışında, bir kişinin psikiyatrik hastalığının olduğunun, klinikte tedavi gördüğünün, üçüncü kişilere ve kamuya açıklanması, adının, sesinin, görüntüsünün, hangi nedenlerle olursa olsun, yazılı, sözlü, görüntülü
iletişim araçlarında ya da internet sitelerinde yayınlanması kişilik haklarının ihlali olarak düzenlenmiştir. Gizlilik haklarının ihlalinin Türk
Ceza Kanunu'nun ilgili bölümünde tanımlanması ve cezalandırılması öngörülmüştür."
Yasa, Avrupa Birliği'ne uyumun gereği
Kanun teklifini hazırlayan AK Parti
Gaziantep Milletvekili
Fatma Şahin, ruh ve sinir hastalıklarının çağın en yaygın hastalığı haline geldiğini söyledi. Şahin, "Ruh Sağlığı Yasası'nın çıkartılması, hasta sağlığı ve
toplum sağlığı için olduğu kadar, uluslararası hukuk normları ve çağdaş düzenlemeler açısından da bir zorunluluk olmuştur." dedi. Şahin'in verdiği bilgilere göre, başta AB ülkeleri olmak üzere ABD,
Kanada,
Avustralya gibi gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerin çoğunda buna benzer düzenlemeler bulunuyor.
Türkiye, 2005 yılında Helsinki'de düzenlenen toplantıdaki bildirgeyi imzalamasına karşın henüz yükümlülüğünü yerine getirmedi. Ruh Sağlığı Yasası, AB uyum sürecinin de bir parçası olarak görülüyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ruh hastalıklarına karşı ilginç tedavi yöntemlerinin uygulandığı biliniyor. Osmanlı, 1876 tarihli "Bimarhanelere Dair Nizamname" ve 1853 yılında Sultan Abdülaziz imzalı Nizamname ile konuyu yasal çerçeveye oturttu. Cumhuriyet'in ilanı ile bu düzenlemeler ilga edilince ortaya yasal boşluk çıktı.
Zaman