Sivas'ın Kangal ilçesindeki Kangal Balıklı Kaplıcaları, başta sedef hastalığı olmak üzere romatizmal hastalıklar,
deri, sinir ve böbrek hastalıklarına
şifa arayan
yerli ve
yabancı turistlerin uğrak yeri oluyor.
Sivas'a 98, Kangal ilçe merkezine 13 kilometre uzaklıktaki Kangal Balıklı Kaplıcaları'na, her yıl
tedavi ve
gezi amaçlı çok sayıda yerli ve yabancı turist geliyor.
Sazlık haldeyken, 1917 yılında ayağında yara olan bir çobanın tesadüfen tedavi olmasıyla keşfedildiği bildirilen, 1950'li yıllara kadar ilkel havuzlarda
hizmet veren Kangal Balıklı Kaplıcaları,
modern tesisleriyle hijyenik ortamda hizmet veriyor.
Özellikle sedef hastalığına ve diğer cilt hastalıklarına iyi geldiğine inanılan, ''doktor
balıklar'' olarak adlandırılan
balıklarıyla
sağlık turizmi açısından önemli bir merkez olan
kaplıcalar, şifa arayan kişilerin vazgeçemediği mekanlar arasında yer alıyor.
Başka bir
doğal ortamda yetiştirilmeleri ve üretilmelerinin mümkün olmadığı belirtilen balıkların bulunduğu kaplıcalar, özellikle sağlık turizmi açısından
tercih ediliyor, gezi amacıyla gelen turistleri de ağırlıyor.
Suyunun sıcaklığı 36-37 derece olan kaplıcada binlerce
küçük balık, havuza girenlerin sivilce ve yara kabuklarını yiyerek deriyle kaplıca suyunun temasını artırıyor.
Sağlık Bakanlığından tesis
işletme izin belgesi bulunan kaplıcalara SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına bağlı hastalar, hastanelerden sevk yaptırarak tedavi için gelebiliyor.
Kaplıcalarda tedavi gören sedef hastalarından Gürcistanlı Levan Naishvili, Kazakistanlı Karazhanov Miras, Almanya'da yaşayan gurbetçi Murat
İlhan ve Ordu'lu Aydın
Şahin, kaplıcaların tedavileri açısından faydalı olduğunu belirtiyor.
Kaplıcanın işletmecisi ve aynı zamanda
Türkiye Kaplıcalar Derneği Başkan Yardımcısı ve
Avrupa Kaplıcalar Birliği Türkiye Delegesi olan Ünsallar
Anonim Şirketinin
yönetim kurulu üyesi olan Fuat Ünsal, her yıl Avrupa'da geziye çıktığını, burada gördüğü yenilikleri işletmecisi oldukları kaplıcalarda uygulamaya koymaya çalıştıklarını söyledi.
Yap-işlet-devret modeliyle aldıkları kaplıcaları bugün dünya çapında bir işletme haline getirdiklerini, şu anda 150 odalı ve 300
yatak kapasiteli otelin bulunduğunu ifade eden Ünsal, ''Dünyada eşi ve benzeri bulunmayan kaplıcamızda yılda yüzlerce insan yüzde 100 tedavi olur gider'' dedi.
Kaplıcalarının ruhsatlı ve Sağlık Bakanlığından onaylı olduğunu belirten Ünsal, sosyal güvencesi olan hastaların hastanelerden sevkli olarak kaplıcalarına gelebileceğini belirtti.
-''BALIKLARI ÇALIYORLAR'' -
Kaplıcaların su, balık ve güneş ışınları olmak üzere 3 ayrı unsuru bünyesinde barındırdığını, bunların bir arada olmasıyla kaplıcanın sedef tedavisinde sonuç verdiğini kaydeden Ünsal, ''Bunlardan biri olmazsa olmuyor. Mesela buradan balıklarımızı çaldı götürdüler Avrupa'ya. Japonlar götürdü. 8-10 ülkede şu anda görev yaptığı duyumlarımız arasında. Fakat bunların hiçbiri başarılı olamayacaklar, olamıyorlar da. Şimdi bizden geliyorlar su istiyorlar. Yani suyu alsalar güneşi ne yapacaklar?
Güneşleri yoktur. Onun için taş yerinde ağırdır'' diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi
Çapa Tıp Fakültesi Hidroklimatoloji Ana
Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle'nin tüm konularda danışmanları olduğunu,
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Özçelik ve ekibinin de kaplıcalarında çok büyük emeği bulunduğunu bildiren Ünsal, görevli hemşirenin 24 saat kaplıcada kaldığını söyledi.