Çelen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada 2 milyardan fazla insanın
Hepatit B hastalığı ile enfekte olduğuna değinerek, Hepatit B'nin akut ve kronik olarak iki şekilde görülebildiğini anlattı.
Akut Hepatit B'nin belirtilerinin göz beyazının ve derinin sararması, iştahsızlık, yorgunluk,
halsizlik ve
mide bulantısı olduğunu, bu hastaların yüzde 90'ının iyileştiğini, yüzde 10'unun hastalığının ise kronik Hepatit B'ye dönüşebildiğini ve bu hastaların ciddi risk altında olduğunu anlatan Çelen, şunları söyledi:
''Kronik Hepatit B, dünyada çok sık görülen ve ölümcül boyutları olan ciddi bir hastalıktır. Dünyada yaklaşık 400 milyon Türkiye'de de 7 milyon kronik Hepatit B hastası var. Kansere yol açan etkenler sıralandığında Hepatit B sigaradan sonra ikinci sırada
kanser sebebidir. Kronik Hepatit B'nin
tedavisi mümkün. Amacımız Hepatit B'nin siroza ve
karaciğer kanserine dönüşme sürecini mümkün olduğunca uzatmak ve hastayı eski sağlığına kavuşturmaktır.''
-''GÜNEYDOĞU'DA AİLE İÇİ BULAŞMA YAYGIN''-
Türkiye'de Hepatit B görülme sıklığı ortalama yüzde 5-7 iken Güney
doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 10'a ulaştığını belirten Çelen, her 10 kişiden birinin kronik Hepatit B hastası ya da taşıyıcısı olduğunu söyledi.
Çelen, şöyle dedi:
''Ortak tıraş bıçağı,
diş fırçası kullanımı ile kadınların kendi manikür, pedikür setleri dışında kuaför salonlarındaki ortak setleri kullanması çok büyük risk taşıyor. Hepatit B'nin farklı yollar ile de bulaşması mümkün. Cinsel yolla bulaşabileceği gibi kan ve kan ürünleri ile de hastalık bulaşabiliyor. Hastalığı taşıyan annelerden
gebelik anında ya da
doğum anında bebeğe geçebilir. Bu nedenle anne adaylarının Hepatit B açısından ilgili uzman hekim tarafından
test edilmesi gerekir. Geniş
aile yapısı ve buna bağlı ortak
eşya kullanımı nedeniyle de Doğu ve
Güneydoğu Anadolu ile
Çukurova bölgelerinde Hepatit B görülme sıklığı Batıya oranla çok yüksek.
D.Ü Enfeksiyon
Hastalıkları Polikliniğinde takip ettiğimiz yaklaşık 2 bin Hepatit B hastası var. Güneydoğu'da aile içi bulaşmanın yaygın olmasının en büyük sebebi, bölgenin kalabalık ailelerden oluşması ve kırsal kesimde yaşayan ailelerin eşyalarını ortak kullanmaları. Bu yüzden ailede bir ferdin Hepatit B olması ailenin yüzde 80'inde Hepatit B görülmesine neden oluyor. Hepatit B hastası bir kişinin kullandığı havlu, kaşık, çatal ve diş fırçasının bir başkası tarafından kullanılması sonucu hastalık bulaşabilir.''
-''BATIL İNANÇLARA YÖNELEN HASTALAR VAR''-
Toplumda Hepatit B hastalığı ile ilgili batıl inançlar olduğunu belirten Çelen, bazı hastaların hekime başvurmadan önce farklı kişilerden
yardım almaya çalıştığını söyledi.
Halk arasında dil altı ve
kulak arkasının kesilmesi suretiyle akut viral Hepatit B'nin tedavi edildiği yönünde bir inancın hakim olduğuna dikkati çeken Çelen, şunları kaydetti:
''Halk arasında Hepatit B'nin tedavisine yönelik batıl inançlar söz konusu. Bir hekime başvurmak yerine
hijyen olmayan ortamlarda jilet ile dil altı, kulak arkası ya da alnını kestiren hastalarımız var. Hastalarımıza bu tür yanlış inanışlara yönelmeden bir hekime başvurmalarını öneriyoruz. Kulak arkasını keserek kan akıtan kişiler pis kanı akıttıklarını iddia ederek hastaya 10 güne kadar iyileşebileceğini söylüyorlar. Hastalar zaten normal seyrinde en geç 15 gün içerisinde eski sağlığına kavuşuyor. Bunun jiletle ve akıtılan kan ile ilgisi yok.
Akut Hepatit B hastaları için herhangi bir diyet önermiyoruz. Hastaların yağsız, tuzsuz, haşlama yemelerine veya bol pekmez yemelerine gerek yok. Bal veya pekmezin akut Hepatit B'nin tedavisinde bir etkisi bulunmuyor. Hastalara gereksiz ilaç kullanmaktan kaçınmaları ve
alkol tüketmemelerini öneriyoruz.''
-''BAZI HASTALAR TESADÜFEN ÖĞRENİYOR''-
Çelen,
halk arasında gizli sarılık ya da kara sarılık olarak adlandırılan kronik Hepatit B hastasının klinik hiçbir bulgusunun bulunmadığını ve hastanın çoğu zaman herhangi bir nedenden dolayı kan tahlili yaptırdığında tesadüfen Hepatit B olduğunu öğrendiğini bildirdi.
Bazı hastaların da halsizlik ve yorgunluk şikayetleri ile nadiren doktora başvurduğunda kronik Hepatit B hastası olduğunu öğrendiğini kaydeden Çelen şunları söyledi:
''Karaciğer çok vefalı bir organdır. Çünkü vücudun bütün atık maddelerinin parçalandığı laboratuvarıdır. Son aşamaya kadar da görevini yerine getirir. Ancak hastalığın ilerlediği durumlarda kişide bazı bulgular ortaya çıkabiliyor. Türkiye'de yüksek oranlarda görülen bu hastalıkla ilgili toplumun bilinç düzeyi oldukça düşük. Viral Hepatitle Savaşım Derneği'nce Türkiye'nin bir çok ilinde toplantılar düzenlenmişti. Halkımızın çok da ilgi göstermediğini gördük. Bu yıl da Hepatit B ile ilgili halkımızı bilinçlendirmek amacıyla Diyarbakır'da toplantı düzenleyeceğiz.
Yorgunluk hikayesi olan vatandaşlarımız mutlaka bir
enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurarak test yaptırmalarını öneriyoruz. Hepatit B geçirmeyenler ise mutlaka bir sağlık merkezinde aşı yaptırmalılar. Hepatit B aşısı
Sağlık Bakanlığı'nca karşılanıyor. 2000 yılından sonraki bir
uygulama ile çocukluk dönemindeki aşılama programına Hepatit B aşısı da dahil edildi. Bu nedenle belli bir dönem sonra bu hastalık önlenecektir. 2000 yılından önce doğan kişilerde bu risk hala sürüyor. Bir de hastaların en çok 'Hepatit B, Hepatit C'ye dönüşür mü' diye soruyorlar. Yani B ile C arasında bir
köprü olduğunu düşünüyorlar. Hepatit A, B ve C arasında alfabetik
sıralama dışında hiç bir ilişki yok.''
Sadece Hepatit D ile Hepatit B arasında bir ilişki olduğunu belirten Çelen, Hepatit D'nin farklı bir virüs olması nedeniyle tek başına bir hastalık oluşturamadığını, bu sebeple Hepatit B geçirmiş olan hastalarda Hepatit D enfeksiyonu görülebildiğini söyledi.
AA