Son yayınlanan “
yasaklı bitkiler listesi”nde
prostat hastalığına iyi geldiği bilinen ‘eğirkökü’nün de eklenmesi, bardağı taşıran son damla oldu.
Tüm Aktarlar, Baharatçılar ve Tıbbi Aromatik
Bitkiler Derneği Başkanı Ayhan Ercan’a göre yasakların tek sebebi var; o da ilaç firmalarının
baskısı. Ercan, bu konuda ciddi iddialarda bulunuyor: “
İlaç sektörünün büyüklüğünü göz önünde bulundurursanız bu yasağın nedenini anlayabilirsiniz. Bütün dünyada bitkisel
ürün trendi var. Bu durum, bazı ilaç firmalarını rahatsız etmiş olabilir. Dolayısıyla bu listeler kişisel ilişkilerle çıkmış olabilir.”
Yasaklanan bitkiler konusunu iki ana başlık altında incelemek gerekiyor. Birincisi; bütün dünyada bu bitkiler satılıyor, söz konusu yasak neden sadece
Türkiye’de var? Tüm Baharatçılar, Aktarlar ve Tıbbi Arımatik Bitkiler Derneği Başkanı Ayhan Ercan’a göre
bakanlık, yasakları neye göre belirlediğini hâlâ açıklamış değil. Bilimsel literatürde bir ürünü yasaklayabilmek ve bu yasağa resmi bir nitelik kazandırmak için alanında uzman bir profesörün
makale yayımlaması gerekiyor. Ercan, “Sarı papatya Türkiye’nin en büyük
ihraç ürünlerinden biri; ama yasak. AB ülkelerinde defne tohumundan üretilen prepatların tümü, içinde ağır
metaller taşıdığı için yasaktır. Ama
Tarım Bakanlığı defne tohumunu yasaklı listesine almıyor, papatyayı alıyor. Bu, hangi bilimsel çalışmaya dayanıyor? Bu yasakların saçma olduğunu ve uzmanlardan fikir alınmadığını düşünüyoruz.” ifadelerini kullanıyor.
İkinci sorun da tıbbi bitkilerin nasıl kullanılması gerektiği. Şifalı otların
tedavide kullanımı, İbni Sina’dan bu yana gelen bir
uygulama. Ancak bitkilerin de ilaçlardan hiçbir farkı yok. Yararı olabileceği gibi yan etkileri de olabilir. Yanlış kullanıldığında vücuttaki elektroliz dengesi bozulabiliyor. Bu nedenle güvenilir aktarlardan alınmalı, kulaktan dolma bilgilere ve her kitapta yazılanlara itibar edilmemeli.
“Ticari hesaplar dönüyor”
Türkiye bitki yönünden dünyanın en zengin ülkeleri arasında. Kaz Dağları’ndaki, henüz adı konulmamış 5 bin çeşit bitki bir yana, tüm
Anadolu florasında tespit edilen bitkilerin sayısı 7 bin 200. Oysa tüm
Avrupa’da bu sayı sadece 12 bin 500 civarında. Bu bitkilerin ithali yasaklandığı gibi Türkiye gibi zengin bir bitki florasına sahip ülkenin elindeki kaynaklar da değerlendirilemiyor. Bunun nedenini herbalist
Selçuk Kaya şöyle açıklıyor: “Her türlü bitki yetişiyor ülkemizde. Bu bitkilerin yasaklanması ile hem dış hem de iç piyasada ciddi bir zarar oluştu. Ama asıl kaybımız, bunları
tablet olarak dünya piyasasına kazandıramayışımızda. Çünkü böyle bir teknolojimiz yok. Tıbbi bitkileri dünya bizden almalı. Ama ne satanların ne alanların bu konuda yeterli eğitimi var. ” Peki o zaman ne olacak? ‘Bilinçsizce kullanılıyor’ diyerek bu bitkileri yasaklamak doğru mu? Neden doğru kullanımı öğretilmiyor? Ayhan Ercan, “Bu sektörün üzerinde oyunlar oynandığı aşikar. Korkunç derecede ticari hesaplar dönüyor.” diyor ve ekliyor; “ilaç firmaları satışlarını olumsuz etkilediği için yetkililere baskı yapıp şifalı bitkilerin satışını yasaklatıyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Hangi bitkiler yasaklı?
Eğirkökü,
astım ve bronşite iyi gelen susinirliot ve andızotu kökü,
cennet biberi, romatizmaya iyi gelen havaciva, soğan tohumu,
bağışıklık sistemi üzerinde etkili olan hıltan tohumu, sindirimi kolaylaştıran hudul kahür, menapoza iyi gelen melekotu,
A vitamini ve beta keraton yönünden zengin olan sarı papatya, yara iyileştirici olarak bilinen arnika, daha çok yemeklerde kullanılan kuşkonmaz, yapışkanotu, hodan, böbreğe iyi gelen ayrıkotu, prostat büyümesinde kullanılan hezaran, bitotu,
idrar yolu hastalıklarında kullanılan altınotu, yeşil
ceviz kabuğu, misk, eğreltiotu, nar ağacı kabuğu, acıyonga, üst solunum yolu enfeksiyonlarında kullanılan altınbaşak, ökseotu…
Şifalı otlar eczanelerde
İki yıldan beri süren çalışmalar sonucunda
Sağlık Bakanlığı şifalı otları satma yetkisini eczanelere verdi. Ayhan Ercan iki mesleğin birbirinden ayrılması gerektiğini belirtirken eczanelerin
terlik, çocuk bezi,
kozmetik gibi birbirinden bağımsız ürünleri sattığını, ilaçların ikinci planda kaldığını ifade ediyor ve “Bitkilerin eczanelerde satılmasını anlamak mümkün değil. Hangi eczanede 7 bin ot bulabileceksiniz? Buna imkan yok.” diyor. Aktarlar arasında da işini iyi yapmayanların olduğunu belirten Ercan, bunları mümkün olduğu kadar ayıkladıklarının, toplayıcılardan toptancılara ve son satıcılara kadar aktarları eğitmek gerektiğinin altını çiziyor.
Bitkilerle tedavinin bilimsel yolu
Şifalı otları bilimsel metodlara uygun bir şekilde kullanmak için fitoterapi yani
bitkisel tedavi uzmanlarının çalışmalarını dikkate almak gerekiyor.
İstanbul Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi mezunu Nimet Özata fitoterapi alanında uzman bir eczacı. Kendisinin deyimiyle “eczacı eczacılığı” yapmayan bir uzman. Nimet Özata, bilimsel bir temele dayanmayan, okuyanı yanlış yönlendiren kitapların piyasada satılmasını tehlikeli buluyor. Çünkü bitkilerin ilaçlardan farkı yok. Ayrıca bitkilerle ilgili doğru bilgi veren ve kişileri eğiten, eczacılık eğitimine sahip akademisyenler tarafından yazılan kitaplar ise, üniversiteden dışarı çıkmıyor. İşte Nimet Özata, bu açığı kapatmak için bilimsel altyapıya sahip bir kitap hazırladı. Fitoterapi&Aromaterapi kitabı, ardıç, bergamut, biberiye, fesleğen,
greyfurt, gül, ıtır,
kekik, lavanta, limon, melisa, mersin gibi bitkilerin nasıl ve hangi dozlarda kullanılması gerektiğini ilaç prospektüsü gibi anlatıyor. Yan etkileri, ilaç etkileşimleri ve hazırlanma metotları ayrıntılı ele alınıyor. Ama akademik dille değil, tamamen pratik bir şekilde.
Kitapta ayrıca bitkisel yağlarla tedavi yani aromaterapiye ait pek çok bilimsel veri de var.
Bitki çayı yaparken dikkat!
Bitki çayları
tavsiye üzerine değil, bir uzmanına danışılarak yapılmalı. Çünkü bitki ile kimyasal ilaç arasındaki tek fark dozu.
Bitki çayları demleme, kaynatma ve oda sıcaklığında hazırlama yöntemi ile yapılıyor. Hangi bitkinin, hangi yöntemle hazırlandığı uzmanına sorulmalı.
Bitki çayları
porselen ya da cam bardaklarda yapılmalı.
Metal karıştırıcı kullanılmamalı.
Kahverengi
şeker ya da balla tatlandırılmalı.
Çaylar yudum yudum soğumadan içilmeli.
Bitkiler bir yıl içinde tüketilmeli. Bu nedenle güvenilen aktarlardan alınmalı.
Ağzı açık bir şekilde satılan bitkiler alınmamalı.
Ihlamur, kekik, biberiye gibi uçucu yağları olan bitkiler kahverengi şişelerde ya da teneke kutularda saklanmalı. Bitki çayları genellikle aç karnına, yemekten yarım ya da bir saat önce içilirse etkisini daha çabuk gösterir.