Uzmanlar,
tedavi edici olarak şu ana kadar yüzeysel mesane
kanserinde kullanılan BCG aşısı olduğunu belirterek,
prostat, maliyn melanom, kolon, renal hücreli kanser, pankreas kanserinde
tümör aşıları üzerinde çalışmaların devam ettiğini ifade ediyor.
Bunların dışında medyada çıkan tümör aşıları ile ilgili olarak çıkan haberlerin gerçek dışı olduğunu belirten uzmanlar, “bunun çaresiz kalan hastaları kullanmaktan ibaret” olduğu uyarısında bulunuyor.
Ankara International Medicana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Tek, yaptığı açıklamada, görülme sıklığı artan kanser hastalığında “immünoterapi”nin yeni bir tedavi alanı olduğunu söyledi.
İmmünoterapi'nin bağışıklık aracılı tedavi olarak tanımlandığını belirten Tek, immunoterapinin genellikle kemoterapi ile birlikte uygulandığını ifade etti. Tek, akıllı ilaç olarak bilinen bazı ilaçların,
büyüme faktörlerinin ve tümör aşılarının bu tedavi grubunda yer aldığını belirtti.
Bu yıl yapılan
Amerika Klinik Onkoloji Kongresi'nde de bu konunun kapsamlı olarak ele alındığını anlatan Tek, “
Cilt kanserli hastalara son 20 yıl içerisinde etkisi çok belirgin olan bir ilaç keşfedildi. Söz konusu ilaç, Türkiye'de de birkaç yıl içerisinde kullanıma girecektir” dedi.
Büyüme faktörlerinin, genellikle tedavi sırasında gelişen yan etkileri azaltmada veya
kök hücre nakli öncesinde ve kök hücre toplama işleminde kullanıldığını dile getiren Tek, tümör aşılarının kanser tedavisinde uzun zamandır üzerinde çalışılan bir konu olduğunu, ancak “akıllı ilaçlar ve büyüme faktörleri kadar henüz kanser tedavisinde istenildiği kadar yüz güldürücü sonuçlar alınamadığını” vurguladı.
Tek, tümör aşıları ile tedavinin ilk olarak 1966 yılında kullanıldığını belirterek, “Tedavi edici olarak şu ana kadar yüzeysel mesane kanserinde kullanılan BCG aşısı mevcuttur. Bu tedavi, bölgesel olarak sadece mesane içine verilmektedir” diye konuştu.
“GÜNÜMÜZDE KULLANIMI ÇOK SINIRLIDIR”
Tümör aşılarıyla tedavinin, gelecekte onkolojik tedaviler içerisinde önemli bir role sahip olabileceğini ifade eden Tek, şöyle devam etti:
“Günümüzde kullanımı çok sınırlıdır.
Kemoterapiyle karşılaştırıldığında tolere edilmesi daha kolaydır.
Tümör aşılarını başlıca iki gruba ayrılabiliriz; hastaya özgül (genelde hastanın hücreleri veya tümörü kullanılır), ikincisi hastaya özgül olmayan aşılardır.
Etki mekanizması, tümör hücrelerini tanıyan antijen sunan hücreler tarafından tümör hücrelerinin
doğal öldürücü hücrelere ve sitotoksik T hücrelerine sunulması ve bunun sonucunda oluşan bağışıklık sisteminin aktive olmasıyla tümör hücrelerinin yok edilmesine dayanır. Elbette, bu sırada normal hücrelere zarar vermemek esastır. Eğer bu
yanıt abartılı olursa, tümöre benzer antijenik özellikleri olan dokularda
hasar oluşabilir. Özellikle prostat, maliyn melanom, kolon, renal hücreli kanser, pankreas kanserinde tümör aşıları üzerinde yoğun çalışmalar devam etmektedir.
Tümör aşıları tedavi edici amaçla kullanıldığı gibi ayrıca önlem amaçlı da kullanılır. Örneğin, son zamanlarda rahim ağzı kanserinde kullanılmaya başlanan human papillom virüse karşı geliştirmiş aşılar gibi. Rahim ağzı kanserinin
uygulama yaşı ülkelere bağlı değişiklik göstermektedir. Yapılan çalışmalarda 9-12 yaşından itibaren kullanılabileceği 26 yaşına kadar yaptırılabileceği belirtilmiştir. Ülkemiz için 12-15 yaşlarında başlanabileceği düşünülebilinir. Piyasada iki isimde bulunmaktadır. Belirli aralıklarla 3 doz yapılmakta ve yüzde 90'a yakın koruyuculuğu mevcuttur.
Son zamanlarda medyada çıkan, maalesef kanser hastalarını yersiz abartılı umutlandıran haberlerin amacı çaresiz kalan hastaları kullanmaktan ibarettir. İlerleyen yıllarda yan etkisi az, sadece tümör hücrelerini etkileyecek bu sırada vücudumuza zarar vermeyecek tedavi yöntemleri kanser tedavisinde kullanılacaktır.”