Sağlık Bakanlığı ve Sosyal
Güvenlik Kurumu prematüre (
erken ve düşük ağırlıklı)
doğumları artıran çoklu
gebelikleri önlemek için çalışma başlattı. Artık, anne ve
bebek sağlığı için büyük riskler taşıyan
ikiz, üçüz, dördüz hamileliklerde
Avrupa standartları uygulanacak. 110 tüp bebek merkezi yakın takibe alınacak. Her sokağa, mahalleye merkez açılmasına izin verilmeyecek. Bakanlığın önlem almasında
Ankara'daki bebek
ölümlerini inceleyen heyetin raporu ve anne-çocuk sağlığı derneklerinin 'tüp bebeğe
düzenleme getirin' ısrarı etkili oldu.
Zekai Tahir
Burak Kadın Doğum Hastanesi'nde temmuz ayında 504
prematüre bebek dünyaya geldi. Yenidoğan servisine yatırılan bebeklerden 49'u kaybedilince gözler
Türkiye'deki riskli gebeliklere çevrildi.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre son dönemde riskli gebeliklerde büyük oranda artış var. Son iki yıldır dünyaya gelen 1 milyon 400 bin çocuğun 150 bini prematüre. Bu rakam daha önceki yıllarda 100 bini geçmiyordu. Bu artışta yardımcı üreme teknikleriyle gerçekleşen doğumların büyük etkisi olduğu belirlendi. 2005'ten bu yana SSK ve Bağ-Kur'lu hastaların tüp bebek
tedavilerinin devlet tarafından karşılanmasıyla
patlama yapan tüp bebek merkezleri bu durumda etkili oldu. 5 yıl önce tüp bebek tedavisi için çabalayan çift sayısı 20 bini geçmezken şu an 40 binin üzerinde anne-
baba adayı bu merkezlerde çocuk sahibi olmak umuduyla tedavi görüyor.
Geçen yıl tüp bebek tedavileri için 300 milyon dolar harcandı. Bu potansiyel 110 ruhsatlı tüp bebek merkezi arasındaki rekabeti kızıştırdı. İsmini duyurmak isteyen merkezler, hemen her gün tüp bebekte yeni bir yöntem bulunduğu sloganlarıyla vatandaşa ulaşmaya çalıştı.
Reklam için de başarı oranlarını yüksek göstermek isteyen merkezler, anne rahmine daha fazla embriyo yerleştirmeye başladı. Avrupa'da anne rahmine bir ya da iki döllenmiş yumurta koyulurken, Türkiye'de bu sayının 4-5'e çıkmasında bazen ailelerin de isteği etkili oluyor. Aileler çocuk sahibi olmak için 'çoklu' gebeliği
tercih ediyor. İkiz, üçüz, dördüz hamilelikler arttıkça prematüre doğum sayısı da artıyor.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. İsmail
Mete İtil, tüp bebek merkezlerinin başarı sayısını artırmak için ikiden fazla embriyoyu rahim içine yerleştirdiğine dikkat çekti. Bu durumun çoğul gebelik oranlarını artırdığını vurgulayan İtil, "Gelişmiş
ülkelerde tek embriyo
uygulaması var. Bizde de yasal düzenlemeyle üçüz, dördüz, beşiz gebeliklerin önlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde prematüre doğumların önüne geçemeyiz." dedi. Riskli gebelikler sonucu doğan bebeklerin yaşasa bile
körlük,
sağırlık ve spastik
felç gibi kalıcı hasarlar taşıyabildiğine dikkat çeken Prof. İtil, şunları söyledi: "Bunu engellemek için tüp bebek merkezi açılmasına da sınırlamalar getirilmeli. 700'ün üzerinde hekim tüp bebekle uğraşıyor. Her sokağa mahalleye merkez açılmasına izin verilmemeli."
Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Yurdakök, erken doğan bebeklerde normal doğan bebeklere oranla spastik felç, öğrenme bozukluğu, görme ve işitme problemlerinin görüldüğünü aktardı. Prematüre bebek ölümlerinde
enfeksiyon hastalıklarının en önemli ölüm nedeni olduğunu belirten Yurdakök, "Normal doğan bebeklere oranla 1,5-2,5 kilogram arasında doğanların enfeksiyondan etkilenme riski 2-3 kat, 1,5 kilogramın altında doğan bebeklerin 7 kat, 1 kilogramın altındakilerin ise 26 kat daha fazla." bilgisini verdi. Tüp bebek yöntemiyle gebe kalan kadın sayısının arttığını ifade eden Yurdakök, şunları söyledi: "
Sosyal Güvenlik Kurumu artık 3 değil 2 uygulamayı karşılıyor. Bu düzenleme, merkezleri iki defada başarılı olmaya zorlayacak. Yine embriyo sayısı yüksek tutulacak. Embriyo sayısıyla ilgili acilen yasal düzenleme gerekli." Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Acar Koç da çoğul gebeliği tetikleyen tüp bebek uygulamasıyla ilgili bakanlığın tüp bebek merkezlerine etik kurallar getirmesi gerektiğini aktardı.
Türkiye'de 750 gramın altında doğan her 100 çocuktan 66'sı ölüyor
Son yıllarda 'tüp bebek' gibi yardımcı üreme tekniklerinin daha fazla kullanılmasıyla çoğul gebeliklerin artması, erken doğumları tetikliyor. Türkiye'de yılda 1 milyon 300 bin doğum meydana gelirken, bunun 130 bini, 2 bin 500 gramın altında gerçekleşiyor. Ülkemizde dünyaya gelen 500-750 gram arası her 100 bebekten 66'sı ise hayatını kaybediyor. Türk Neonatoloji Derneği'nin yaptığı araştırmaya göre yenidoğanlar içinde ağırlığı 1.250-1.500 gram olanların yüzde 9'u, 1.000-1.250 gram olanların yüzde 17'si ve 750-1.000 gram olanların ise yüzde 36'sı ölüyor. Türkiye'de rakamlar böyleyken ABD'de ağırlıkları 1.000-1.500 gram arasındaki bebeklerin yüzde 95'i hayatta kalıyor.
Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalara göre doğum ağırlığı 1.250-1.500 gram olan bebeklerin yüzde 10'unda, 1.000-1.250 gram olanların yüzde 20'sinde, 750-1.000 gram olanların yüzde 30'unda kronik akciğer hastalığı gelişiyor. Bunların birçoğu yaşamlarının ilk yıllarını
oksijen cihazına bağlı geçirmek zorunda kalıyor. Sık sık
zatürre ve
bronşit tehlikesi yaşıyor. Bunun yanında erken doğan bebeklerde, normal doğanlara oranla spastik felç, öğrenme bozukluğu, görme ve işitme problemlerinin daha sık görülmesi dikkat çekiyor. Prof. Dr. Yurdakök, erken doğan bebeklerde görülen problemler Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek oranlarda.
Türk Neonatoloji Derneği Başkanı
Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Yurdakök,
personel ve altyapı eksikliği nedeniyle ülkemizde erken doğan bebeklerin büyük çoğunluğunun öldüğünü belirtiyor. Bunu önlemek için 111 olan yenidoğan uzmanı sayısının 600'e çıkarılması gerektiğini vurgulayan Yurdakök, sınırlı olan yenidoğan hemşirelerinin sayısının ise 8 bin 250 kişiye çıkarılması gerektiğini ifade ediyor. Ülke genelinde yaklaşık 92 bin 500 hemşirenin bulunduğu düşünülürse her 10 hemşireden birinin bu alana kaydırılması gerekiyor. Ayrıca Türkiye'de sadece 3 bin 725 kuvöz bulunuyor. Daha çok bebeğin yaşatılabilmesi için bu sayının da 7 bin 800 çıkarılması ve 1.300 adet yeni solunum cihazlı yoğun
bakım yatağı alınması gerekiyor. Çağlar
Avcı,
İstanbul
Erken doğumlarda kuvöz yerine kanguru torbası
İsveç'teki erken doğumlarda, artık 3. dünya ülkelerindeki "ten-tene yakın temas metodu" revaçta. Ülkede, erken doğumlarda kuvöz yerine ten temasını sağlayan 'kanguru torbası'
tavsiye ediliyor. Kanguru torbası, "daha kısa
hastane süresi, daha güvenli bebek ve çocuğuna daha çok bağlanmış ebeveynler" gibi avantajları olduğu için tercih ediliyor. Yeni uygulama, Dünya Sağlık Organizasyonu tarafından da değerlendirmeye alındı. Konuyla ilgili ekim ayında konferans düzenlenecek. İsveçli SVD gazetesine konuşan uzmanlara göre, cam kavanoz içinde olmaktansa, ebeveyn ile ten-tene olmak daha güvenli. 70'li yıllarda Kolombiya'da ilk olarak kuvöze alternatif olarak kullanılan kanguru torbası modelinde, bebeklerin
vücut ısıları, nabızları, nefes alıp vermeleri ve oksijen oranı daha iyi.
Anne-babasıyla ten temasında bulunan bebeklerin emmeye daha hızlı başladıklarına dikkat çeken uzmanlar, bu yöntemle bebeklerin daha huzurlu olup daha az ağladıklarını da vurguluyor.
Ramazan Kerpeten,
Stockholm, Cihan
Kanguru torbası nedir?
Torbanın özel bir şekli ya da üretimi yok, herkesin kendi imkânlarıyla yapabileceği bir düzenek. Türkiye'de annelerin aşina olduğu 'kundak'a benziyor. Sisteme göre bebek, kundağa sarılır gibi anne ya da babanın çıplak tenine sarılıyor.
Bebek, düzenekte günde birkaç saat kalıyor.
Çocuk tamamen
doğal bir düzenek içinde olduğu için herhangi bir
hijyen ya da sağlık problemine rastlanmıyor. Erken doğan bir bebeği ebeveynin kucağına alabilmesi için kuvözde 10 hafta beklemesi gerekiyor. Kanguru metodunu deneyen İsveçliler ise bu kadar beklemenin yersizliğine işaret ediyor. İsveçliler, erken doğan çocukların tedavilerini dahi ana-babaya sarılı vaziyette yapmayı planlıyor.
ZAMAN