Prof. Dr.
Suat Cebeci, yalanın büyüğü küçüğü olmadığını söyledi. Cebeci, yalanın insanlar arasındaki güven, sevgi, saygı, dostluk gibi duyguları yıprattığını belirtti.
Bazen dostlukları bitiren, bazen bir yuvayı yıkan, bazen de kişiyi işinden eden yalanın pembesi, mavisi olur mu? Yalan, insanın sosyal yaşamında ne gibi yaralara yol açıyor? Yalanın, insanlar arasında güven duygusunu yok eden son derece zararlı ve tehlikeli bir hastalık olduğuna dikkat çeken uzmanlar, "Yalan madde bağımlılığı gibi bir alışkanlık oluşturuyor." diyor.
Din eğitim bilimi üzerine çalışmalar yapan
Sakarya Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
öğretim üyelerinden Prof. Dr. Suat Cebeci, yalan söylemenin ahlaki zaaf göstergesi olduğunu söylüyor. "Yalanın küçüğü, büyüğü, pembesi, beyazı olmaz." diyen Cebeci'ye göre yalan madde bağımlılığı gibi bir alışkanlık oluşturuyor ve yalanın bir türünü söyleyebilen her türlüsünü söyleyebilir. Her yalanın ya bir yanlışı örtmek ya da birisini yanlış bir düşünceye veya davranışa sevk etmek için söylendiğini ifade eden Cebeci, her iki durumun da insani ve ahlaki değerlere aykırı olduğunun altını çiziyor. Yalanın insanlar arasında güven duygusunun kaybolmasına yol açtığını ve kişiler arasında sevgi, saygı, dostluk,
dayanışma ve kaynaşma duygularını yıprattığını belirten Cebeci, "Yalan,
toplum değerlerini zayıflatır ve sosyal yapıyı zaafa uğratır. Her dinde ve kültürde yalan söylemek çok çirkin bir davranış olarak kabul edilir ve asla hoşgörülmez." diyor.
Prof Dr Suat Cebeci, yalan söylemenin sadece iki durumda istisnası olduğunu ifade ediyor: "Dinimizde yalan söylemek kabul edilemez bir davranıştır. Bunun sadece iki istisnası vardır. Biri savaş sırasında düşmanı aldatmak için, diğeri de parçalanmak üzere olan bir ailede eşler arasını düzeltmek ve parçalanmayı önlemek için. Bunların her ikisi de asla bir ahlaki zaaf değildir. Tam aksine bunlar erdemli davranışlar olduğu için bu durumlarda yalan söylemiş kişilerin başka konularda da yalan söyleyebilecekleri var sayılamaz."
Prof. Dr. Cebeci, Peygamber
Efendimiz (sas) bir hadislerinde yalancıyı münafığa benzettiğini belirterek şunları söyledi: "Peygamberimiz, münafığın alameti üçtür der: Konuştuğu
vakit yalan söyler;
vaat ettiğinde hulf eder (sözünden
döner), emanet edilen şeye hıyanet eder.
Peygamber Efendimiz, başka bir hadisi şeriflerinde ise şöyle buyurmuştur: "Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!"
Çocuklarda yalan alışkanlığı tehlikeli mi?
Psikolog Yasemin Eyüpoğlu, çocuklarda ortalama 4-6 yaş arasına tekabül eden dönemde adına yalan denemeyen ama doğru olmayan söylemler görülebileceğini aktarıyor. Bu dönemdeki yalanları bir davranış bozukluğu olarak nitelendirmenin yanlış olduğunu belirten Eyüpoğlu, "Soyutlama becerisinin arttığı bu dönemde çocuk, ötekini ne kadar kandırabileceğini düşünür ve yalan söyler. Bu durum karşısında ebeveynin '
Emin misin? Ben öyle hatırlayamadım.' gibi çocuğa düşünme ve düzeltme alanı tanıyarak yapıcı, anlamlandırıcı bir rol üstlenmesi bu dönemi sağlıklı bir şekilde geçirmesine yardımcı olacaktır." diyor.