Kelkit Havzası'nda başlayan ve
yurt genelinden örneklerin de değerlendirildiği
TÜBİTAK destekli araştırma çalışmasında, Türkiye'de yaşayan 46
kene türünün yaşadığı belirlendi. Bunlardan 38'inin,
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (
KKKA) Hastalığı'nı bulaştırabildiği bildirildi.
Uludağ Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Ana
Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muhlis Özkan,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) Fen
Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü
öğretim üyeleri Prof. Dr.
Şaban Tekin ve Yrd. Doç. Dr. Ahmet Bursalı'nın, Kelkit Havzası'nda yer alan
Tokat,
Çorum,
Yozgat ve
Sivas illerinde, sert kene faunasının (türlerinin) ortaya çıkarılması, kene türlerinin sistematiğinin oluşturulması, bu kenelerle taşınan KKKA virüsü ve diğer kene kökenli virüslerin teşhisinin ve genetik karakterizasyonunun yapılması amacıyla TÜBİTAK desteğiyle 2006 yılında başlattığı araştırma çalışması tamamlandı.
Yurt genelinden örneklerin de değerlendirildiği çalışmada, Türkiye'de 46 kene türü tespit edildi. Farklı türdeki kenelerin fotoğrafları çekildi.
GOPÜ Kene ve Kene
Hastalıkları
Araştırma Grubu üyesi Prof. Dr. Şaban Tekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, belirlenen 46 kene türünden 38'inin sert (Ixoodid), 8'inin yumuşak (Argasid) gruptan olduğunu belirterek, ''Bu sert kene türlerinin bir çoğu KKKA hastalığını buluşturabilecek türler. Bunlara sadece KKKA olarak bakmamak gerekir. Başka haslıklar da yapabilirler. Her kene hastalık bulaştırabilen bir
ajan olabilir. Eğer ısırırsa ve virüs taşıyorsa... Yeni çalışmalarımız da bunu gösteriyor'' diye konuştu.
Keneyle mücadelede kişisel bilincin oluşmasının önemli olduğunu vurgulayan Tekin, ''İlaçla koruma çözüm değil. Doğayı ilaçlamak çözüm değil. Her her yeri ilaçlamak, yararlı böceklerin de ölümüne neden olabiliyor. Kırsal kesimdeki kişilerin bilinçlenmesi lazım. Kene ısırır ısırmaz, en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak keneyi aldırtacaklar'' dedi.
Keneyi sağlık kuruluşlarında çıkartanların hastalığa yakalanma oranının çok düşük olduğunu dile getiren Tekin, ''Hastalığa yakalanıp
karantina altına alınanların yüzde 99'unun keneyi kendileri çıkaranlar olduğunu belirledik. Eğer kişi kendi keneyi çıkarırsa keneyle birlikte en yakın sürede sağlık kuruluşuna başvursun. Her kene potansiyel bir mikrop bulaştırıcısıdır. İnsana ve hayvana bulaştırabilir. En kısa sürede kenenin
vücuttan çıkarılması lazım'' ifadelerini kullandı.
Tekin, kenelerde en çok KKKA virüsüne rastlandığını, bu virüsün çok çabuk etki gösterdiğini, gerekli müdahaleler yapılmazsa ölüme neden olabildiğini anımsattı.
-''Artık eskisi gibi değil, kene yapışan sağlık kuruluşuna gidiyor''-
Prof. Dr. Tekin, ''Artık eskisi gibi değil, kene yapışan sağlık kuruluşuna gidiyor'' dedi.
Kenelerin ısırdığı yüzlerce insanın, üşenmeden sağlık kuruluşlarına gelip keneleri çıkarttıklarını dile getiren Tekin, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin her yerinde kene sayısında ve ısırmasında artış görebiliriz. Her yerde hastalığa rastlayacağız diye bir şey yok. Halk arasında yaygın olarak konuşulan 'Kene ısırdığında kanı değişen hastaların bağışıklık kazandığı' yönünde söylemler var. Bizim bizzat rastladığımız
delil yok. Biz de böyle olduğunu zannediyoruz. Kene ısırması sonucu hastalanan bir kişi sonra ısırmasında hastalanmayabilir. İki defa hastalanmış kişiyi takip etmemiz gerekiyor.''
Keneden ölen kişilerin cenazelerinde sağlık ekiplerinin yeterli tedbirleri aldığını söyleyen Tekin, ''
Cenaze törenlerinde virüs geçme gibi bir durum yok.
Virüsün geçiş yolları belli. Ya kene ısıracak ya da kan teması olacak ya da vücut sıvılarının teması olması lazım. Ancak böyle olursa bulaşır'' diye konuştu.