‘Dövize Endeksli Mevduat’ sistemine vatandaşların ilgi göstermediğini hatta şirketlerin döviz satarken vatandaşları döviz mevduatının arttığına dikkat çeken Batırel, AKP rejimine döviz kurunun ‘nefesini kesecek’ bir plan sundu. TÜFE’ye endeksli 1 yıllık döviz tahvili çıkarılmasını vatandaşlara ekstra yüzde 20 kâr verilmesi gerektiğini ileri süren Batırel, ‘’Getir dövizi al sertifikayı… Vade sonunda ver sertifikayı al dövizini. TÜFE 1 yıl sonunda %25 mi artmış onunla birlikte %20 de kâr payı alacaksın. Dövizin döviz kalacak, ekstra enflasyonun üzerinde kazancın olacak. Yatırımcı bu teklife balıklama atlar.’’ İfadelerini kullandı.
Necmettin Batırel, bu kez enflasyonun ‘paraşütsüz’ düşürülmesi için bir dizi öneride bulundu. İşte Batırel’in ‘Öldürün canavarı kurtarın vatandaşı’ başlıklı yazısı:
”Merkez Bankası’nın aralık ayına ait açıkladığı TÜFE bazlı reel efektif döviz kurunun 47,82 ile son 28 yılın en düşük seviyesine gerilediğini görüyoruz…
Geçen ay bu rakam 54,33’tü. Dolar kuru 8,75 TL iken, 1 milyar liralık Türk varlığı satın alacak yabancı yatırımcı 114 milyon dolar öderken, dolar 13,50 TL’ye çıktığında 1 milyar Türk liralık varlığını 74 milyon dolara satın alıyor. İhracatta tarih yazılıyor. Ama madalyonun arka yüzünde başka resim var. TL’deki aşırı değer kaybı enflasyonun zirveden zirveye koşmasına yol açıyor. Türk varlıkları aşırı değer kaybediyor. Kurlar gevşese maliyetler azalacak fiyatlar düşecek, ama bu defa da ihracat treni yavaşlayacak.
Peki, enflasyon nasıl hizaya getirilecek, bunun başka yolu yok mu? Var tabii. Hem de sunturlusu…
Bir defa yazılarımda ısrarla vurguladığım ve Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen hafta sözünü ettiği kredi garanti fonunun DERHÂL devreye sokulması lazım. Merkez Bankasının politika faizi %14… Ama bankaların ticari kredi faizi yıllık %42…
Bankalara, arada neden 3 kat fark var diye soruyorsunuz, “verdiğimiz kredilerin zamanında geri ödeneceğinden şüpheliyiz” diyorlar. İşte Hazine şirketlerin şartlara uygun kredi talepleri garanti altına alırsa tıkanan kanal açılacak. Hem kredi hacmi patlayacak, hem de faizler düşecek. Böylece özellikle KOBİ’lere ucuz ve bol kaynak sağlanarak yatırım üretim ve istihdam artışı elde edilecek. Bu bir…
İkincisi SADECE sebze meyve ihracatına acilen kota getirilmeli. Kendi vatandaşımız harcamalarını tavandan yaparken, eloğluna buyur al sana sudan ucuz domates, patlıcan diyemeyiz, denilmemeli…
Çarşı, pazar, market mala boğulmalı. Yetmedi, bir üçüncüsü daha var. Gıda sektöründen alınan KDV en az 6 ay süreyle sıfırlanmalı. Olağanüstü dönemden geçiyoruz, gerekli olmadıkça artık ürünlere zam yapılmamalı. Toprak Mahsulleri Ofisi, 1 milyon 220 bin ton hububatı eski fiyattan satmaya karar verdi. Böyle olmalı. Fabrikalar 3 vardiya çalışıyor, vergi ödemeleri hedefi aştı. Bütçemiz taş gibi. Akaryakıt zamları sübvanse edilemez mi? Maliyet artıyor diye feryat edenler susturulmalı. Bunları hayata geçirin bakın, fiyatlar nasıl -benim tabirimle- paraşütsüz düşüyor görün. Ortada ne fırsatçı kalır ne de stokçu.
Sonuç: Enflasyon canavarı böyle öldürülür…
İkinci problem döviz: 31 Aralık ile biten işlem haftasında (şirket-bireysel yatırımcıların) döviz mevduatları 1,9 milyar dolar azalarak 237 milyar dolara gerilemiş. Ama vatandaşın dövizleri 933 milyon dolar artarak 147 milyar dolara çıkmış. Tüzel kişilerin döviz hesapları ise 2,8 milyar dolar azalarak 90 milyar dolara düşmüş. Şirketlerin yıl sonu hesaplarını dengelemek ve borç ödemek amacıyla yüklü satış yaptıkları görülüyor. Ama bireysel yatırımcılar kur korumalı döviz hesabı açtırmak yerine niye dolar toplamış?..
Döviz hesabı sahipleri ikna olmamışlar mı, yoksa kur garantisini yeterli görmemişler mi? Bilinmiyor. Ama önlerine vazgeçemeyecekleri bir fırsat koymak şart oldu. TÜFE’ye endeksli 1 yıllık döviz tahvili çıkarılmalı. Ekstra %20 kâr verilmeli. Getir dövizi al sertifikayı… Vade sonunda ver sertifikayı al dövizini. TÜFE 1 yıl sonunda %25 mi artmış onunla birlikte %20 de kâr payı alacaksın. Dövizin döviz kalacak, ekstra enflasyonun üzerinde kazancın olacak. Yatırımcı bu teklife balıklama atlar.
Sonuç: Kurların nefesi böyle kesilir…”