Suriye'deki durum nedeniyle Türkiye'nin karayolu ticaretinin sekteye uğradığını, ancak İsrail limanlarından yapılan ro-ro seferlerinin devam ettiğini ifade eden Valansi, “Bu anlaşma İsrail için ne ifade ediyor?” sorusuna şunları söyledi: “Ortak çıkarlar örtüşüyor, karşılaştıkları tehditler de benzer.”
İsrail ile ilişkilerde ikinci bahar mı?
AKP hükümetinin İsrail ile anlaşması dış politikada sürprizlere gebe… Tamam, Türkiye'nin şart koştuğu Gazze'ye deniz ablukasının kaldırılma ihtimali yok ama tahminler doğruysa sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gazze ziyareti var. Malum, Erdoğan bu ziyareti Mısır üzerinde planlamıştı ama şimdi bu ihtimal dışı. Tek seçenek İsrail'den Gazze'ye geçmek. Ama bunun için de Tel Aviv'in onayı şart. Bakarsınız olur. Gerçekleşirse ne olur? Şalom gazetesi dış politika yazarı Karel Valansi ile konuştuk. AKP hükümetinin İsrail ile anlaşacağının ilk sinyallerini veren gazeteci olan Valansi, konunun nezaketini uygun bir dille önemli şeyler söyledi… Satır aralarında…
Türkiye, petrol ticareti için İsrail limanlarını kullandı
AKP hükümeti sizce nasıl bu kadar radikal bir adım attı?
Ortadoğu'daki gelişmeler ortada. Bence ilişkilerde normalleşme için doğru zamanı bekliyorlardı. İki ülkede de yoğun bir seçim gündemi vardı. İki ülkede de “değişim mi oluyor?” diye düşünüldü son seçimlerden önce. Ancak hem Netanyahu hem de AK Parti kalıcı olduklarını garantilediler. Karşı taraf da bunu görmüş oldu.
Bu süreçte İsrail'in limanlarını Türkiye'ye açtığı, petrol ticareti İsrail kamuoyuna yansıdı mı?
Suriye savaşından itibaren Türkiye'nin karayolu ile ticareti sekteye uğradı. Hayfa başta olmak üzere İsrail limanlarına yaptığı ro-ro seferleriyle Arap ülkelerine ticaretini sürdürebildi. Bahsettiğiniz her türlü iddia İsrail basınına da yansıdı. İlkbaharda Tel Aviv'i ziyaret ettiğimde dikkatimi çeken kimsenin Türkiye-İsrail barışı ile ilgili pek bir beklentisi olmadığıydı. Öte yandan 11 Kasım'daki yazımda da vurgulamıştım, Mitvim'in yaptığı araştırmaya göre İsrail halkı Suriye, IŞİD, Filistinlilerle görüşmelerde arabulucu olma olasılığı, doğalgaz, turizm gibi farklı sebeplerle Türkiye ile ilişkilerin düzelmesinden yana. Ancak aynı durumu Türkiye kamuoyu için söylemek zor.
Sizce hükümetin bu açıklamada geri adım atma ihtimali var mı?
Sanmıyorum. Çelik'in bu sözlerinin ardından Türkiye ile İsrail arasında yapılan görüşmeleri destekleyici açıklamalar yapılıyor. Mesela Bülent Arınç İsrail ile ilgili bir soru karşısında, “Dış politikadaki milli menfaatler önceliklidir. Güneyimiz kaynıyor, Rusya ile durumumuz ortada, bizim ittifaklara, dostluklara ve kendimizi koruyacak tedbirlere ihtiyacımız var.” dedi.
Ömer Çelik, ‘İsrail devleti ile de dostuz' ifadesini kullandı… Dozaj size de fazla gelmedi mi?
Ömer Çelik'in ifadesi oldukça netti. Ancak hem bu sözlere hem de anlaşma olasılığına verilen tepkiler halkın bir bölümünün bu duruma hazır olmadığını gösteriyor. Görüşmelerin basına sızması iki tarafın da hoşuna gitmeyen bir durumdu belki ama kamuoyu tepkisini ölçmek için de iyi bir fırsat oldu. Uzun süredir İsrail'in adı ‘terörist', ‘bebek katili' diye anıp İsrail-Filistin çatışmasını bir din savaşı olarak gösterince bu anlayışın yerleşmesi kaçınılmaz. Değiştirilmesi için çaba sarf etmek gerekecek.
Rusya krizi yumuşarsa AKP hükümetinin yeniden İsrail karşıtı söylem kullanma ihtimali yok mu?
Türkiye ile İsrail arasındaki süreçte dönüm noktası haziran ayındaki Roma görüşmesi bence. O dönem Rusya ile böylesi bir sorun yoktu. O nedenle sanmıyorum. Ancak detayların basına sızması anlaşmanın fazla vakit kaybetmeden sonuçlandırılmasını gerektiriyor.
Allah'tan Kültür Bakanı Çelik AKP hükümetinin ‘İsrail devleti ve halkı ile dost olduğunu' ilan etti de sizinle söyleşme fırsatı buldum. Yoksa havuz medyası beni herhalde bu kez de MOSSAD ajanı ilan ederdi. Şaka bir yana siz, Erdoğan'ın İsrail üzerinden Gazze'yi ziyaret edeceğini yazdınız. Bu bir tahmin mi, yoksa bilgi mi?
Yapbozun parçalarını birleştirmeye çalıştım. Şöyle ki, Türkiye üç şartından vazgeçmeyecek. Özür yerine geldi, tazminat miktarında bir şekilde anlaşılacağını sanıyorum. Geriye Gazze ablukası kalıyor. İsrail yönünden bakınca, Gazze'ye deniz ablukasını kaldırmayacağını kesin olarak açıkladı. Bu durumda karadan, sınır geçişlerinin kolaylaştırılması ara seçeneği kalıyor. Türkiye için bu geçişler kolaylaştırılırsa yani Türk malları rahatça Gazze'ye girebilirse hem oradaki Gazzelilere Türk yardımları daha rahat ulaşmış olur hem de Türkiye, Gazze'nin yeniden yapılanmasında önemli ve söz sahibi ülke olur. Türkiye'nin inşa ettiği hastaneler, camiler, evler Gazze'de yükseldiğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Filistin halkının yanında olduğunu göstermek ve Türkiye'nin bu katkısını Gazze ziyareti ile pekiştirmek isteyeceğini düşünüyorum.
Sanki yapbozu birleştirmeden fazlası var gibi. Erdoğan'ın İsrail üzerinden Gazze ziyaretini ilişkilerin olağan akışının sonucu gibi görürsek son birkaç yılda yaşananları göz ardı etmiş olmaz mıyız?
Son yıllarda iki ülke ilişkilerinde duygusal kararlar ve iç siyasete dönük açıklamalar öne çıkıyordu. Artık ortak çıkarları öne alan ve pragmatik olmayı zorunlu kılan bir dönemdeyiz. Suriye'den dünyaya taşan olaylara baktığımızda Türkiye'nin, Suriye'nin güneyinde güçlü ve istikrarlı bir müttefike ihtiyacı var. Askeri ve istihbarat alanında işbirlikleri çok önemli. Aynı şekilde İsrail için de.
Sizce Mısır üzerinden yapamadığı ziyareti İsrail üzerinden yani otoriteden izin alarak yapması parti tabanı, Gazze halkı ve Hamas için sorun olmaz mı? Nasıl izah edecek hükümet?
İsrail ile görüşmeler olumlu sonuçlanırsa bu gezinin gündeme geleceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gazze'yi ziyareti o kadar önemli bir gelişme olacaktır ki, nereden girdiği satır aralarında kaybolacaktır. Üstelik Mısır ile ilişkiler düzelmedikçe başka bir seçenek de yok. Katar Emiri Mısır'dan Gazze'ye giriş yapmıştı. Erdoğan İsrail'den giriş yapan ilk lider olacak eğer gerçekleşirse. İsrail'in bu adıma onay verip vermeyeceği buradaki asıl soru. Bunu da ancak ilişkiler normalleştikten, büyükelçiler göreve başladıktan sonra anlayabiliriz.
İsrail bu adıma neden onay vermesin? Politik riski var mı Netanyahu için?
Daha önce hiç verilmedi, bu bir ilk olacak. Dolayısıyla önce prensipte karar vermeleri lazım yabancı bir liderin geçişine izin verecek miyiz diye. İkincisi İsrailliler AK Parti'nin İsrail karşıtı söylemlerinin farkındalar. Bu yüzden böyle bir kararın getirisi ve götürüsünü iyi hesaplamaları lazım.
Aruri'nin sınır dışı edilmesini Hamas da istedi, diye yazdınız? Bu bilginin kaynağı ne?
Bu konuda farklı haberler çıktı. Türk basınında önce dendi ki Aruri kendi isteğiyle Türkiye'yi terk etti. Ancak İsrail tarafı “Türkiye Aruri'yi sınır dışı etti.” diye açıklama yaptı. Hamas liderlerinin Aruri'nin güçlenmesinden rahatsızlık duyduklarını tahmin ediyorum. Bu nedenle büyük tepki vermediler sınır dışı edilmesine.
Öyleyse açıklamayı neden önce İsrail başbakanı yaptı?
Zürih'teki toplantının detayları basına sızdığında herkes hazırlıksız yakalandı. Aruri konusunda Türk tarafı bu işi sessiz sedasız halletmek istiyordu. Ancak Netanyahu'nun da kendi halkına bir açıklama yapması lazımdı. 20 milyon dolar tazminattan bahsediliyor. Tazminat ödeyeceğiz ama bakın biz de Aruri'yi sınır dışı ettirdik demiş oldu.
Anlaşmaya dönelim. Siz haftalar öncesinden yazdınız bahar havasını… İki tarafı da yakından izliyorsunuz? Bu anlaşma İsrail ya da Netanyahu için neden önemli?
İsrail ne olursa olsun, yakın bölgesinde bir dost ülke istiyor. Türkiye ile iyi kötü devam ettirdiği bir ilişkisi var kurulduğundan beri. Diplomatik ilişkiler hep inişli çıkışlı oldu ancak bu ilişkilerin ticaret boyutu var, istihbarat boyutu var, askeri boyutu tekrar başlayabilir, doğalgaz var… Ortak çıkarları örtüşüyor, karşılaştıkları tehditler de benzer.
Netanyahu da 2023'ü hedefliyor diyorsunuz. İlginç bir tesadüf… Neden 2023?
Evet, ilginç bir tesadüf 2023 yılı. Netanyahu 2023'e kadar Likud başkanlığını garantilemek için parti içi erken seçim olasılığını tartışıyor bu günlerde.
Umarım İsrail için de 2023 sembolik bir anlam taşımıyordur…
Sembolik bir anlam taşıdığını sanmıyorum. Daha çok koltuğumdan ayrılmayayım kaygısıdır.
Golan Tepeleri'nin bile hesabını bana soranlar oldu
Anlaşma sinyali önce Erdoğan'ın ‘iyi ilişkiler iki tarafın da çıkarına' açıklaması ve ilk kez Hanuka kutlamalarına izin ile verilmişti… Bu anlaşmanın Mavi Marmara sonrası İsrail ajanlığı ile suçlanan Yahudi cemaati için anlamı ne?
Burada bir itirazım var. Hanuka bayramının ilk defa kapalı kapılar ardında değil de, İstanbullular ile birlikte bir şehir meydanında kutlanması çok güzel ve heyecan vericiydi Türk Yahudileri için. Ancak bunu Türkiye-İsrail ile ilişkilerine bağlamak doğru değil. En fazla zamanlama açısından güzel bir tesadüf denilebilir. Türk Yahudileri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır, İsrail vatandaşı değil. Eğer bu dini kutlamayı İsrail'e bağlarsak, Gazze'deki olaylarda Türk Yahudilerini İsrail'i kınamaya çağıran kişilere de yol açılmış olur. Öte yandan Mavi Marmara sonrası artan İsrail karşıtlığı Yahudi karşıtlığına dönüştü, bu bir gerçek. Bunun ilk hedefinde de Türk Yahudileri var. Hem İsrail karşıtlığının hem de Yahudi karşıtlığının düzelmesi için çok çaba sarf etmek gerekecek. AK Parti sözcüsü Ömer Çelik'in “İsrail devleti ve halkı Türkiye'nin dostudur” açıklamasına gelen tepkiler de bunu gösteriyor.
Sizin bir yazınızda okudum. İsrail'de kime oy verdiğiniz sorusu gerçekten soruldu mu?
Türk Yahudilerinin günlük hayatta yaşadıkları zorluklara mizah yolu ile dikkat çekmekti amacımız o yazıyla. Bu tür sorular çocukluktan başlıyor. Mesela bir maç olsa kimi tutarsın diye sorarlardı hep; Türkiye mi İsrail mi? Hatta Fenerli olduğumu bilen “Fener'i Maccabi'ye satar mısın?” derdi. Ortadoğu ile ilk nasıl ilgilenmeye başladım derseniz, ortaokul yıllarında bana Golan Tepeleri'nin hesabı sorulurdu. O dönem apolitik ve iç mimar olma hayalim olduğunu eklemem gerekiyor. Bugünse Yahudi olduğumu öğrenenlerin ilk ve değişmez sorusu “Neden Yahudiliği seçtin?” oluyor. Müslüman bir ülkede neden din değiştirmediğim ya da neden dindaşlarımla İsrail'de yaşamadığım da çok sorulur. Din üzerinden kurulan bir vatandaşlık algısı olunca bu tür sorular da geliyor maalesef. Dolayısıyla “İsrail'de kime oy verdin?” sorusu da “sizinkiler yine Gazze'yi bombalamış” da kimliğimden dolayı çok karşılaştığım söylemler.