Dünya gazetesinden Mehmet Kara’nın haberi şöyle:
Türkiye, enerjide ithalata bağımlılığın etkisini en ağır şekilde hissettiği bir dönemden geçiyor. Enerji geçmişten günümüze cari açığı oluşturan ana kalemlerden biri olarak makro dengeler üzerindeki etkileriyle gündemdeki yerini hep koruyageldi.
Son dönemde ise enerjide dışa bağımlılık meselesi, elektrik piyasasını felç etmesi ve buna bağlı olarak finans sektörünü de zorlamasıyla öne çıkıyor.
Peki bu noktaya nasıl gelindi? Türkiye’de enerji sektörünü düzenleyen belli başlı kanunlar, 2001 yılında çıkarılan ve 2013 yılında yenilenen Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu ve Petrol Piyasası Kanunu. Türkiye’de petrol ve türevi ürünlerin fiyatları, son altı aydan bu yana benzin ve motorinden alınan ÖTV’nin, pompa satış fiyatlarını sabit tutmak için esnetilmesini saymazsak, uluslararası piyasalara bağlı hareket ediyor.
Doğalgaz alanında ise bugüne kadar satış fiyatları hep devlet eliyle belirlendi, hala da öyle. Kamu şirketi BOTAŞ, hem ithalatçı, hem iletimci, hem de satıcı olarak piyasayı domine ediyor. BOTAŞ’ın ithalat ve satış fiyatlarını göz önünde bulundurarak önerdiği tarife değişiklikleri EPDK onayı ile yürürlüğe giriyor.
Serbestleşmenin ağır siyasi yükü
Enerji sektörünün son yıllarda en hareketli alt kolu ise elektrik. Bunun nedeni, elektriğin ticari bir ürüne dönüştürülmesi süreci. Elektrik dağıtımı 2013 itibariyle tamamen özelleşti. Yeni üretim tesisleri kurma işi özel sektöre bırakıldı, devlet elindeki santralleri de satmaya başladı. Geriye elektriğin piyasada pazarlıkla alınıp satılan bir ürün haline gelmesi kaldı. Ancak bu noktada tıkanma yaşandı. Bunun nedeni, en genel anlamda, elektrik fiyatlarında yaşanabilecek bir artışın, siyasi sonuçlarından çekinilmesi oldu.
Maliyet-fiyat dengesizliği
Teoride siyasetten bağımsız bir kurul olsa da Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu da pratikte maliyet artışlarını elektrik fiyat satış tarifelerine yansıtmamayı tercih etti. Enerji yönetiminin bu yöndeki tercihi, özellikle son iki yıldan bu yana özel sektör elektrik oyuncuları üzerinde ciddi bir baskı oluşturmaya başladı. Çünkü petrol fiyatların paralel doğalgaz fiyatlarının artışı, Türkiye’de elektrik üretim maliyetlerini hızla yukarı taşıdığı halde, elektrik satış fiyatları arttırılmadı.
Bu yılın bahar aylarından itibaren döviz kurlarının hızla yükselmesi ise tüm bunların üzerine tuz biber ekti. Öncelikle sadece al-sat yapmak üzere sektörde yer alan şirketlerin çoğu oyun dışı kaldı. Ardından sıra ürettiği elektriği satanlara geldi. 25-30 yıllık lisanslar alarak uzun vadeli döviz cinsinden kredilerle kurulmuş santraller, finansal borçlarını ödeyemeyecek ölçüde dara düştü.
Bu süreç, elektrik sektöründeki tıkanmanın finans sektöründe bir batık kredi sorununa yol açmasını beraberinde getirdi. Böylece geçmişte cari işlemler açığını arttıran bir faktör olarak makro ekonomik analizlere konu olan enerjide dışa bağımlılık bu kez önce sektörel, sonra finansal, nihayetinde önlem alınmazsa genel bir ekonomik krizin sebebi haline gelmiş oldu. Peki bu sorunu ortadan kaldırmak için ne yapıldı ve yapılıyor? Öncelikle enerji yönetimi elektrik sektöründeki oyuncuları ve alacaklıları konumundaki finans sektörünü rahatlatacak bazı tedbirler almaya girişti. İlk atılan adım, Ağustos ve Eylül aylarında elektrik fiyat tarifelerinin yükseltilmesi oldu.
Son altı ay içinde konut mesken elektriği yüzde 33, ticarethane ve sanayi elektriği yüzde 45 arttırıldı. Bu arada dövizle aldığı gazı TL fiyatla satan BOTAŞ’ın ve sınırla sayıdaki özel sektör ithalatçısının bütçelerini rahatlatmak amacıyla konut doğalgazına yüzde 18, sanayi gazına yüzde 42, elektrik üretimi amaçlı doğalgaza yüzde 112 oranında zam yapıldı.
Sektör bankalarla pazarlığa oturdu
Ama tüm bunlar yetmedi. Çünkü epeyce geç kalınmıştı ve bankalar gecikmiş ya da tehlikeye düşmüş alacaklarının tahsili için enerji şirketlerinin kapısına çoktan dayanmıştı. Bu yüzden finansal cephede de adımlar atılması şart hale geldi. Böylece Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) harekete geçti. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) çatısı altında, enerji sektöründeki oyuncuların borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda adımlar atılması için bankacılar ikna edildi. Önümüzdeki hafta Meclis açılır açılmaz ilk ele alınacak konulardan biri, finansal borçların yeniden yapılandırılmasına yönelik Kanuni düzenlemeler olması bekleniyor.
Yeni zamlar kaçınılmaz
Borçların yeniden yapılandırılması ve yapılan son zamların elektrik sektöründeki oyuncuları tek başına kurtarması zor görünüyor. Bunun nedeni ise esas itibariyle yapılan son zamların elektrikte üretim maliyetlerini, doğalgazda ise ithalat fiyatlarını henüz kompanse etmekten uzak oluşu.
Peki enerji yönetimi yeni zamların yol açacağı siyasi baskıyı göğüsleyebilecek mi? Görünüşe ve yapılan hazırlıklara bakılırsa göğüslemek zorunda. En azından, konutlara verilen elektrik ve doğalgaz tarifelerini düşük tutup, maliyet artışlarını belli ölçeğin üzerinde tüketim yapanların yüklenmesine yönelik bir hazırlık yapılıyor.
İlk işaret EPDK’dan geldi
Hazırlıkların ilk adımı EPDK’dan geldi. Kurul, doğalgaz tarifelerinin ilgili tüzel kişinin talebiyle veya Kurum (EPDK) tarafından resen revize edilebileceğini açıkladı. Ayrıca tarifeye esas parametrelerde önemli değişiklikler meydana gelmesi halinde satış fiyatlarının revize edilebileceği de mevzuata eklendi. Yani tarife revizyonu, ay ortasında yapılabileceği gibi, ayın geride kalan günleri için de geçerli olabilecek.
Bu arada enerji yönetimi, elektrik satış tarifelerinde yeni ve köklü bir düzenlemeye daha hazırlanıyor. Bu yılın Nisan ayında devreye giren ve sayıları 200’ün altındaki büyük ölçekli sanayi kuruluşlarını kapsamına alan son kaynak tedarik tarifesinin kapsamı genişletilecek. Söz konusu tarifenin kapsamını belirleyen yıllık elektrik tüketim miktarı rakamı, 50 milyon kWh yerine, 1 milyon kWh ya da 10 milyon kWh düzeyine çekilecek.
Sanayicinin elektrik maliyeti 400 TL’yi aştı
Belli ölçeğin üzerinde elektrik tüketenlere uygulanan son kaynak tedarik tarifesi, spot elektrik piyasasına endeksli bir fiyata işaret ediyor. Söz konusu abonelerin ihtiyacını karşılayacak görevli tedarik şirketlerinin megavatsaat başına uygulayacağı fiyat, halen 330 TL’ler seviyesindeki piyasa takas fiyatına, Ağustos ayında 60 TL’yi aşan yenilenebilir enerji destek maliyeti ile yüzde 12.9’luk kar payı ve piyasa işletim maliyetlerinin eklenmesiyle ortaya çıkacak. Bu durumda büyük ölçekli sanayicilere uygulanan fiyat şimdiden 400-450 TL aralığına oturmuş durumda.