Diyarbakır-Bingöl yolunda terör örgütü PKK tarafından kaçırılan polis memuru Sedat Yabalak'ın eşi Burcu Yabalak, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu'na seslendi. Yabalak, "Sayın Sare Davutoğlu Hanımefendi, söz vermiştiniz bana, eşim nerede? Allah aşkına, unutmayın ne olur, ölüyorum burada." dedi.
Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan polis memurları Vedat Kaya, Sedat Yabalak, Er Sedat Sorgun ile astsubay Semih Özbey'in yakınlarının umutlu bekleyişi sürüyor. Polis memuru Sedat Yabalak'ın eşi Burcu Yabalak, sosyal paylaşım sitesi Twitter'da açtığı hesapla sesini duyurmaya çalışıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu ile çektirdiği fotoğrafı paylaşan Burcu Yabalak, "Sayın Sare Davutoğlu Hanımefendi, söz vermiştiniz bana, eşim nerede? Allah aşkına, unutmayın ne olur, ölüyorum burada." ifadelerini kullandı.
"Farkında mısınız asker ve polislerimiz 5 aydır PKK'nın elinde. Ne zaman geri getirilecek kimse bilmiyor. Duyun artık; kime yalvaralım." diyen Yabalak, "Yarabbi bu sabahlara inen meleklerin, okunan ezanların hürmetine, sen, eşimi ve onun yanındaki asker ve polisleri sağlıklı bir şekilde ailelerine bağışla." duasında bulundu.
Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevaplayan Sedat Yabalak'ın eşi Burcu Yabalak, en son Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ziyaretlerde bulunduklarını, bir haber ve gelişme olmadığını ifade etti.
"KARŞIMIZDA BİZE OLUMLU KONUŞAN HİÇ KİMSE YOK"
Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan ve daha sonra serbest bırakılan 20 gümrük memurundan bir haber geldiğini dile getiren Yabalak, "Aynı yerde olduklarını biliyoruz. Kuzey Irak'a götürmüşler hepsini. Başka hiçbir haber yok." dedi.
Sare Davutoğlu ile ilgili yaptığı paylaşım sonrası bir geri dönüşüm olmadığını dile getiren Yabalak, şöyle devam etti: "Bir şey düşünemiyoruz. Düşünsek bile yapabileceğimiz, yetkimiz, bir gücümüz yok. Devlet büyüklerinin kapılarına gidiyoruz, geri dönüş olmuyor. Hiçbir şey yapamıyoruz, yapma şansımız da yok zaten, bekliyoruz. Bize söylenen 'zaman lazım' diyorlar, 'dua edin' diyorlar. Zamanın bize ne getireceğini biz de bilemiyoruz tabi ki. Karşımıza iyi bir şey çıkacağını bilsek, tamam verelim zaman veya bize deseler 'şu kadar zaman bekleyin, kesinlikle gelecekler sağ salim, biz şunu yapıyoruz' gibisinden teselli verseler, tamam biz bekleyeceğiz. Tabii ki tükendi sabırlarımız ama bekleriz en azından. Karşımızda bize olumlu konuşan hiçbir kimse yok. Biz de diyoruz; zamanın bize ne getireceğini bilmiyoruz. Artık ben hadi tamam da diğer ailelerin de sabrı tükenmiş. Kimse artık ne sabır istiyor, ne zaman istiyor. Herkes tükenmiş durumda. Kimsenin artık bu saatten sonra sessiz kalacağını zannetmiyorum, yavaş yavaş başkaldırılıyor."
"ÜSTÜNÜ SÜREKLİ KAPATMAYA ÇALIŞIYORLAR"
3 çocuğu olduğunu dile getiren Yabalak, babalarıyla ilgili sorulara verilen cevabın ortada olduğuna dikkat çekti. Türkiye'de sürekli gündemin değiştiğine dikkat çeken Burcu Yabalak, "İnsanların kafalarını meşgul edecek daha önemli şeyler çıkıyor. Bizimki daha önemli, insan sağlığı. 'Ölüsüne sahip çıkmayanlar dirisine sahip çıksın' diye slogan atıyoruz ama aksilikler hep bizi buluyor. O kadar aile, maddi ve manevi ne sıkıntılar çekerek Ankara'ya geliyor. Sonuçta hepsi fakir insanlar, ne şartlarda geldiğini bilemez ki daha da o şansları olur mu onu da bilemiyorum. Seslerini, feryatlarını bir daha bir yerlere duyurma şansları olur mu; onu da bilmiyorum. Ne yazık ki olmuyor. Birde şöyle bir durum var: Üstünü sürekli kapatmaya çalışıyorlar, niye kapatılıyor ben de bilmiyorum. Sonuçta bunlar PKK'nın elinde. Devlet sırrı değil ki üstü kapatılsın. PKK'nın elinde olduğu, bütün dünya alem biliyor ve kurtarılmaması kimin ayıbı olduğunu da ben bilmiyorum artık; o onlara kalmış." diye konuştu.
"İŞE SİYASİ BAKIYORLAR"
"Sonuçta can, kim getiriyorsa getirsin de, kim kendini kim kahraman ilan ediyorsa etsin. Kim getirirse onun eli öpülesice olur." diyen Yabalak, şunları söyledi: "İşe kimse vicdanen bakmıyor, duygusal bakmıyor, siyasi bakıyor. Bizi sadece duygusal düşünerek hareket edin. Vicdanen kendi evlatlarınızı düşünerek hareket edin. Zaten kendi evlatlarını iki saniye orada düşünseler, bu şekilde yürütülmezdi zannımca. 4 ay bitti; 5'inci aydan gün aldık. Saymıyoruz ama gün değil ay diyoruz artık gün saymıyoruz. Baya oldu artık. Hafızamızda gitti, sağlıklı da düşünemiyoruz."
CİHAN