15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri iddiasıyla Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 gazetecinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nce yeniden yargılandığı davada mütalaasını açıklayan savcı, tüm sanıklara yerel mahkemece verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının onanmasını talep etti.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nce büyük salonda yapılan duruşmada, savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
Mütalaada, tutuklu Nazlı Ilıcak, Tuğrul Özşengül, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek, Ahmet Altan ve tutuksuz sanık Mehmet Altan hakkında ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda TCK 309/1. maddesindeki "anayasayı ihlal" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarına karar verildiği kaydedildi.
Bu kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince duruşma açılarak yeniden yargılama yapıldığı aktarılan mütalaada, bu yargılama sonucunda tespit edilen hususlarla birlikte sanıkların ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan karara karşı yaptıkları istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi istendi.
Bu kapsamda, savcılık mütalaasında tüm sanıklar hakkında ilk derece mahkemesince "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının onanmasını talep etmiş oldu.
Öte yandan mütalaada, tutuklu olan sanıkların bu hallerinin de devamına karar verilmesi istendi.
AHMET ALTAN'IN SAVUNMASI
Kendisiyle alakalı 16 Şubat 2018’de hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet kararına karşı görüşlerini istinaf mahkemesinde açıklayan gazeteci ve yazar Ahmet Altan, “Bizim davamızda somut eylem yok, bu tür suçlar kanunda yok, hâliyle kanıt da yok. Olmayan davada yargılanıp mahkûm olduk. Bizim davamızda hukuku ve adaleti temsil eden yargıçlar değil, biz sanıklardık… Bir ülkede bu oluyorsa yargı çöker. Bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirildiği aşamadayız. Yargıdaki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde. Benim talebim açık ve net… Ortada somut bir eylem, somut bir yasa maddesi, somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin. Vereceğiniz karar, benden ziyade yargının ve devletin geleceğini belirleyecektir” dedi.
SOMUT HİÇBİR DELİL YOK
Duruşmanın öğleden sonraki kısmında konuşan Ahmet Altan şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bu tuhaf macera bizim tv’de darbecilere “sübliminal mesaj” verdiğimiz iddiasıyla gözaltına alınmamızla başladı. Nedir sübliminal mesaj? Görülmeyen, duyulmayan, bilinçle algılanmayan, somut kanıtla ortaya konulamayacak bir iddiadır. Dünyayı güldüren bu iddiayla başlayan süreç, darbeye iştirak ettiğimizi söyleyen ağırlaştırılmış müebbed hükmüyle sonuçlandı.
AĞIR MÜEBBET İÇİN DELİLLERİNİZ: SÜBLİMİNAL MESAJ; MANEVİ CEBİR, İNANÇ!
Peki, biz silahlı askerî darbeye nasıl iştirak etmişiz? Mahkeme kararına göre “manevî cebir” uygulayarak iştirak etmişiz. Manevî nedir? Maddî olmayan, somut olmayan, elle tutulmayan, gözle görülmeyendir. Somut kanıtla kanıtlanamayacak iddiadır. Peki “manevî cebir” uyguladığımın kanıtı nedir? Karara göre “Balyoz darbe planının gerçekliğine hâlâ inanmakta” olmamdır. İnanç nedir? Maddî olmayan, somut olmayan, somut bir kanıta dayanmayandır. Şimdi ağırlaştırılmış müebbetle biten süreçteki iddiaları sıralayalım: Sübliminal mesaj, manevî cebir, inanç.
Bu iddiaların bir tanesi bile somut değildir. Bir tanesinin bile somut kanıta dayandırılması mümkün değildir. Bizim ceza yasamızda “manevî cebir” diye bir suç yoktur. Bizi mahkûm eden mahkeme olmayan bir suç uydurmuştur.
İNANÇ ENGİZİSYON KALKTIĞINDAN BERİ SUÇ DEĞİLDİ!
Bir şeye inanmak ise Engizisyon kalktığından beri Türkiye de dahil hiçbir yerde “suç” olarak kabul edilmemektedir. Bir hukukî davada üç temel olgu gerekli: 1)Eylem 2)Bu eylemin kanunda suç sayılması 3)Sanığın eylemi yaptığını gösteren kanıt.
Bizim davamızda somut eylem yok, bu tür suçlar kanunda yok, hâliyle kanıt da yok. Olmayan davada yargılanıp mahkûm olduk. Bizim davamızda hukuku ve adaleti temsil eden yargıçlar değil, biz sanıklardık… Bir ülkede bu oluyorsa yargı çöker. Bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirildiği aşamadayız. Yargıdaki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde. Benim talebim açık ve net… Ortada somut bir eylem, somut bir yasa maddesi, somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin. Vereceğiniz karar, benden ziyade yargının ve devletin geleceğini belirleyecektir.”
İDDİANIZA GÖRE, HEM GÜLENCİ DİYE MAHKUM OLUYORUM; HEM ELEŞTİRİYORUM, BU NASIL OLUR?
Ahmet Altan konuşmasını bitirdikten sonra mahkemede iki gün önce alındığı ifade edilen Gizli tanık Söğüt’ün kendisi aleyhine verdiği ifade mahkemeye okundu. Altan kendisinin Alaattin Kaya’nın talimatıyla Taraf’ta yazı yazdığını iddia eden Söğüt kod adlı gizli tanığın iddialarını da cevapladı. Altan Söğüt’ün değindiği yazıda F. Gülen’i eleştirdiğini hatırlatarak, “Hem Gülenci diye mahkûm oluyorum hem Gülen’i eleştiriyorum” diye sordu. Altan şöyle devam etti: “Biz uzun süre cemaati suçlayan yayın yaptık. Alaattin Kaya bana geldi. “Bize haksızlık ediyorsunuz” dedi. Ben de bunu yazdım. Ertesi gün Alaattin Kaya aradı. Bir sözünü yanlış yansıttığımı söyledi. Ben bunu da aynen yazdım ve özür diledim. Olay bu. Benim yönettiğim gazetede kimse yazıların nasıl olacağı emrini veremez. O yazarlar çıksın söylesin, bir satırları değişti mi? Biz bomba atan insanlarla birlikte aynı cezaya çarptırıldık. Bir tek kanıt istiyorum. Yalancı tanık istemiyorum. Benim ümidim yargının bu ayıbının bu mahkemede temizlenmesi. Manevî cebir kavramı faşizmdir, suçtur.”
Ahmet Altan gizli tanık Söğüt hakkında yalancı tanıklıktan suç duyurusunda bulunacağını söyledi.
AVUKAT CİNMEN: BUGÜNE KADAR YARGILAMA YAPILMADI
Altan, yargının yeniden canlandırılmasını sağlayacak bir karar çıkması temennisiyle savunmasını tamamladı. Daha sonra Altan’ın Avukatı Ergin Cinmen söz aldı. Avukat Cinmen, “Bugüne kadar bir yargılama yapılmadı. Herhangi bir delil ortaya konmadı, tanıklar mahkemeye çıkarılmadı. Biz başka bir şey yaşadık. Söğüt kod adlı gizli tanığın beyanını kabul etmiyoruz, ama bu aleyhe bir beyan değildir.” diye konuştu.
DURUŞMA 2 EKİM'E ERTELENDİ
Duruşma, yargılanan gazetecilerin mütalaaya karşı beyanlarının alınması için 2 Ekim Salı gününe ertelendi.