Bu ikili Bharara’nın Obama tarafından 2009 yılında atanıp, Senato tarafından onanmasından beri üçüncü kez karşı karşıya geliyorlar.
United States v. Egan, 2010
İlk dava Temmuz 29, 2010 yılında. Banka dolandırıcılığı hakkında yedi değişik suçlamaya muhatap kalan Robert Egan’ın bir başka sanık ile birlikte müşterilerinden dolandırdıkları milyonlarca dolar para ile kendilerinin zarar eden güvenlik şirketlerine hortumladıkları para hakkında.
Mahkeme, suçlamaları gördükten sonra başsavcılığın talebine uyarak, sanık Egan'ın mallarına dondurma kararını veriyor. Egan ise, Brafman’ın mahir diliyle mallarına dondurma kararının kaldırılmasını zira avukat masrafları ve diğer geçim masraflarını karşılayamadığını ileri sürüyor. Brafman, müvekkilinin 75 bin dolar yanında aylık da 21 bin dolarının serbest bırakılmasını, böylece ihtiyaçlarını karşılayabileceğini kaydediyor.
Mahkeme kararında ise sanığın müşterilerinden çaldığı, çırptığı iddia edilen paralara ulaşımının sağlanmasının bir anayasal hak olmadığını söylüyor, soğuk bir şekilde. Üstüne, şunu ekliyor: ‘’... müşterilerden çalındığı iddia edilen fonları sanığın lüks ihtiyaçları için serbest bırakmayı kolayca kabul edip… müşterinin zengin hayatını duruşmalar boyunca karşılamak mahkemenin otoritesi altında değildir.’’
Mahkeme kararında ayrıca adil yargının “zamanında ve adil tarzda’’ yapılması demek olduğunu, bu şartlar içinde savunmanın lüks hayatını karşılamanın olmadığını söylüyor.
Mahkeme kararı sonucu şöyle: ‘’Savunmanın kendi üzerine konan tedbir şartlarını değiştirmesi talebi reddedilmiştir.’’
Brafman ilk yenilgisini tadıyor.
’Balkany v. United States’, 2013
İkinci karşılaşma ise 2013 yılının Mart ayındaki ‘’Balkany v. United States’’ davası. O davada şantaj, sahtecilik, haraç ve yalan beyan vermekten suçlanan Haham Milton Balkany’nın Brafman tarafından temsil edildiğini görüyoruz. Balkany, şantaj ile müdürü olduğu okulun CEO’sundan milyonlarca dolar para gasp ettiği, Amerikan kolluk kuvvetlerine yalan söylediği suçlamalarıyla suçlanıyor. Ama ne enteresandır ki Balkany’yi savunan Brafman, bu suçlamalara karşı savunma yapmıyor. İddialar kabul ediliyor. Sanık 48 ay hapse mahkum oluyor.
Onun yerine avukat Brafman suçlamalara değinmeden, müvekkilinin anayasanın altıncı maddesini düzenleyen yargılama sırasındaki haklarından mahrum edildiğini iddia ederek, mahkemenin kararının yok sayılması gerektiğini ileri sürüyor. İddia, müvekkilinin çocuklarından üçünün yapılan ilk duruşmada mahkeme görevlileri tarafından içeri alınmaması üzerine kuruluyor. Yine Brafman’ın argûmanına göre Balkany’nin özellikle bir kızı mahkemenin jürilerinin seçiminde, daha önce aldığı eğitim nedeniyle babasına vereceği danışma hizmetini de bu şekilde verememiş oluyor.
Mahkeme kararında uzun uzadıya, ilk duruşmada savunmanın tasvir ettiği gibi bir sahnenin yaşanmadığını ve Balkany’nin kızlarının mahkemenin içine alınmadığı yönünde bir kanıtın bulunmadığını, savunmanın temel haklarının altıncı maddesi olan adil yargı ilkesini zedeleyecek birşey bulunmadığını kaydediyor. Savunmanın bahse konu ettiği ve çocukları mahkeme salonuna almayan ‘asistanın’ kimse tarafından görülmediği ve ayrıca bu itirazın iki yıl geçtikten sonra yapıldığını da vurguluyorlar. Mahkeme, sanık Balkany’nin çocuklarını maddi olarak engelleyen bir durumun gerçekleşmediği sonucuna ulaşıyorlar.
Balkany’nin Aralık 6, 2012’de yaptığı anayasal haklarının çiğnendiği iddiası reddediliyor. Brafman ikinci karşılaşmasında Bharara'ya karşı ikinci yenilgisini alıyor.
Berman ne karar verecek?
Bharara ile Brafman, işte özetlerini okuduğunuz bu iki davada karşı karşıya geldikten sonra bu hafta üçüncü kez karşı karşıya geliyorlar.
Brafman önceki iki davada da banka dolandırıcılığı ve şantaj suçlamaları ile mali yolsuzluk yapmışların savunmalarını yaptı. İkisinde de yenildi.
Üçüncü Round
Kefalet talebinin kabul edilip edilmeyeceği kararı hâkim Berman tarafından bu hafta açıklanacak. Bu Reza’nın suçlamalarından beraati değil, sadece duruşmalar esnasında bir Manhattan apartmanında kalabilmesine dair olacak.
Ama bu kararın öneminin herkes farkında.
Berman gibi tecrübeli bir hakimin, Reza’nın bulaştığı suçların ne kadar ciddi ve hassas olduğunu, davaya özgü bazı gelişmelerden dolayı anlamış olduğu sanılıyor.
Dolayısıyla Reza’nın kefaletle serbest bırakılmasının getireceği riskin büyüklüğü de anlaşılmış olabilir.
Zarrab'ın kazara kaçması gibi bir skandalın hem Berman'ın hem de Brafman'ın kariyerlerinin de bitimi olacağını hiç şüphesiz ikisi de farkında.
İşin aslı avukat Brafman dahi Reza'nın bulaştığı suçlamaların büyüklüğünü dahi yeni anladığı sanılıyor. Bizim buradan yaptığımız haberlerin buna katkısı varsa ne ala. Geçtiğimiz Salı günü Brafman'ın hâkime verdiği dilekçede aleyhimizde olan materyallerin, suçlamaların ''büyüklüğünü anlamaya çalışıyoruz'' tadındaki itirafı da kayıtlara geçti ve Brafman'ın ne dediği belki de anlaşıldı.
Kimbilir, belki Brafman dahi müvekkilinin içeride kalmasını tercih edebiliyor olabilir şu aşamada.
Kartopu?
Geçtiğimiz ay Zarrab davasının iddianamesinin Haziran'ın 16'sındaki celseye kadar hazır olacağı umut ediliyordu.
O zamandan beri Başsavcılığa doğru hızlanan kanıt akıntısı nedeniyle soruşturmanın hem çapı genişlemeye hem de dokunduğu hedeflerin çoklaşmasına neden oldu. Bu hafta itibariyle Başsavcılık iddianameyi Temmuz ayının ortasına yetiştirme hedefi ile çalışmalarına devam ediyor.
İddianame açıklandığı gibi ise davanın kartopunun hızla büyümesi gibi bir hale bürünmesi, Türkiye'de birçok ağa takılması ve beraberinde de alıp götürmesi bekleniyor.
İran ambargolarının delinmesi çarkı dışında Suriye iç savaşı ile birlikte Ankara’da birçok kara işlerin döndürüldüğü, bu kara işlere akıllı olması beklenen, kelli, felli isimlerin karıştığı, üstüne bu kara figürlerin Ankara'da çok etkili yerlerdekilerin pek yakın dostları olduğu ortaya çıkarsa ne olacak?
Bütün bunlar olursa ABD-Türkiye arasındaki ilişkileri nasıl etkilenecek ve değişecek?
Şimdiye kadar Zarrab davası hakkında sessizliğini koruyan Erdoğan'ın o zaman tepkisi nasıl olacak?
Not: Erdoğan'ın ve havuzun Zarrab davasındaki bunca sessizliği hayra alamet olmasa gerek. Erdoğan'ın ABD dönüşünde Obama'yı hayal kırıklığı olarak gördüğünü söylemesi ve Obama'ya hedeflemesi ise dikkate şayan. Erdoğan bundan sonra daha sık şekilde Obama'yı doğrudan hedefler mi göreceğiz.