İSTANBUL (CİHAN)- Türkiye gündemini sarsan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının başsavcıvekili Zekeriya Öz, Fatih Belediyesi'nin de yer aldığı yolsuzluk dosyasının ilk savcısının dosyaya bakmak istemediğini söyledi. Öz, "Bilahare kendisiyle görüştüğümde, 'hayatımda bu dosyadaki kadar rüşvetin alınıp verildiğini başka bir dosyada görmedim' diyerek çok sayıda delilin olduğunu ve rüşvetin ayağa düştüğünü belirtmişti." dedi. Zekeriya Öz, Savcı Celal Kara'yı da dosyaya dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'nın görevlendirdiğini belirtti.
Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak'a konuşan Zekeriya Öz, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının detaylarıyla ilgili önemli bilgiler verdi. 17 Aralık operasyonunun bir darbe olduğunu ileri sürenlerin soruşturmanın UYAP'a kaydedilmemesini delil olarak gösterdiklerini hatırlatan Nazlı Ilıcak, Başsavcı Çolakkadı'nın da neden haberdar edilmediğini sordu. Savcı Öz, UYAP'a girilmeden de bazı soruşturmaların yürütüldüğünü ve Çolakkadı'yı da soruşturma hakkında bilgilendirdiğini belirterek, "Bugün hâlâ UYAP'a girilmeden yapılan soruşturmalar mevcut. Bu bazen sistemden doğan sorunlardan, bazen şüpheli sayısının fazlalığından kaynaklanıyordu. Soruşturmanın gizliliğinin korunması amacıyla da yapılmış olması mümkün. Zaten bu konuda yasal bir zorunluluk da yok." şeklinde konuştu.
'BAŞSAVCIYI HABERDAR ETTİM'
Zekeriya Öz, "Operasyona ilişkin arama kararları ve ayrıntılı bilgi notu 16 Aralık akşamı mesaiden sonra elime geçince, hemen ertesi gün sabah saat 8'de, mesai başlangıcında, Başsavcımıza bilgi ve belgeleri verip kendisini operasyondan haberdar ettim. Böyle bir zorunluluk da bulunmuyordu. Çünkü İstanbul Adliyesi'nde binlerce soruşturma dosyası var; bunların hepsini Başsavcı'ya haber vermek mümkün değil. Başsavcı vekilleri, başsavcı adına yetki kullanırlar. Ben de bu konuda, Başsavcımızın bana verdiği yetkiyi kullandım ve sorumluluğu üzerime almış oldum. Kendisine son güne kadar haber vermememe rağmen, operasyondan sonra, bu operasyona engel olamadığı için, Başsavcı Turan Çolakkadı'yı etkisiz bir göreve alarak cezalandırmış oldular. Operasyondan sonra, Başsavcı Turan Bey'e dosya arz edildiğinde, o da delillerin ne kadar sağlam olduğunu gördü. Bu hususu, yani delillerin ne kadar sağlam olduğunu, kendisine bu soruşturma hakkında soru soran etkili ve yetkili kişilere de söylediğini sanıyorum." ifadelerini kullandı.
Röportajın en dikkat çeken bölümlerinden birini Öz'ün Fatih Belediyesi'ne yönelik operasyonun ilk savcısı ve sözlerine yönelik ifadeleri oldu. Ilıcak'ın, "Fatih Belediyesi dosyası nasıl başladı? Nasıl gelişti? Zira, Rıza Sarraf dosyasıyla hiçbir ilgisi bulunmayan Fatih Belediyesi'ne yönelik operasyonun aynı anda yapılması da, darbe iddialarını delillendirmek için kullanıldı." sorusunu cevaplayan Öz, dosyanın ilk olarak sıradan bir silah kaçakçılığı dosyası olarak başladığını ve bazı itfaiyecilerin de işin içine girmesiyle dosyanın tefrik edildiğini anlattı. Dosyanın ilk savcısının soruşturmaya bakmak istemediğini ve başka adliyeye tayip istediğini anlatan Öz, "Fatih Belediyesi dosyasındaki ayrıntıları ben net olarak bilemiyorum, ama yaptığım araştırmalarda, bu soruşturmanın, önce sıradan bir silah kaçakçılığı dosyasıyken, bazı itfaiyecilerin rüşvet olayına karışmaları sonucu, dosyanın tefrik edildiğini, dosya savcısının bu dosyayı memur bürosuna göndermek istediğini, memur bürosuna gönderilen dosyanın tekrar aynı savcıya gelmesi sonucu, bu meslekte çok tecrübeli ve emekliliği yaklaşmış o savcımızın tayinini isteyip başka adliyeye gittiğini biliyorum. Anlatmak istediğim şu: O savcı bu dosyaya bakmayı arzu etmedi. Bilahare kendisiyle görüştüğümde "Hayatımda, bu dosyadaki kadar rüşvetin alınıp verildiğini başka bir dosyada görmedim" diyerek çok sayıda delilin olduğunu ve rüşvetin ayağa düştüğünü belirtmişti." ifadelerini kullandı.
Savcı Öz şöyle devam etti: "İtfaiyeciler dosyasının takibi sırasında, Anıtlar Kurulu üyelerinin de itfaiyecilerle kanunsuz işler yaptıkları tespit edilince, Anıtlar Kurulu'yla ilgili iddialar tefrik edilip ayrı bir soruşturma haline getirilmiştir. Bu dosyada, teknik takiplerin devam ettiği süre içinde, Fatih Belediyesi yetkililerinin de bazı şüpheli görüşmeleri dinlemeye takılmış, yapılan takiplerin genişletilmesiyle, belediye başkanı ve diğer kişiler soruşturma kapsamına kendiliğinden girmiştir. Yoksa Fatih Belediyesi diye bir dosya mevcut değil. Anıtlar Kurulu takip edilirken, ortaya çıkan delillerden o şüphelilere ulaşılıyor."
'RÜŞVET SUÇU TARİHTE HİÇ BÖYLE TANIMLANMAMIŞTIR'
Zekeriya Öz, Savcı Ekrem Aydıner'in takipsizlik kararı hakkında da değerlendirme yaptı. Kararı "Baştan sona hukuki hatalarla dolu ve bilimsel ciddiyetten uzak bir metin" değerlendiren Öz, "O kadar çok yanlışlık var ki, hangisini dile getireyim? "Delillerin hukuka aykırı olduğuna ilişkin" açıklamaları mı, yoksa suçlara ilişkin yapılan hatalı tanımlamaları mı? Rüşvet suçu tarihte hiç böyle tanımlanmamış ve açıklanmamıştır. İleride hukuk normale döndüğünde ve bu ülkede hukukun üstünlüğü herkes tarafından kabul edildiğinde ve tüm kurumlar hukuk çerçevesinde eylem ve işlemlerini yapmaya başladıklarında, bu metin herhalde hukuk fakültelerinde ibretlik bir karar olarak okutulacaktır. Zaten söz konusu takipsizlik kararı, şüpheli müdafilerinin yazdığı bir savunmayı andırıyor üslûp olarak.
'SAVCI CELAL KARA'YI ÇOLAKKADI GÖREVLENDİRDİ'
Öz, Rıza Sarraf ve Anıtlar Kurulu dosyasının Savcı Celal Kara'ya nasıl ve kim tarafından verildiğini yönündeki soruyu cevapladı. Öz, Kara'nın soruşturmalar başladığında kendi sorumluluğunda çalışmadığını ve 2013 yılının yaz sonunda kendisi ile birlikte çalışmaya başladığını belirterek "Böylece, kendisinden önce bu dosyada çalışan savcının bütün dosyaları Celâl Bey'e geçti. 300-400 kadar dosyadan söz edebiliriz. Bu 2 dosya özellikle Celâl Bey'e verilmiş değildir." dedi. Öz, Kara'yı kendi bürosuna, Başsavcı Çolakkadı'nın gönderdiğini söyledi.
Öz, bugün devletin üst düzeyinde siyasetçi olan bir kişi ile ilgili da anısını paylaştı. Mesleğe başladığı andan itibaren bütün düşüncelere eşit mesafede durduğunu belirten Öz, "Bir gün birkaç siyasetçinin bulunduğu bir ortamda, tesadüfen ben de yer almıştım. Siyasetçilerle görüşme âdetim olmadığını söyledim. "Savcıyım, tarafsız davranmak zorundayım ama, aynı zamanda tarafsız da görünmek mecburiyetindeyim" dedim. Halen devletin üst düzeyinde olan bir siyasetçi, bu cümlemi duyunca bana hatırlattı: "Bitaraf olan, bertaraf olur." Dedi. Öz, siyasetçinin kim olduğu sorusuna ise "Adı bende saklı kalsın. Anılarımı yazıyorum, belki orada bahsederim." cevabını verdi.
CİHAN