O ARAMA NİÇİN YAPILMADI?
Siyasiler değerlendirmeler yapıyor. Emniyetin bu konuları bilen isimlerine “niçin yakalanamadı, arama niçin yapılmadı?” dediğinizde onlardan çok farklı şeyler duyuyorsunuz. Alçakça bir eylem sonucu 100’ün üzerinde vatandaşımızın ölümüne yol açanlar niçin önceden yakalanamadı, polis niçin arama yapmadı, toplanma bölgesinde en azından niçin polis bulundurmadı? Soru işaretleri çok.
“Makul şüphe” kapsamında elbette canlı bomba olabileceği değerlendirilen kişiler aranır. Ama eğer ‘canlı bomba’ olan kişi patlayıcı düzeneklerini kurmuş, elindeki butonla bombayı patlatacak hazırlık yapmışsa bu durum Emniyet mensubu için bıçak sırtıdır.
Canlı bombayı tespit ettiğinizde bilgilerinizin çok sağlam olması gerekiyor. Eğer kişi yaz mevsiminde kalın giysiler giymiş, üzerinde patlayıcı ya da silah görünümü olduğunu değerlendirdiğiniz bir durumu varsa ‘makul şüphe’ kapsamında üzerini arayabilirsiniz. Ama…
BOŞ DA ÇIKABİLİR
Kişinin üzerinde patlayıcı varsa, o kişiyi ya enterne edebilmek için vurursunuz. Aksi halde butona bastığında çok sayıda kişinin hayatına kaybetmesine seyirci kalmış olacaksınız. Günümüzde eline bir buton alan, üzerine bir şeyler sarıp , kablo sarkıtan kişiler tehditle soygunlar yapıyor. Adamın düzeneği ‘boş’ çıkabilir diye kendinizi riske atamazsınız. İşte, bu durumda istihbaratın önemi çok büyük. Canlı bombalara karşı makul şüphenin ötesinde şüpheyi güçlendirecek istihbari bilginiz varsa etkili olur.
Kalın giysili, üzerinde kablolar var diye vurursanız, vurduğunuz adamın üzerinden patlayıcı da çıkmayabilir. O zaman “makul şüphe üzerine polis önüne geleni vuruyor” yorumları yapılır.
ARAMA YAPILMASI İSTENMİYOR
Ankara’da yaşanan üzücü olayı protesto amacıyla eylemler yapılıyor. ‘Ankara’da canlı bomba eylemi gerçekleşti, örgütler şimdi eyleme ara verirler’ diye bir anlayış yanlıştır. Aynı gün bile birden çok yerde eylem gerçekleştirilebilir. Bir kentimizde miting yapılacak alana gitmek için toplanma bölgesinde polis arama yapmak istedi, protesto eylemini yapacak grubun temsilcileri polisin arama yapmasına karşı çıktı. ‘Canlı bomba’yı hissetmesi için polisin o grubun içinde olması lazım. Polisin arama yapmasını da, aralarında bulunmasını da istemiyorlar.
Oysa o kalabalığın içinde canlı bomba olmayasına gerek yok. Bir tabanca, bir ses bombası paniğin doğmasına yol açabiliyor ve bunun da kötü sonuçları oluyor. Şu günlerdeki protesto eylemlerinde ‘kendi güvenliğimizi sağlarız, katılımcıları tanıyoruz’ denilip polisin arama yapmasını aralarına girmesini önlüyorlar.
O SİSTEM TÜRKİYE’DE YOK
Aslında ‘canlı bomba’nın kimler olduğu konusunda bilgiler alınıyor, bunların listelerinin olduğu da doğrudur. Ama bu tek başına yetmiyor. Örneğin eşkalinde sakallı olduğu belirtilen kişi bakıyorsunuz sakalını kesmiş, hatta çarşafa girmiş, kadın kılığında eylem alanına girmek istiyor. Emniyet Teşkilatında Merkezi Yüz Tarama Sistemi yok.
Eğer böyle bir sistem kurulmuş olsa kişinin 7-8 belirgin özellikleri tanıma sistemine aktarılır ve bunlar sıkça güncellenirse kişi kadın kılığına da girse, yüzünü de kapatsa sistem alarm verir. Siz, kimin canlı bomba olduğunu biliyorsunuz ama nerede, ne zaman eylem yapacağını bilemiyorsunuz. İşte sistem bunları gördüğünde alarm verecek.
BİRÇOK EYLEM ÖNLENİR
“Canlı bombanın kim olduğunu bilinmesi durumunda kaldığı yeri öğrenir, olabilecek eylemlere karşı takibe alır, kişinin hedef eylemini biliyorsanız o hedeflerle temasını önleyecek çalışma yaparsınız. Kişi, keşif için çıkar, o aşamada gözaltına alınabilir. Geçmişte örneği yaşandığı gibi canlı bomba aniden polislerin üzerine atlaması sonucu eylemi yapamadan da yakalanabilir. Kişi giyinmiş, patlayıcıları yerleştirmiş bir durumda da alınır. Yani, başkalarını öldürmeden de ele geçirilebilir.”
Konuştuğum istihbarat kökenli yetkililer, yabancı istihbaratın kontrolü altında olanların bu eylemi gerçekleştirdiğine inanıyorlar. Olan olduktan sonra kim yapmış olursa olsun, ne söylenirse söylensin geç kaldınız geç…
SAYGI ÖZTÜRK - Sözcü