Daha önce ‘kol kırılır yen içinde kalır' anlayışıyla susan partililer, artık eleştirilerini yüksek sesle dile getiriyor.
Zaman'a konuşan AKP yetkililerinin anlatımlarına göre milletvekili aday adaylarından para toplayan genel başkan yardımcıları bile var. Kimin hangi kafede, hangi adaydan ne kadar para aldığı bile biliniyor. Teşkilatlardan gelen tepkiler ise şöyle özetlenebilir: “Dava şuurunun kaybolması, menfaatçiliğin ilkelerin önüne geçmesi, kayırmacılık-keyfilik ve rantiyeciliğin bütün vücudu sarması, inancın kaybolması, partinin özünden uzaklaşıp bir çıkar birlikteliğine dönüşmesi.” Seçim sürecinde bütün illeri gezdiğini söyleyen üst düzey bir partili, “Bizim bu teşkilatla yüzde 41 almamız bile mucize. Kimsenin kimseye güveni kalmamış.” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski başdanışmanı Hüseyin Besli de Akşam'daki köşesinde, her gün yüzlerce ‘kirli' eli sıkmamak için sağlık raporu alan ve ayakkabı bağcıklarını başkasına çözdürmeye başlayan milletvekili adayları olduğunu yazdı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen eski başdanışman Hüseyin Besli, Akşam gazetesindeki köşesinde, çözülmeye ipucu sayılabilecek bazı örnekler paylaştı. Halkta ‘kibir ve şımarıklık' algısı oluşturan o örneklerden biri, her gün yüzlerce ‘kirli' eli sıkmamak için sağlık raporu alan bir milletvekili adayı. Bütün hüneri bakanlarla aynı kareye girmek olan bir başka aday, ayakkabısının bağcıklarını başkasına çözdürmeye başlamış. Besli, o adayın milletvekili seçildiğini de ekliyor. Parti içerisinde bunun gibi onlarca örnekten bahsediliyor. AKP'li üst düzey isimlerin anlatımlarıyla içeride yaşananlar şöyle sıralanabilir:
Davutoğlu'na ‘gidici' gözüyle bakılıyor
7 Haziran'dan sonra gözler Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'na çevrildi. Yenilginin en büyük faturası ona kesildi. Partide bir tabanı yok. Herkes “Davutoğlu gidecek” diye konuşuyor. Fakat yerine kimin geleceği ile ilgili net bir öneri bulunmuyor.
Yolsuzluk soruları teşkilatı bezdirdi
Teşkilatlar çalışmadı. Sadece mesaj attılar. Çalışmak da istemiyorlar. Çünkü halktan gelen tepkileri göğüsleyemiyorlar. Özellikle ‘hırsızlık, yolsuzluk' ithamlarından bıktılar. Bir yılgınlık var. ‘Bu teşkilatla erken seçime gidemeyiz' tespiti yapılıyor.
Genel Merkez'de yüzler asık
Genel Merkez'de mutlu, mesut oturan bir Allah'ın kulu yok. 3 dönemlikler ve aday yapılmayanlar ciddi bir muhalefet oluşturuyor. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yeniden sahneye çıkması ise baskıyı artırdı. Bazı bakanlar ve genel başkan yardımcıları adeta ‘Yürüyen kibir' olarak niteleniyor. Davutoğlu gitse bile yerine gelmesi muhtemel isimler olarak zikredilen Numan Kurtulmuş ve Yalçın Akdoğan partide sevilmiyor. Abdullah Gül ise Gezi olayları ile başlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la ters düşmesi nedeniyle eski sempatisini kaybetmiş durumda. Özellikle başdanışmanı Ahmet Sever'in yeni çıkan kitabı ile birlikte bu mesafe daha da büyüdü.
Adaylardan ‘rüşvet alan' genel başkan yardımcısı kim?
Genel Merkez'in yanında Değirmen diye bir restoran var. Partiye sonradan katılan bir genel başkan yardımcısının, rüşvetleri burada topladığı iddia ediliyor. Partiden bir arkadaşı, “Birçok milletvekili adayından, listeye sokma sözü karşılığında para topladı. Milyonlarca liradan söz ediliyor.” diyor.
Muhafazakâr kitleyi kaybediyoruz
Bir diğer teşkilat yöneticisi, “Bize oy verenlerin yüzde 10-15'i alışkanlıktan oy verdi. Geriye kalanların bir kısmı da aslında AK Parti'ye değil, eskiye dönme korkusuna oy verdi. Gerçek muhafazakar kitleyi kaybetmeye başladık. Cumadan cumaya, bayramdan bayrama namaz kılanların partisi oluyoruz. Partiye kırgın olan muhafazakarlar yeni bir oluşum bulursa bizi terk edebilir.” tespitleri yapıyor.
Gençlik ve kadın kollarında yozlaşma
Teşkilatlarda ahlaki dejenerasyon giderek artıyor. Balıkesir'in bir ilçesinde, partinin eski il yöneticisi ile kadın kolları arasındaki ilişki Genel Merkez yöneticilerinin bile dilinde. “Bitiş gençlik ve kadın kollarındaki bozulmadan olacak.” deniyor.
Partinin tabanı ile tavanı arasında kopuş
Seçim sürecinde 81 ili de gezdiğini belirten bir yönetici, “Teşkilatta, ‘tavan-taban' ayrımı başlamış. Partinin altı ile üstü arasında kopuş başlamış. Yukarıdakileri ‘burjuva' olarak görüyorlar. ‘Salon adamları partiyi doldurdu' diyorlar. Müthiş bir inançsızlık başlamış. Adeta sınıf çatışması gibi... Teşkilatlar çok yorulmuş. Erken seçim olsa AK Parti'de sandığa gitme oranı düşer. Eski 38 il başkanı bir parmak çıtlatmasıyla yeni bir partide görev alabilirler.” gözlemlerini paylaşıyor.
Paralel safsatası kaliteli isimleri küstürdü
Partide liyakatsizlik baş gösterdi. Eski bir genel başkan yardımcısının deyimiyle, ‘Paralel yapıya küfretmek en önemli kriter haline geldi'. Son derece kaliteli isimler, partiye ne kadar emek vermiş olursa olsun ailesindeki Hizmet Hareketi'ne mensup insanlar yüzünden kendini ispat etmek zorunda bırakılıyor.
Genel başkan yardımcıları çekişmesi
Partide Yalçın Akdoğan-Süleyman Soylu, Yalçın Akdoğan-Numan Kurtulmuş, Mustafa Şentop-Süleyman Soylu çekişmesi ayyuka çıkmış durumda. Teşkilat Başkanı Soylu'nun Trabzon'dan, Kurtulmuş'un da Ordu'dan aday gösterilmesinde Yalçın Akdoğan etkisinden söz ediliyor. Bir partili, “Sizce teşkilat başkanı seçimde karargahta mı durmalı yoksa Trabzon'da esnaf gezisi mi yapmalı? Yalçın Akdoğan da Trabzonlu ama Ankara'dan aday oldu. Soylu Trabzon'da seçim gezisi yaparken asistanı Neslihan Duru adeta fiilî teşkilat başkanı gibi çalıştı. Çünkü teşkilatlardan gelen bütün telefonlara, bütün taleplere o bakmak zorunda kaldı, o muhatap oldu.” diye anlatıyor.
Partinin dış ilişkiler başkanlığı adeta pasaport şubeye dönmüş durumda
Özellikle İran ve Suriye'den gelenlere pasaport yetiştirmekle meşguller. Yereldeki ihale yolsuzlukları halkı bıktırdı. İşi vermek ya da hakedişi ödemek için komisyon alanlar, kurumlardan iş alıp yüzde 20-30 fazlası ile başkasına satanlar, adres teslimi ihale yapanlar, ‘Bu iş böyle gidemez. Gitmedi de...' dedirtiyor.
Adaylar tepeden belirlendi
Temayül yoklamalarında son 16'ya kalan isimlerin en fazla 3 tanesi listelere konuldu. Adaylar tepeden belirlendi. İlleriyle alakası olmayan isimler aday yapıldı. Doğu ve Güneydoğu'nun neredeyse tamamında, bölge halkının tanımadığı, zayıf profil adaylarla çıkıldı.
Bakara-makara gayretullaha dokundu
Genel Merkez'deki yöneticiler, ahbap-çavuş ilişkisi içinde oldukları il ve ilçe yöneticileriyle ilgili şikayetleri sümenaltı ediyor. Bir teşkilat mensubundan Genel Merkez'e ulaştırılan bir e-postada şu özeleştiriler var: “Partinin tüm kademelerinde ‘ben' davasına düşüldü. Telefonlarımıza ‘Dombra'yı zil sesi yapıp dava adamı olduğumuzu sanmışız. 2010 referandumundan bu yana büyük bir savrulma ve dönüşüm yaşıyoruz. Devlete karşı bireyi koruyan zihniyet gitti; devletin kutsandığı ve halkı ezdiği bir AA Parti algısı karşımıza çıktı. Toplumun tamamı bîzar. Sağcısı-solcusu, Alevi'si-Sünni'si, Kürt'ü-Türk'ü, iş dünyası-işçisi… Herkes, karşısına çıkan kibir dolu müheykel devlet baskısından endişe duyuyor. ‘Makul şüphe' herkesin kapısını çalıyor. Adalet tasavvuru erozyona uğradı. Bir de karşımıza iktidar sahiplerinin lüks merakı çıkıverdi. Pahalı lüks araçları satmakla işe başlayacağını söyleyen partimiz; bırakın onları satmayı, yeni araçlar aldı, kiraladı ve hepsinden önemlisi bu israf dolu harcamalara ‘çerez parası' gözüyle bakmaya başladı. AK Parti, gecekondudan çıkan dertli insanların kurduğu bir siyasi organizasyondu. Halktandı. Şimdiki AK Parti saraylar, yatlar, özel uçaklar, gemi filolarıyla yâd ediliyor… Bir Müslüman'ı utandıracak derecede kibir, umursamazlık, şımarıklık aldı başını gidiyor. AK Partililer herkese tepeden bakmaya başladı, insanların kıskançlık duygularını tahrik ediyor. Sandığa gittim, oyunu kullanan iki yaşlı adamdan biri diğerine şöyle diyordu: ‘Bugün makaracılar için zor gün olacak'... Bakara-makara gayretullaha dokunmuştu, müeyyidesiz kaldı. Nerede yetiştiği belli olmayıp bir anda mantar gibi biten iliştirilmiş gazeteciler ve danışmanlar, her Allah'ın günü AK Parti adına toplumun çeşitli kesimlerine tehditler savuruyor.”
ZAMAN