Sözcü Gazetesi'nden Mehtap Özcan Ertürk'e konuşan Atilla Yeşilada 2018'in, 2009'daki resesyondan sonra yaşanan en kötü yıl olduğunu söyledi. Ekonominin 2018'in son çeyreği ve gelecek yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 1-1.5 daralacağını öngören Yeşilada, “Ekonomi bu yıl ortasından gelecek yıl ortasına kadar reel olarak yüzde 6 gelir kaybeder” dedi. Bu sancılı süreçten Uluslararası Para Fonu (IMF) ile çıkılabileceğine dikkat çeken Yeşilada, hükümetin de seçimden sonra IMF'ye başvurmaktan başka çaresinin kalmayacağı görüşünde. Yeşilada'yla röportaj şöyle:
ŞİRKET İFLASLARININ YILI
– İçeride ve dışarıda son derece çalkantılı bir yılı geride bırakıyoruz. Ekonomik açıdan Türkiye'yi nasıl bir 2019 bekliyor?
-Önümüzde üç sorun var. İlki enflasyon. Tekrar tek haneye hızla dönmesi zor. İkincisi, şirket iflasları başlıyor. Konkordatoyu kapattılar. Çünkü bağımsız denetçi raporu isteniyor ve prosedürü çok uzun. Büyükler zaten yeniden yapılandırıyor, küçükler de mecburen iflas edecek. Yani 2019 iflasların yılı olacak. Şirket iflas ederse tedarikçisini de götürüyor. Yörsan, 17 bin çiftçiden süt alıyordu. Yeniden yapılandırmalar banka bilançolarına yansıyor. BDDK batık kredilerin 2019'da yüzde 6'ya çıkacağını itiraf etti. Standard&Poors'a göre yüzde 10-12, ben de böyle düşünüyorum.
60 MİLYAR DOLAR LAZIM
– Takipteki kredilerde yaşanan hızlı artış bankaları batırır mı?
-Bankaları batıracak rakamlar değil. Ancak zaten çok tasarruf olmadığı için bankaya da para girmiyor. Para girmediği için de kredi veremiyor. Bence gelecek 6 ayda sistemde ödenmeyen krediler ve konkordatolarla 300-350 milyar liralık (yaklaşık 60 milyar dolar) kayıp oluşacak. Birinin bunu bulması lazım.
– Fonlamaya erişimin kısıtlandığı, maliyetinin yükseldiği bir dönemde bu kaynak nereden bulunacak?
-İşte bu yüzden IMF diyorum. Bu parayı bulmak zor. Türkiye bu boyutta borçlanamaz. İçeriden toplamaya kalksan milleti harcarsın. Market kontrolü, soğan deposu basmayı denediler. Tam anlamıyla bakkal kurnazlığı ile ekonomi yönetiliyor. Yapılması gereken, akla mantığa uyan bir program.
– Yerel seçim sonrası AKP, “Bizden borç istediler” dediği IMF'nin kapısını çalar mı?
-Siyasetçi zaten hep bir şeyler söyler ama sonra sözünü tutmaz. Daha önce de Rahip Brunson'ı bırakmayacağız, faiz artırmayacağız diye yemin edildi.
– IMF bizden ne ister? Acı reçete yine vatandaşa mı çıkar?
-Acı reçete Erdoğan'a çıkar. Mahkeme kararlarından soğan deposu baskınına kadar her şeyi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan belirliyor. IMF buna mani olur. Kural ve kurumsal işleyiş geri gelir. Parasal olarak kim nemalanıyorsa onları zedeler. Ankete göre vatandaş yüzde 80 krizdeyiz diyor. Zaten acının dibine vurmuşuz.
– Diyelim ki çözümü IMF'de bulduk. Ne zaman toparlanırız?
-IMF gelirse psikolojik olarak dipten dönme, sabah uyanıp “Bugün güneş doğdu” demek yani toparlanmanın başlaması 1 ay sürer. İnsanların “İşsiz kalacağım” algısı yok olduğu anda harcamaya başlarlar. Sıcak para girer, kur endişesi sona erer. Ekonomik aktivitenin rakamlara yansıması daha uzun sürer ama 1 ayda insanların yüzü gülmeye başlar.
FAİZDE İNDİRİM DÖVİZİ PATLATIR
– Seçimlere kadar döviz kurlarında bir hareketlenme bekliyor musunuz?
-Şubata kadar dolar 6 liranın altında kalırsa Merkez Bankası'na (MB) “Faiz indir” ricasında bulunabilirler. MB faizde yüklü indirime gider. Böyle olursa dolar 7 lirayı bulur. Yatırımcılar için Türk Lirası'na uygulanan faizler cazip durumda. Paranızı 6 ay vadeli yüzde 25 faize yatırdığınızda, gelecek 6 ayda enflasyonun yüzde 20 veya altına düşeceği öngörüldüğünde, reel yüzde 6 risksiz kâr elde ediliyor. Diğer yandan devlet dolara yüzde 4 veriyor şu anda, bu da cazip. Ve Bireysel Emeklilik Sistemi de vatandaşın tasarrufu için güvenilir kanallardan biri.
TÜRKİYE'NİN İTİBARI KALMADI
– IMF ile anlaşma yapılmazsa alternatif senaryo nedir?
-İkinci yol şu: Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın çizdiği Yeni Ekonomi Planı'nın hiç taviz vermeden adım adım uygulanması. Fakat bu yollar arasındaki fark şu; Türkiye'nin itibarı kalmadı. IMF'nin itibarı, psikolojinin çok çabuk düzelmesini sağlar. Aksi halde kendini ispat etmek zorunda olan genç bir oyuncu gibisin. 6 ay hiç faiz indirmeyeceksin, bütçe her ay fazla verecek, vatandaşın canını daha çok acıtacaksın. Daha çok şirket batacak, daha çok insan işsiz kalacak. Yapılamaz değil fakat çok kan kaybedersin. Oluşan delik çok büyük. Cari açık için 40 milyar dolar lazım. Her yıl vadesi gelen 180 milyar dolar dış borç da var. Yüzde 5 büyümek istiyorsan rakam yılda 300 milyar doları geçiyor. Bu senaryoda nisanda yeni zam furyası başlar, eşel mobil (hareketli ölçek) ortadan kalkar. Tarımda ithalatın önü iyice açılır. İlaç bulamayız, indirim baskısı artar ve karaborsa başlar. Faizi düşürmesi için zorlanan bankalar, mevduat faizini de düşürür. Dövize kaçış artar ve yabancılar bankalardaki payını satmaya başlar.