Suçüstü yakalanan Erdoğan ve adamları, ortalığa saçılan pislikleri halının altına süpürmek için hummalı bir çalışma ile altyapı hazırladıklarını cümle âleme duyurdular. ‘Abdestlerinden şüphesi olmayanlar’ da bekleyip durdu.

 “Ajan, İsrail uşağı, vatan haini, haşhaşi, virüs, sülük, kan emen vampir…” hakaretlerine maruz kalanlar ise bir taraftan vakarlarından taviz vermeden iddialara gülüp geçtiler, bir taraftan da ‘olmayanı ispat etmek’ mecburiyeti altında ezilen Erdoğan ve adamlarının nasıl bir suç uyduracaklarını merakla beklediler.

Tam bir sene bekledikten sonra, 17 Aralık’ın yıldönümüne birkaç gün kala aylardır süren ‘altyapı hazırlığı’ndan çıka çıka Tahşiyeciler çıktı. Yargı sisteminin ve emniyet teşkilatının uğruna çökertildiği Tahşiyeciler davası daha başlamadan yargılananların ne kadar masum, ‘paralel devlet’ tezinin de ne kadar savunulamaz olduğunu gösterdi. 14 Aralık sabahı gözaltına alındığında biraz tanıdığımı zannettiğim Hidayet abi eminim şöyle geçirmiştir içinden: Kendinizi rezil ettiniz, bari memlekete acısaydınız!

(...)