Tayyip Erdoğan'ın Afrika'nın ardından Avrupa'da Aranvutluk'ta bulunan Türk Okulları'nı kapatın çağrısı yine Afrika'dan aldığı karşılığın aynısını aldı. Arnavutluk medyası ve yetkililerinin çok sert açıklamalar yapmasına sebep oldu. Konuyu köşesine taşıyan Selçuk Gültaşlı yaşananlardan hiç bir ders alınmadığını belirtti ve 'Yaşım çok iddialı konuşmaya mani fakat şu soruyu da sormak meşru. Hiçbir Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı yurtdışında bu kadar aşağılanıp istiskal edilmiş midir?' diyerek konunun ne kadar vahim olduğunun bir kez daha altını çizdi
İşte Selçuk Gültaşlı'nın o yazısı:
"Rezilliğe son yok, dibi bulmak için son nefes verilinceye kadar mücadeleye devam. Afrika’dan gerekli cevap alınmıştı ama anlaşılan gerekli dersler çıkartılmamış. Bir de Arnavutça söylenmesi gerekiyormuş.
‘Dün biri geldi’ cümlesinde geçen ‘biri’ ifadesi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Adı ‘cumhurbaşkanı’ ama ne dünya ne de ülkesinde kendisine oy verenlerin dışında kimse şahsını Türkiye’nin devlet başkanı olarak görmüyor, onun da öyle bir derdi yok zaten.
Yaşım çok iddialı konuşmaya mani fakat şu soruyu da sormak meşru. Hiçbir Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı yurtdışında bu kadar aşağılanıp istiskal edilmiş midir? Yolsuzluklar, hırsızlıklar örtülsün diye şahsını ve partisini alakadar eden konuları memleket meselesi kılığına soktuğunda ‘burası Türkiye’nin sömürgesi değil’, ‘sen bizi aptal mı zannettin?’, ‘gücün yetiyorsa git bunları Avrupa Birliği üyesi ülkelerden iste’ zilletine maruz kalmış mıdır?
Arnavutluk’ta sömürge valisi edasıyla konuşan Erdoğan, ‘dost ve kardeş’ ülkeyi tehdit ediyor: ‘Açık konuşuyorum; bu örgütün yanında yer alan ülkemizin de, milletimizin de karşısına geçmiş demektir.’ Tehdit ederken, Afrika’da yaptığı hataya düşüyor ve bütün Arnavutları aptal yerine koyuyor. Yine aynı cevabı alıyor: Bizi ya aptal zannettin ya da sömürge.
Belli ki Arnavut devleti, iktidar partisi milletvekili Ben Blushi’ye Erdoğan’a cevap vazifesi vermiş. Diplomatik nezakete uygunluğu açısından yerinde, mesajların sertliği yönünden ise kıvamında bir konuşma yapıyor Meclis kürsüsünden.
‘Dün biri gelip de bir hediye karşılığında bizden okul kapatmamızı talep ediyor’ diyerek konuya giriyor Arnavut milletvekili. Namazgâh Camii ile ilgili ‘Kanaatim bunları kendi paramızla inşa etmeliydik. Çünkü cami ve kiliseler, yollar, köprüler gibi değil. Bunlar manevi zenginliklerimiz, her millet kendi parasından fedakârlık yaparak bunları yapabilir. Ama bizde imkân yoktu, Namazgâh Camii için Türk milletine teşekkür etmemiz lazım.’ diye zarafetini elden bırakmadan kendi milletine de kızıyor. Ardından Erdoğan’ın bu hediyesi karşılığı bir diyet talep ettiğini, edebildiğini olanca metanetiyle gündeme getiriyor.
Şu ifadeler bu konuşmadan:
“Hediye karşılıksız yapılır, karşılığı istenmez.
Ben insan katletmeyen terör örgütü görmedim. Türk Cumhurbaşkanı’nın terörist dediği bu örgütün şimdiye kadar hiçbir cinayetine şahitlik etmedik. Kendi menfaatleri için bu okulları yok etmemizi istiyor.
Hiçbir cumhurbaşkanın, başbakanın ya da her kim olursa olsun bizim ülkemizde Arnavut ya da Türk terör örgütü listesi hazırlaması kabul edilemez.
Bu talebi reddedeceğiz çünkü biz Türkiye’nin sömürgesi değiliz.
Biz Türk sömürgesi değiliz ve bir ‘hediye’ karşılığı özgürlüklerimizi ve milli gururumuzu çiğnetmeyiz.
Kimse buraya gelip siyasi sebeplerle kendi rakiplerini bizden yok etmemizi talep edemez.
‘Okul kapatın’ diyen bir kardeş ya da arkadaş gördünüz mü? Ben görmedim. Bunu nasıl söyledi? Bir baba gibi söyledi. Eğer bir babaya ihtiyacımız olsaydı bu ya İskender Bey ya da İsmail Kemal olurdu. Arnavutluk dışında babalara ihtiyacımız yok.
Bu talebi hiçbir şekilde kabul edemeyiz çünkü dediğim gibi Türk sömürgesi değiliz ve olmak istemiyoruz. Biz kimsenin sömürgesi değiliz, hiç kimsenin.
Bu talebi topluca reddetmeliyiz. Pişman olmayacağız.”
Blushi, bu açıklamaları yaparken Arnavut medyası Erdoğan’ı çoktan ‘yalancı’ ilan etmişti bile. Ülkenin en büyük televizyon kanalı Top TV, Erdoğan’ın dönüş yolunda Arnavutluk makamlarının okulların kapatılmasına olumlu baktıklarına dair beyanlarının yalan olduğunu açıklıyor. Bir de yorum yapıyor: ‘Aynen Beyaz Saray’ın yalanlaması gibi’. Hatırlayacak olursak, Erdoğan o mahut görüşmede ABD Başkanı Barack Obama’nın Hocaefendi’nin iadesine sıcak baktığını iddia etmiş, Beyaz Saray’dan yalanlama gelmişti. Böylece Beyaz Saray’ın yalanladığı ilk Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmuştu.
Arnavutluk medyası da aynen Afrika medyası gibi Erdoğan’ın kendilerini aptal yerine koymasından rahatsız. Terörist ilan ettiği okulların kapatılmasını istedikten sonra bunların ‘kat be kat fazlasını’ kendilerinin yapacağına dair söz vermesi dikkatlerden kaçmamış. ‘Teröristin kat be kat fazlasını yapma’ sözü haliyle basında yer alıyor. Tema Gazetesi başyazarı Mero Baze, “Bunların yaptıkları terör faaliyeti ise neden devralacaksınız?” diye sormuş.
Erdoğan, Arnavutluk’tan dönerken müjdeyi vermiş, okulların kapanması 1 Eylül’den sonra hızlanacakmış. Bakalım zaman kimi yalancı çıkaracak?"
ZAMAN