CHP'nin Ankara Vekili Şenal Sarıhan, hayatını insan haklarına adayan bir isim. Öğretmen olarak başladığı çalışma hayatına, uzun yıllar hukukçu olarak devam etti. Son seçimlerde CHP'den milletvekili seçildi. Sarıhan, Türkiye'de yaşanan süreci, darbe dönemleri ve 90'lı yıllardaki olağanüstü hal dönemlerine benzetiyor. Sarıhan “12 Eylül'de sıkıntının nereden geldiğini, mevcut sıkıyönetimin bu sonuçlarını bilerek hareket ederdiniz. Bugün geldiğimiz dönemde, iktidar adım adım adı konulmamış bir olağanüstü dönem yarattı.” diyor. Sarıhan'a göre bugün adalet mekanizması, iktidarın düşüncelerine göre yönlenen bir kurum haline geldi. Yasaların uygulanmasına yönelik de müdahale oldu. Ankara Milletvekili, ülkenin fiilen bir başkanlık sistemine dünüştürüldüğünü anlatıyor. Sarıhan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
TERÖRLE MÜCADELE HUKUK İÇİNDE YAPILMALI: “Terörle mücadele edeceğiz, bu kaçınılmaz bir şey. Ama terörle mücadelenin hukuk içinde yapılması gerekir. Terörle mücadele ederken kadınların ve çocukların korunması gerekir. İktidar ne yazık ki demokratik yöntemle mücadele olanaklarını kullanmıyor. 1990'lı yıllarda köyler boşaltılıyordu, şimdi şehirler boşaltılıyor.”
YANLIŞIN ÜZERİNE HEP BİRLİKTE GİDİLMELİ: “Yaşanan olaylara yeterli tepki verilmemesinin sebebi korku ve onuru koruma hissi. Haksız bir suçlamayla karşı karşıya kalıyorsunuz ve bu gerçek 5 yıl sonra anlaşılıyor. Daha önce Ergenekon davasında oldu. Bugün ‘paralelci' diye nitelendirilen insanların yargılandıkları davalarda bu oluyor. Olması gereken hep birlikte yanlışın üzerine yürümek. Her şeye rağmen doğru söylemeye devam eden insanlar var.”
MEDYA, DARBE DÖNEMLERİNDE BİLE BU KADAR TEK TİP OLMADI: “Medya hiç bu kadar tek tip olmamıştı. Nereyi açsanız, benzer şeyleri dinlemek zorundasınız! 12 Eylül'de ve 12 Mart'ta daha çok sol fraksiyonların yayınları üzerinde bir sıkıntı vardı. Ama yazarlara bu kadar saldırıldığı, doğrudan doğruya medya sahiplerine saldırıldığı olmamıştı.”
9 AYLIK ÇOCUĞUMA ANNE SÜTÜ VERMEM ENGELLENDİ: “12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde büyük sıkıntılar yaşadım. İki süreçte de hapis yattım. 12 Mart'ta çok gençtim, 12 Eylül'de ise 6 yaşında oğlum ve 9 aylık kızım vardı. Bir anne olarak gözaltına alınmak ve tutuklanmak çok ağır bir şey. Gözaltına alındığımda sütüm kesilmesin diye süt sağma aleti istedim. Çünkü, ‘aldılar, bırakacaklar' diye düşünüyordum. ‘Yasak' dediler. 36 gün cezaevinde kaldım, sonra geldim. Sütüm kesilmişti. Akşam 6 yaşındaki oğlum, eteğimden tutup “Anne hücre ne demek?” diye sordu. “Sen nerden duydun?” diye sorunca, “Okudum anne, seni hücreye atmışlar.” dedi. Bir çocuğa hücreyi nasıl anlatırsınız?”
EV KADINLARININ TUTUKLANMASI ÇOK ACI: “Bakıyorum, bugün de hiçbir şey değişmiyor. Giderek de ağırlaşıyor. Eskiden daha çok saçları açık olan insanlar alınır, götürülürdü. Şimdi ev kadını görüntüsündeki insanlar gözaltına alınıyor. Bu çok yürek acısı. Ev kadınına kadar yönelmiş olan bir şiddet var. Bunlar normal şeyler değil. Ama bütün bunları atlatabiliriz. Toplumumuzun direnme gibi bir geleneği de var. Gerçekleri görme ve üzerine gitme gibi. Hiç umutsuz olmamak lazım. Yeter ki haksızın yanında değil, haklının yanında durmayı ve orada büyük bir kitle olmayı başaralım. Hiçbir zulüm daim değildir ve zalim zulmünü artırdıkça sonunu da yakınlaştırır.”
ZAMAN GAZETESİ-HABİB GÜLER