İşte Veysel Karani Gümüşdereli'nin o yazısı:
ŞEREFTİR BİZE...
Bir yiğit geliyor bir kaç metre öteden.
Bembeyaz...
Saçları, sakalları, kaşları...
Üzerinde siyah bir palto...
Yılların verdiği yorgunluk bariz bir şekilde fark ediliyor hemen...
Yürüyüşünden, yüzünden, yüzündeki çizgilerden...
Lakin öylesine bir vakar taşıyor ki üzerinde!
Öylesine bir şerefle yüklenmiş...
Titriyor ayağının altındaki zemin.
Garipleşiyor çaresizce yanında ona eşlik etmeye çalışan kişi.
Ramazan Dede...
Yaşı 80...
Şaşkın bir şekilde bakıyoruz ona.
“Ne işi var karakol kapılarında, ne işi var bir kaç zorunlu görevlinin arasında” diye...
Diyorlar ki o gözaltında...
Suçu nedir peki?
Suçu, insanlara yardım etmek!
Suçu, doğruların yanında olmak!
Suçu, yalan söyleyene “yalan söylüyorsun” demek!
Suçu, hayırsever olmak!
Suçu, insanları hayra teşvik etmek!
Suçu, öğrencilere burs vermek!
Suçu, insanlığa, ülkesine, devletine, milletine faydalı bireyler yetişmesine destek olmak!
Gerçekten suçlamalar bunlar mı?
Gerçekten!
Ramazan Dede'nin suçu aslında şu anda Türkiye'de olmak!
Bir zamanlar hayal olarak görülebilecek bir çok saçma olay Türkiye'de yaşanıyor artık. Geçmişe rahmet okutacak enteresan hadiselerle hem de...
Ramazan Dede ve Ramazan Dede'nin yaşındaki insanlar ülkemizde neler gördü neler! Darbeler, savaşlar, kargaşalar...
Ancak zannediyorum bugünkü yaşadıklarımızın hiçbirisini görmediler, yaşamadılar. Ve şimdi dünya gözüyle bu saçma hadiseleri de bizzat tecrübe ediyorlar.
AKP iktidarı ve bu iktidarı destekleyen insanlar ne kadar sevinseler azdır.
Hatta Perinçekgillerle birlikte sevinebilirler.
Birlikte şaşaalı kutlamalar yapabilirler.
Utanmasınlar ne olur!
Zaten utanacak neleri kaldı ki?
Utanılacak bütün hadiselere, ahlaksızlıklara, ahlaksızlara sahip çıktılar.
Belki savundukları kurumları korumak adına belki de bizzat kendilerini...
Bunu anlayabilmek için hukukun düzgün bir şekilde çalışması gerekiyor. Ancak hukuku da yerle bir ettikleri için bütün suçları üstlenmiş durumdalar.
Ne kadar sevinseler az!
Oysa Ramazan Dede, bütün vakarıyla, elinin tersini işaret ederek reddediyor kötülükleri.
Reddediyor kendisine yaftalanmaya çalışılan “terörist” ifadesini..
Hatta bir tokat aşk edercesine iade ediyor iftiracıların yüzlerine!
Bütün masumiyetiyle...
Ve görüntü akıyor belki de Ramazan Dede'ye odaklanıldığı için fark edilmeyen bir yiğit daha dikkatimi çekiyor. Bütün sempatikliğiyle bir esnaf, Ramazan Dede'nin ardından koşarak geliyor.
“İyi çektiniz mi bari” diyor. “İyi çektiniz mi?”
Sahi dikkatinizi çekti mi haliyle, tavrıyla, sempatikliğiyle, tebessümüyle, ifadeleriyle koşarak gelen o yiğit insan?
Dikkatinizi çekti mi, onun rahatlığı?
Dikkatinizi çekti mi, kendinden emin hali?
Dikkatinizi çekti mi, yaşatılan her türlü zulme rağmen, memleketin dört bir tarafından gelen, gülümseyen insanların görüntüleri...
Onları çekecek çok kamera kalmadı biliyor musunuz artık!
Yiğitliklerini gösterecek televizyon kanalları da...
Ama olsun!
Kadınıyla, erkeğiyle o yiğit oğlu yiğitler için ne gam!
Onlar muhteşem kameralarla kaydedildiklerini gayet iyi biliyorlar...
Bu yüzden de üzüntümüz sadece geçici...
Haydi! Kararın kararabildiğiniz kadar...
İsterseniz bütün memleketi hapishane haline getirin bizim için!
İsterseniz kıyım ekiplerinizi gönderin her eve!
Biliyoruz ki çaresizliğiniz daha da arttırıyor zulmünüzü...
Ne diyordu Ramazan Dede?
“ŞEREFTİR BİZE...”