KADİR GÜRCAN
Ne güzel, bütün Saray Medyası ve militan seçmen takımı “Geri alalım eski yerleri!” mehterine tempo tutmuş eğleniyordu. Yeni bir Kudüs Seferi için gün sayıyorduk. Olmadık yerde müzik bitince eller havada kalıverdi. Şimdi birbirlerinin yüzüne bakıp “Miting ve boykotlardan sonrası...” diye yeni istek parçaları aramaya başladılar. Hani şu “Sıradaki istek parçası; Körfez'den Hale, Jale; Eminönü'den Kezban ve Saray'dan Temel için!” olan nostaljik şarkılar.
Mısır'dan sonra Suudi Arabistan'da yapılan Müslüman ülke lider görüşmeleri beklenen ilgiyi uyarmadı. Dış basından dişe tırnağa dokunur bir değerlendirmeye rastlamadım. Toplantı sonrasında ortak bir konsensüs çerçevesinde ciddi bir bildiri de yayınlanmadı. Alışılmış iyi niyet temennilerinin yaraya merhem olmayacağını en iyi katılımcılar biliyor.
Ortadoğu ülkeleri kapalı kapılar ardında yine mi anlaşamadılar dersiniz? Bir üçüncü toplantı için kararlaştırılmış bir yer ve tarih de yok. Acil toplanmak için bir sonraki Filistin krizini beklemek kimseyi rahatsız etmez. Kimsenin acelesi yok. Hep öyle olmuyor mu?
Havuz medyası yine, bütün toplanma ve dağılmaların Saray'ın hatırına olduğu imajında ısrarlı. Mısır görüşmelerine katılmayıp yerine biri gönderilerek “Sisi'nin ayağına gitmem o gelsin!” raconu kesildi ama, Suud'ta yapılana katılmamak ciddi bir prestij kaybına sebep olacağı hesap edilmişe benziyor. Önceki yıllarda Ortadoğu ziyaretleri Saray için, kerameti kendinden menkul halifenin tebayı onurlandırma debdebesinde, Sürre Alayı ihtişamına çevriliyordu. Eski günler geride kaldı. İyice Saray'a kapanan hazreti “Git ayol, üç beş eş-dost görürsün için açılır!” diye de ikna etmiş olabilirler.
Suud ve Veliaht Muhammed b. Selman'a ağza alınmayacak sözler sarfeden Saray, hangi yüz ile toplantıya katılacaktı ama, “Utanmaz bir yüz, en büyük sermayesi!” olanlar için pek farketmiyor. Saray Medyası “Cumhurbaşkanı veliaht ile görüştü!” haberlerini verirken, Muhammed b. Selman'ın ismini zikretmemeye özen gösterdiler. Daha komiği, tokalaşma görüntüsünün veliahta ait kısmını buharlaştırıp, Saray'ın önünde etten duvar ördüler. Hazret, İran ve Rusya ile işbirliği yapıp suudlu prensi yiyeceğini hesap etmişti ama dişi kesmedi şimdi lokmayı ağzında çevirip Suud'dan gelecek yardımlar için avucunu ovuşturuyor.
Saray, Avrupa ve ABD'de liglerinde hiç olmadığı kadar kötü bir durumda ve resmi görüşmelerde dış kapının mandalı muamelesi görüyor. Filistin çözümü konusunda Türkiye'nin ısrarla işin dışında tutulmaya çalışılmış olmasının ciddi sebepleri olmalı. Teröre destek veren ülkeler kategorisine saplanıp kalması, bir çırpıda akla gelen sebeplerden. Ortadoğu'daki görüşmelerdeki pozisyon da her geçen gün kötüleşiyor ve yapılan toplantılarda Türkiye “gelse de olur gelmese de” hafifliğine itilmiş gibi. Şu an için kilit ülkeler Suud ve Mısır. Filistin konusunda onları takip etmemiz gerekiyor.
Yapılan iki toplantının bütünüyle boşa geçtiğini düşünmüyoruz. En azından Saray için bir faydası oldu. Sayın Cumhurbaşkanı son katıldığı toplantıda kendine ayrılan sürede yaptığı konuşmaları bizzat kağıttan okudu. Malum ezberden konuşunca ne dediğini pek kontrol edemiyor. Toplantıyı düzenleyenler uluslararası basına açık görüşmelerin, minber ya da meclis konuşmalarına dönüşmesine müsaade etmemişler. Ayrıca Müslüman ülke liderlerinin katıldığı toplantılarda dini referanslar pek prim yapmıyor olsa gerek.
O toplantılarda bütün liderler, birbirlerinin numaralarını bilen üçüncü sınıf sihirbazları andırıyorlar. Bizim devletlinin meclis kürsüsünde ya da parti görüşmelerinde harc-ı alem kullandığı dini materyalı o toplantılarda kağıttan okuduğunu bir düşünün. Katılımcılar “Yahu, senin yüzünden zor okuduğun şeyleri biz ezbere biliyoruz. Geç onları!” demezler mi? Hiç aklımıza gelmiyor ama Saray'ın Ortadoğu toplantılarına karşı isteksizliği bundan da kaynaklanıyor olabilir.
Mevcut iktidarın Ortadoğu konusundaki siyasi stratejileri ne kadar isabetsiz ise Saray'ın dini referanslara sırtını verip cömertçe sarfettiği kehanetler de bir o kadar havada kalıyor. “Gidicisin!” diyerek fal baktığı despot ve zorba liderler hala iktidarda ve bir yere gittikleri yok. İnsan hiç olmazsa kendine kıyas edip bu konuda isabetli bir tahminde bulunur. O da yok! O yetmemiş gibi şimdi de demokratik ülkelerdeki iktidar değişikliklerini tahmin edip, iç siyasette prim yapma peşinde. İsrail'deki iktidar değişikliğinin sonucunu sandık belirleyecek, Saray'ın astrolog ya da kahve falcıları değil.
Yazarınız şarkı konusunda nostaljik olmaktan ziyade biraz daha çağdaş tercihlerde ısrarlı. Kanada asıllı ve Country müziğin kraliçesi kabul edilen Shania Twain, “That do not impress me much..” parçasını biraz gözden geçirip “Oh, so you are Brad Pit. That do not impress me much!” kısmını “Oh, so you are Ryan Reynolds” şeklinde değiştirip tekrar icra etti. Fena da olmadı. Sırf bu değişiklik bile sevilen parçayı liste başına çıkarmaya yetti.
Filistin Krizi başladığı günden itibaren konuya dahil olmamak ya da geri dönülmez tahribatları önlemek için isteksizlik gösteren bölgeye komşu ülkeler bir sonraki süreçte ciddi değişiklere açık olduklarını ima ediyorlar. Türkiye'nin de içinde olduğu ve teröre desteği ile bilinen ülke liderleri, propaganda kanallarından sadece kendi bildikleri parçaları vatandaşlarına dayatmaktan vazgeçmeyecekler.
Ortadoğu ülke liderleri yerinde olsam, bir sonraki toplantıda Shania Twain'in parçasını “Oh, so you are Salahaddin” şeklinde değiştirip gün boyunca fon müziği olarak kullanırdım. Her Filistin Meselesi'nde kendini “Salahaddin” zanneden budalaları T'ye alarak renksiz ve neticesiz toplantılar eğlenceli bir hale getirilebilir. Ne dersiniz?