Ali Emir Pakkan / samanyoluhaber.com
Sızıntı'dan Çağlayan'a
Öğrenci iken Sızıntı ile tanışmıştık. Abone dönemleri olurdu ve biz günlerce hedeflere ulaşmak için eş, dost, akrabaları arar, kapı kapı dolaşırdık. Bayi satışını artırmak da bir gaye idi. Hiç unutmam. İzmir’de bayileri dolaşırdık. Bazıları dergiyi vitrine koyar bazıları tezgah altına saklardı. Önce Sızıntı var mı diye sorar sonra onun vitrine çıkarılmasını rica ederdik. Bayiler çoğu zaman öğrenci halimize bakar ve bizi kırmazlardı.
Üniversite son sınıfta bir kaç defa derginin Hatay semtindeki ofisine gitmiştik. Yazı heyetine de katıldık. Özenle makaleler okunuyor yayımlanmaya değer görülenler konularına göre dosyalara konuyordu. O yazılarla resimlerin buluştuğu pırıl pırıl baskılı dergiyi her seferinde heyecanla beklerdik.
Dergi kayyuma geçip sonra kapatıldığında neredeyse 1 milyona yaklaşan tirajı vardı.
Bu son kurgu darbeye kadar ne darbeler ne olağanüstü dönemler gördü. 12 Eylül’den, 28 Şubat’a hepsini atlattı.
Sızıntı gitti. Şimdi her ay kapımıza yeni bir dergi geliyor: Çağlayan. Bu zulüm günlerinde onu her gördüğümde bir mucizeye şahit oluyor gibiyim. Yanında İngilizce Fountain de var.
Kapak, başyazı, orta sayfa ilmi ve fikri makaleler, şiirler, okur mektupları yıllar öncesine götürüyor.
Mekan ve zaman değişmiş, şartlar alabildiğine ağırlaşmıştı ama o yoluna başka bir isim ile devam ediyordu.
O, muhtevası ve zarfı ile zalime fikirlerin baskı ve zulümle susturulamayacağının en açık mesajıydı.
Kapak yazısında şöyle yazıyordu:
“Işık haleleri ve barış güvercinleri,
Ümit manaları ile tülleniyor her biri.
Anlamasa da bunu günümüzün körleri,
Tın tın her yerde mutluluk haberleri. “