Skandal faiz faturası 2 trilyon lirayı aştı

Son bir yılda merkezi yönetim borç stoku 1,4 trilyon liralık artışla 3,4 trilyon liraya yükselirken, iç borç için ödenecek faizler enflasyonla birlikte kontrolden çıktı ve 2,2 trilyon liraya ulaştı.

SHABER3.COM

Hükümetin faiz indirimi operasyonunun vatandaşın sırtına yüklediği faiz faturası kabarmaya devam ediyor.

Merkez Bankası’nın (TCMB) şirketlere ucuz kredi sunmak amacıyla faiz indirmesi sonucunda döviz kurları ile birlikte enflasyonun patlaması, Hazine’nin borç stokunun yanı sıra ileride ödeyeceği faiz yükünün de katlanmasına neden oluyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın dün yayımladığı verilere göre, 2021 yılı Ağustos ayı sonunda 722 milyar TL olan iç borçlar için ilerideki ödenecek faizlerin toplamı, 2 trilyon 175 milyar TL’ye yükseldi. Bu rakam Mart 2022’de 1 trilyon 743 milyar TL’ye yükselmiş ve ilk kez iç borç stokunu aşmıştı.

Böylece, Hazine’nin vatandaşlardan toplayacağı vergilerle ödeyeceği faiz yükü, sadece 11 ayda 1 trilyon 453 milyar TL artmış oldu.

TEMEL NEDENİ ENFLASYONA ENDEKSLİ TAHVİLLER
Deneyimli bankacı Kerim Rota, bu artışın en önemli nedeninin, bankaların sahipliğinde olan enflasyona (TÜFE) endeksli tahvillerin yarattığı faiz yükü olduğunu söylemişti.

TCMB politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e indirirken, TÜİK’in açıkladığı tüketici enflasyonu da yüzde 19,25’ten yüzde 78,62’ye yükseldi. Bu yükseliş, sadece sabit faizli tahvil faizlerini değil, enflasyona endeksli tahviller için ödenecek faiz yükünün de hızla tırmanmasına neden oldu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş öncesinde Haziran 2018’de 348 milyar TL olan Hazine’nin iç borç faiz yükü, aradan geçen dört yılda altıya katlanmış oldu.

Söz konusu dört yılda, merkezi yönetim borç stoku da 970 milyar TL'den 3 trilyon 431 milyar TL'ye yükseldi.

BORÇ STOKU İÇİNDE GÖRÜNMÜYOR

Haziranda 1 trilyon 611 milyar TL’ye ulaşan merkezi yönetim iç borç stoku içinde enflasyona endeksli tahvil stoku 391 milyar TL seviyesinde bulunuyor. Toplam iç borç stoku içinde enflasyona endeksli tahviller, yüzde 24,3’lük paya sahip ancak bu tahvillerin yarattığı faiz yükü, buz dağının görünmeyen kısmını oluşturuyor.

Rota, muhasebe tekniğiyle enflasyona endeksli tahvil faizi riskinin nasıl gizlendiğini şu örnekle anlatmıştı:

“Mayıs 2021’de 100 TL’ye ihraç edilmiş olan 10 yıl vadeli enflasyona endeksli tahvilin fiyatı, Mayıs 2031’e kadar yıllık yüzde 20 enflasyon olması durumunda, vadeden bir gün önce 832 TL’ye yükselmiş olacak. O güne kadar da borç stokunda bu tahvile ait borç sadece 100 TL olarak görünecek. Vade günü geldiğinde Hazine yatırımcıya 100 TL anapara ve 732 TL enflasyon farkı ödeyecek.”

BANKALARA YARIYOR
Bankaların net dönem kârı yılın ilk beş ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 400'ün üzerinde artarak 132,1 milyar TL'ye yükselirken, bu olağan dışı artışta enflasyona endeksli tahvillerin rolü öne çıkmıştı.

İlk faktörün, bankaların yüksek faiz marjına sahip olmaları olduğuna işaret eden bankacılar, Merkez Bankası'nın politika faizinin yüzde 14 olduğuna ve bankaların yüzde 16-17 ile TL mevduat toplayıp yüzde 25'in üzerinde faizle kredi verdiğine dikkat çekmişti.

Bankaların kâr artışında işaret edilen ikinci temel faktör, enflasyonla birlikte Hazine’ye verdikleri borç karşılığında aldıkları faizlerin de hızla artması olmuştu.

Enflasyondaki artışla birlikte bankaların son dönemde ağırlık verdiği enflasyona endeksli tahvillerin getirileri artıyor.

Öte yandan, son dönemde aldığı kararlarla, TCMB aldığı kararlarla enflasyona endeksli tahvillerde iskonto oranının yüzde 50’ye yükselterek bu kağıtların cazibesini azaltmış, bankaları düşük getirili sabit ve uzun vadeli tahvil alımına zorlamıştı.
<< Önceki Haber Skandal faiz faturası 2 trilyon lirayı aştı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER