Konuyla ilgili Anka'ya konuşan Aran, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Bartın’da yaşanan maden faciasıyla alakalı yerinde inceleme ve tespitlerde bulunmak için bu sabah Ankara’dan Halkevleri Genel Başkanımız Nebiye Merttürk ve oluşturduğumuz heyetle birlikte Bartın’a doğru harekete geçtik. Ancak Ankara’da İstanbul yolunda Susuz semtinde durdurulduk.
Öncelikle GBT sorgulaması yapılacağı söylendi. Sonrasında sistemin olmadığı söylendi. Bir saat on beş dakika kadar GBT için bekledik. Akabinde güvenlik şube polisleri geldi ve Bartın’a gidip gitmediğimizi sordular. Biz de Bartın’a gittiğimizi ve incelemelerde bulunacağımızı söyledik.
Bartın Valiliği’nin buna müsaade etmeyeceğini söylediler. Biz de seyahat özgürlüğümüzün olduğunu ve buna kimsenin karışamayacağını, kısıtlama varsa eğer bunu gittiğimizde göreceğimizi, Bartın Valiliği’nin bize bununla ilgili bir karar tebliğ etmesi gerektiğini söyledik.
Bekleyin dediler, GBT sistemi gelsin gerekirse göndereceklerini söylediler. Geri dönmemiz gerektiğini teklif ettiler. Geri dönerseniz kimliklerinizi verip sizi göndeririz dediler. Ancak bunların hiçbirini gerçekleştirmediler.
'İHTİYAÇLARIMIZI GİDEREMEYECEĞİMİZ BİR YERDE KEYFİ BİR BİÇİMDE BEKLETİLİYORUZ'
Sonra trafik polisleri, şu an sol tarafında gördüğünüz araçta yan cam filmleri olduğu gerekçesiyle aracın bağlanacağını, anahtarı teslim etmem gerektiğini söylediler. Buna dair hukuki gerekçe sorduğumda Trafik Kanunu’nun 30. maddesinin b bendini gerekçe gösterdiler.
İlgili bent, sürüşü engelleme şartı koymakta ve buna ilişkin böyle bir engelleme varsa bile ihtar edileceğini belirtmekte. Bu nedenle ihtar olmadan doğrudan aracı bağlayamayacaklarını söyledim.
Sonrasında cam filmlerini sökebileceğimizi de söyledik. Tespit yaptıklarını söylediler ancak buna dair herhangi bir tutanak göstermediler.
Tespit nedeniyle de aracı mutlak suretle bağlayacaklarını söylediler.
Biz de bunun üzerine cam filmlerini söktük. Cam filmlerini söktüğümüz, gelip tespit yapıp yolumuza devam etmek istediğimiz söyledik.
Ama halen amirleriyle görüşeceklerini söylüyorlar. Şu an insani ihtiyaçlarımızı dahi gideremeyeceğimiz bir yerde keyfi bir biçimde bekletiliyoruz.”