SOSYAL MEDYADA ÜMİT TACİRLERİ
Nasıl ki trafik tıkandığında anında su, simit vesair şeyleri satanlar ortaya çıkar. Bir nümayiş, gösteri yapıldığında lahmacuncu, nohut-pilavcılar peydahlanır, maç oynanacaksa portatif tezgahta her türlü gıda satıcısı faaliyete geçer. Toplumda sıkışma, ümitsizlik, gerginlik ve bunalım boy gösterdiğinde ise ortaya ümit kâhinleri çıkar. Bunlar geleceğe dönük öngörülerde bulunur. Bu öngörülerine inandırıcılık kazandırmak için ise kehanetlerine yalan-doğru ne olduğu belli olmayan “bilgi sosu” ilave ederler.
GELECEK BİLİNEBİLİR Mİ?
Öncelikle geleceği Allah’tan başkası bilmez. Allah bildirmezse peygamberler bile geleceği bilemez. O nedenle istikbale ait “2 hafta sonra, 4 ay sonra, eylül’de, kasım sonu…” gibi “şunlar olacak bunlar gerçekleşecek” demek hem yanlış hem de yalan olur. Cenab-ı Hak, tüm benlikleriyle irşad ve tebliğe kilitlenmiş bunda fena bulmuş bir kısım evliya ve asfiyaya istikbale ait bazı sahifeler, bazı enstantaneleri gösterebilir. Fakat bu gösterilen sahneler alem-i gayba ait olduğu için ve gösterildiği alem zamanla kayıtlı olmadığı için bu zatlar gelecekle ilgili “Şunlar olacak” diyebilirler. Ama “şu zamanda olacak” demezler, diyemezler. Yani zaman boyutunun olmadığı bir alemden görülen sahifelere zaman kaydı konulamaz.
Ki zaten o zatlar da hiçbir zaman “1 ay sonra, 2 hafta sonra şunlar olacak” demez. Fakat bu zatların ümidi destekleyici, ye’si yok etmeye matuf müjdelerine hiç kimse zaman kaydı koymamalarına rağmen bu sözler bir kısım avam tarafından yanlış algılanıp zaman kaydı düşülerek aktarılır. Sonuçta zaman kayıtlı bu “aktarımları” duyanlar, bahsedilen sözler gerçekleşmediğinde ümit kırıklığına düşer. Maksat aksiyle tahakkuk eder.
BİLGİ SOSLU OPERASYONLAR VE KEHANETLER
Yukarıdaki aktarımların nisbeten masum kalabileceği kehanetler “Bilgi soslu” kehanetlerdir. “twitter, facebook, youtube” gibi sosyal medya enstrümanları çağdaş dünyanın en önemli şöhret platformlarıdır. İnsanların varsa bir “özgün değer”leri PR desteği olmadan da oradan kendilerini tanıtıp şöhret kazanabilirler. Milyonlara ulaşabilirler. Bir diğer yol geleceğe ait kehanetleri bilgi sosuna bulayıp takipçi toplamaktır. Mesela takımınız yenilirken sizin “Merak etmeyin biz bu maçı alacağız, falan hakem ayarlandı, filan kaleci rüşvet aldı” gibi kehanetleriniz umut bekleyen takım taraftarı için nefes alma vesilesidir. Fakat maç bittiğinde taraftarınız eğer yenilirseniz iki kere yıkılır.
Bu sebeple bir tweet'in ciddiye alınması için tek kriter geleceğe ait kehanet içermemesidir. Gazeteci Adem Yavuz Arslan geçenlerde attığı tweet'te bu uyarıyı yapıyordu: “Kim olduğu belli olmayan 'kâhin hesaplar'dan uzak durun.Operasyon hesabıdır, operasyon yapıyordur!”
Yalan bilgiler ve kuyruklu yalanlar doğru bilgi kırıntılarıyla harmanlanır. “Merak etmeyi falan filanı götürecek. Şu Kâhtanidir, falan da filandır. Büyük kaos geliyor. Kurban’da şenlik var. Ahmet aslında falancıdır. Mehmet şunu yapacak, bakmayın Ali’nin öyle göründüğüne o aslında halistir. Falan yakında şunu yapacak, kriptodur. Eylül’ü bekleyin. Kasım’da büyük bir olay patlak verecek. Falan kaçacak filan uçacak…” gibi sosyal medya kehanetleri ciddiye alınmamalı. Münafıklığın en iyi gizlenebildiği yer sosyal medya’dır. Kimin hangi bilgiyle kime tuzak kurduğunu, kimin falan görünürken filan olduğunu teşhis etmek mümkün değil. En doğrusu akıl ve mantığı kullanıp eğer verilen bilgi doğruysa “Bu bir kozmik bilgi, demek ki bununla birileri operasyon yapıyor” demek lazım. Yalansa zaten okumaya değmez.. Amaçsız hiç bir kozmik bilgi paylaşılmaz.
İnternette yayılan ve bizim “uyarıcı masum bir hesap” sandığımız nice sosyal medya hesabı bizim bu yanılgımızla hizmete mal edildi. Ve o hesapların yediği her “halt”la, ettiği her sözle hizmet yaftalandı, infaz edildi. Bu grup hesaplar ikiye ayrılabilir. İlki safçasına kendilerini dâhi ve bilirkişi zannedip hizmet ettiğini sananlar. Malumat füruşlukla takipçi toplayanlar. Bunlara “zevzek, işgüzar” denilip geçilebilir. Ama diğer kısmı tamamen operasyonel niyetlere hizmet eden hesaplardır.
Bu nedenle bu tip operasyon hesaplarından uzak durulmalı, hemen bu şahısları bloklanmalı.
ÜMİT KAYNAĞI
“Filan gelip bunu kurtaracak, falan gelip şuna yapacak. Falan dedi ki iki aya kadar… Filan şunu duymuş kulaklarıyla…” gibi sözler karşımızdakiler ümit vermek için kullanılacak argümanlar değildir. Kimden duyarsak duyalım kendi kulağımızla işitmedikçe hiçbir aktarıma güvenmeyelim. Ki araştırınca “kimi temennilerin, duaların, inşaAllah olur”ların hemen hepsinin yolda eklemelerle kehanete dönüştüğünü görüyoruz.
Allah’a inanan bir müminin ümidinin tek kaynağı Allah’ın kudretidir. Ve Allah dilerse esbabı iptal ederek Müsebbibül esbab olarak müdahale eder, “Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır. Geceden gündüzü gündüzden geceyi halk eder.” “Müminleri zulmetten nura çıkarır.” Bizi ilgilendirmez. Biz imanımızı şahıslara ve duyumlara bina edemeyiz. Süreç şu zaman biter, şu zamana kadar sürer bizi hiç ilgilendirmez. Görülen o ki Cenab-ı Hak 7’den 90’a tüm hizmet gönüllülerini harikulade Rububiyetiyle tek tek kaldırabileceği en ağır imtihanlarla terbiye ediyor. Herkese cebri-lutfi velayet kapısını açıyor. 40 yıl seyri süluk ile ancak kazanılacak sahabe misal bir velayet mertebesi dar bir zamanda kazanılabilecek bir formül içinde bize sunuluyor. Çekilenlere önce teşekkür etmek sonra şükür secdesi etmek lazım. Ruh terbiyesi zaman ister. Çile ve ızdırapla elde edilen bir kurbiyeti muhafaza için ciddi bir ruh terbiyesine de ihtiyaç vardır. Bu da belli bir zaman gerektiriyor. Sabretmek lazım. Boş heves ve beklentilere girmemek ve boş heves ve beklentilerini seslendirenleri ciddiye alıp takip etmemek en doğrusu.
VEYSEL AYHAN