. Soylu'nun daha önce de Erdoğan'ın damadı ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak ile çatışmaları basına yansıyordu.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül arasındaki gerilimin sürdüğünü, iki bakan arasındaki çatışmanın yakın zamanda da açıklamalara yansıdığını ifade etti.
Pehlivan, bugün yayımlanan “Camideki çantanın sahibinden ilginç mesaj” başlıklı köşe yazısında gazeteci Metin Cihan’ın yayımladığı TÜGVA belgelerinin yanı sıra Soylu ve Gül arasındaki çatışmaya vurgu yapıyor.
“Sır değil: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yıldızı pek barışmadı” diyen Pehlivan, aylar önce Bakan Soylu’nun, annesine küfreden kişinin serbest bırakılmasına Twitter’dan tepki göstermesinin üzerine Bakan Gül’ün de “Klavye başına geçip sosyal medyada bana her gün tutuklama siparişi verenlere sesleniyorum. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz” dediğini hatırlattı.
Pehlivan, yazının devamında şu ifadeleri kullanıyor:
"Gözlerden kaçtı, iki bakan arasındaki çatışma yakın zamanda da açıklamalara yansıdı. Nasıl mı? Şöyle…
Süleyman Soylu, önce Boğaziçi protestolarına getirdi sözü:
“Merkez kampusta 108 gözaltı yapmıştık. Bunların 101’inin Boğaziçi Üniversitesi ile hiçbir resmi, hukuki, öğrencilik veya mezuniyet bağı yoktu. 79’u DHKP-C, TKP-ML ve diğer terör örgütlerinin üyesi olan kişilerdi.”
“Barınamıyoruz” eylemlerinde ise 29 gözaltı yapılmıştı. Bakan Soylu, o insanların da 6’sının PKK/KCK, 6’sının MLKP, 5’inin TKKKÖ, 2’sinin TKP Kıvılcım, 1’inin FETÖ/PDY, 1’inin TKİP, 1’inin DKP, 4’ünün de LGBTİ+ üyesi olduğunun tespit edildiğini söyledi.
Şimdi…
Recep Tayyip Erdoğan’ın zamanında yaptığı “Bizim fişleme gibi bir sanatımız yok” açıklaması hatırlanabilir.
AKP hükümetinin “Fişlemeyi yasaklıyoruz” iddiasını taşıyan yasal düzenlemeleri akla gelebilir.
Dahası, şu soru sorulabilir:
Bakan Soylu haklıysa, bu eylemlere katılan gençler gerçekten terör örgütü üyesiyse, yani haklarında Yargıtay’ın da onadığı bir hüküm varsa, neden hapiste değiller? Öyle ya, örgüt üyeliğinden ceza alan bir kişinin en az dört yılını cezaevinde geçirmesi gerekiyor…
Kuşkusuz, mesele başka.
Mesele Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 8 Ekim’de yaptığı şu açıklamada:
“Kişilerin kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan ya da yargı kararına rağmen damgalanması, suçlu ilan edilmesi asla kabul edilemez. Dünya görüşü, etnik kökeni, düşüncesi, yaşam tarzı ne olursa olsun lekelenmeme hakkının istisnası yoktur. 84 milyon vatandaşımızın lekelenmeme hakkı vardır ve bu hakkı koruyacak olan da yine yargının, adliyenin kendisidir. Hukuk, çamur atıldığında iz kalmasına asla müsaade etmez ve etmemelidir.”