Galatasaray iyi değil. En azından beklediğimize göre. Helsingborg ise kötü değil. En azından istediğimize göre. İlk 30 "Kim kimin oyununu oynayacak", anlamakla geçiyor. Galatasaray'da taşlar yerlerinde,
sistem '
baklava.' Konuk ise 4-4-1-1 ile oynuyor, önce gol yemeyecek. Ama onlar alanlarını santim şaşmayacak kadar terbiyeli koruyup da Galatasaray bu 'kalabalık'ta 'dağılınca' gülen konuk oluyor. 30'da Dahl'ın ortaladığını Larsson ağlara yolluyor. Golle iyice aksamaya başlayan sistem, 39'da ikinci golü getiriyor: Omotoyossi'nin şutu Aykut'tan Makondele'ye açılıyor, onun pas-şutunda
Servet kendi kalesini avlıyor. Galatasaray defansı mı? 'Ofsayt' kararı vermiş hakemden önce, seyrediyor. Bu sefer müdahale
erken geliyor. Sabri-
Arda, 43'te değişiyor. Arda golün asistini hemen yapıyor: Shabani Nonda tamamlıyor 44'te.
DERSLERİNE ÇALIŞMIŞLAR
İkinci yarı seyircinin ricası: "Saldırın." Futbolcular kırmıyor. Bu yarı oynatmak istedikleri oyun kendilerininki. Desteksiz de olsa topyekün saldırıyorlar. Bunaltıyorlar; Arda, Lincoln, Nonda imzalı netler; 63'te giren Karan imzalı 'çok netler' buluyorlar. Ama
rakip, özellikle de
kaleci Andersson
boyun eğmiyor. Bununla da kalmıyorlar, 75'te 'kaçan' sol kanat Andersson, Servet'e rağmen vuruyor, 3'ü atıyor. Galatasaray'ın 'abluka'dan çıkartamadığı gol +91'de Arda asistine yine Nonda ile geliyor. Yanlış anlaşılmasın. Futbol bu... Yenmek var, yenilmek de. Ama ilk yarıdaki gibi 'kadere razı olmak' çok eski bir moda artık, hem de Galatasaray'ın değiştirdiği! Bu
sezon, eski bir
teknik direktörle geri dönüş yapıyor. Bir taraf liginin sekizincisi. Uluslararası 'adı yok' ama Galatasaray'ı ezberlemiş, çalışmış. Diğer taraf, liginin lideri, tarihe sığmıyor. Ama çalışmayınca olmuyor!
Taraftar, 'Başarılar gelir geçer asaletin bize yeter' diye teselli ediyor ama bunun adı Galatasaray, bundan başka yok. Ve ona yakışanı başarının 'artanını' yakalamak aslında gelip geçenini değil!
Sabah