BU TAKIM BİTMİŞ ''AZİZ'İM''

Turkcell Süper Lig'de yapılan maçta Fenerbahçe, kendi saha ve seyircisi önünde Kayserispor'a 4-1 yenildi. Sarı-lacivertli ekibin ortaya koyduğu futbol yazarlar tarafından eleştirildi.

BU TAKIM BİTMİŞ ''AZİZ'İM''

Spor yazarlarının Fenerbahçe değerlendirmelerinden derlediğimiz özetler: Rıdvan Dilmen (Milliyet): Aragones'e Veda Edilsin Önce hemen şunu belirtelim. Kayserispor galibiyeti hak etti. Fenerbahçe takımının geniş bir kadrosunun olmadığını hep söylüyoruz. Hele hele Alex olmadığı zaman kaleye bile zor gideceğini düşünüyorduk. Nitekim maç boyunca penaltıyı pozisyondan saymazsanız tek bir organize gol girişimi yok. Sürekli acele bir oyun. Roberto Carlos, Önder, Edu, Gökhan, Yasin, Selçuk, Maldonado, Deniz, kaleci Volkan, rakip takım bekleri ile gelen Uğur ve Kazım. Bu kadar savunmacı ile oynuyorsun ama kalende dört gol görüyorsun. Hadi bu kadar savunma oyuncusuyla fazla pozisyon yaratamıyorsun ama insan herhalde vermezler de diye düşünüyor. Bu kadro ile iyi oymaya şansın yok. Ancak dediğimiz gibi bari bu kadar pozisyon verme. Takım demoralize. Taraftar demoralize. Böyle yakalanınca maç bitsin diye oyuncular dua ediyor ve fark geliyor. ONUR KAYADOR: PARAYLA PULLA REZİLLİK (TAKVİM) Maçı seyrederken bazı atasözleri aklıma geldi. 'Varlık içinde yokluk', 'Parayla saadet olmaz' gibi... Bunları alt alta sıraladığımız zaman kısaca Fener'in karanlık günlerinin bir özeti çıkıyor sanki karşımıza. Aziz Yıldırım, yine tonlarca para harcanmasına rağmen oyuncu transferlerinde başarıyı yakalayamamış, yanlış teknik adam seçimi yapmış, takımın çimentosu Aurelio'nun gitmesini engellememiştir. Fenerbahçe'nin oynaması gereken futbolu oynadı. Turgay ve Ragıp, Türkiye'de kendinden söz ettirecek futbolcular. Türk bir antrenör minicik bir bütçeyle Fenerbahçe takımını Saracoğlu'na gömdü dersek işin hakkını vermiş oluruz. Helal olsun. Hakem Halis Özkahya da son derece iyi bir maç çıkardı. Altan Tanrıkulu (Hürriyet): Taraftarlar ve Akbabalar 25 yıla yakın bir süredir izliyorum Fenerbahçe'yi.. Dünkü yenilgiden çok daha ağırlarını gördüm.. Çok daha kötü futbol oynadığına şahit oldum. Ama belki de ilk kez bir teknik adamın "kovulmak istercesine" sahaya bu kadar yanlış takım sürdüğünü, bu kadar kötü oyuncu değişikliği yaptığını görüyorum. Julius Aghahowa 26 yaşında. 6 sezon Shakhtar Donetsk'te forma giymiş, geçen sezon Wigan Athletic'te oynamış.. Yani onu bulmak çok da zor değil.. Sadece onu mu? Partizanlı Diarra'yı, Kievli Banguora'yı, Kharkivli Jackson'ı, Gaziantepsporlu Beto'yu, Tabata'yı.. Ama birilerinin işine gelmiyor böylesine isimsiz, geleceği olan, hızlı, yetenekli, takım oyuncularını transfer etmek.. 34'lük, sakat Josico'lar, Maldonado'lar, Seric'ler daha makbul oluyor her nedense.. Son söz tribünlerle ilgili.. Büyük kulüplerde bir taraftar vardır, bir de akbabalar.. Taraftarlar takımı kötü anında yalnız bırakmaz.. Tepkilerini; "I love Zico" diye son derece medeni bir şekilde ortaya koyarlar.. Başkanından futbolcusuna herkese eleştiri getirirler.. Akbabalara gelince.. Onlar işler iyi giderken en ön safta "Fenerbahçelilik" elbisesini taşırlar omuzlarında.. Ama işler kötü giderken, birilerinin isteğiyle hareket etmeye başlarlar.. Tıpkı adlarına "Genç Fenerbahçeliler" denen grubun yaptığı gibi. Can Bartu (Hürriyet): İkinci Sınıf! Fenerbahçe iyi bir takım değil. Futbol oynama mantaliteleri de iyi değil. Becerikli ayakları da yok. Bir tek Alex vardı, o da omuzundan sakatlandı. Fenerbahçe geride pas yaptığı vakit ne yapıyor? Kayserispor'a "Sen iyice kapan. Ben sağdan, soldan gelmeye çalışırım" diyor. Yine de gelemiyor. Bu orta saha ile bu top kontrolü ile bu futbol bilgisi ile, bu oyuncularla Fenerbahçe takımı bir şey yapabilir mi? Fenerbahçe takımı bu görüntüsüyle ikinci, üçüncü sınıf bir takım. Bir takım dolu bir takım olur, çok iyi mücadele eden oyuncuları olur, kötü de oynasa maçı kazanır. Fenerbahçe bu görüntüsüyle iyi de oynasa maç kazanamaz. Roberto Carlos 35 yaşına gelmiş. İsmi ile cismi ile top oynuyor. Fenerbahçe onun yerine oynatacak bir oyuncu bulamıyor. Neymiş efendim, Roberto Carlos, eski Roberto Carlos değilmiş. Eski Roberto Carlos olsa burada ne işi var? Hala Real Madrid'de oynuyor olurdu. Fenerbahçe kalecisinin toplara ne zaman çıkacağını, nasıl duracağını bilmesi lazım. Bir de takım kaptanlığı vermişler. Bir futbolcunun takım kaptanı olması için o takımı idare etmesi lazım. Volkan kendini idare edemiyor ki? Selçuk Yula (Fotomaç): Büyü de Gitti Elde bir tek o kalmıştı ama o da yani Kadıköy'ün büyüsü de gitti. Alınan galibiyetlerde rakipler eksik kalmasaydı bu büyü daha erken de gidebilirdi. Sakatlar çok ama o formayı giyenler Fenerbahçeli futbolcular değil mi? Oynamadıkları zaman hep isyan ediyorlar ama görev verilince de bir şey yapamıyorlar. Yenilen goller hep aynı. Tolunay Kafkas işi iyi çözmüş. Savunmanın göbeğine topu at, gerisini de Aghahowa'ya bırak. Biliyor ki oraya düşen toplar tehlike yaratacak. Emre'den Alex yaratmak boş bir hayalden öteye gidemez. Emre, Alex'in yanında iyi bir partner olur. Ama Alex oynasaydı, Aragones Emre'yi sağ açığa koyardı. Yetenekleri az olan futbolculardan yaratıcılık bekliyoruz. Elbette olmuyor. Ama hiç bir şey yapamıyorsan be kardeşim biraz koş. Takım sahaya çıkıyor. Güiza ilerde her zamanki gibi yalnız. Düşünüyorum da şu sahada koskoca İnter hiç pozisyona girememişti. Chelsea, CSKA, PSV takımları da öyle. Defalarca Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon galibiyetleri yaşanmıştı. Şimdi bakıyorum da Kadıköy'den korkan yok. İşte işin acısı bu. Yukarıda belirttiğim maçlar 40 yıl öncenin maçları değil. Ama o topu oynatan Zico'yu futboldan anlamaz diye gönderip, Aragones'in getirilmesini alkışlayanlar şimdi onun arkasında duracaklardır herhalde. Benim bu konudaki tercihim başka. İstikrar adına Daum ile Arthur Zico'nun arkasında durmuştum. Şimdi Aragones'i, onu savunanlara bırakıyorum. Ziya Şengül (Star): Bu Takım Bitmiş "Azizim" Bitmiş! Bu kaleci kardeşimize eleştiriyi bile gereksiz buluyorum. Haykırmak istiyorum, yetti çünkü yetti; olmaz olsun böylesi kalecilik! Her maçta hep aynı hatalar, aynı yanlışlar. Çare aramaya çalışıyorum, karanlığa gömülüp, karaları bağlıyorum ve eldivenleri bırakmasını tavsiye ediyorum. Aziz Yıldırım sezon başında ne demişti: Bu takım geçen seneden daha iyi. Nah daha iyi! Bu takım yerlerde sürünüyor Azizim, yerlerde. Zico'nun takımını mumla arar olduk. Sen teferruatla uğraşacağına önünde kurduğun takıma baksana. Biliyorum ki üzülüyorsun ama yanlışın büyüğünü sen yaptın Azizim. Al kalemi eline bizim gibi Azizim, yaz bakalım ne yazacaksın. Yazamazsın Azizim, yazamasın. Çünkü bu takımın yazılacak bir tarafı yok. Yanlış hesap Bağdat'tan döner. Gel şapkanı önüne koy. Bir an önce radikal kararlar al. Bırak bu ayakları, Dede'ye destek verip, arkasındayız laflarını terrarlayıp durma. Çünkü Dede'nin elinde bir baston var, kör-topal yürüyor, koskoca Fenerbahçe'yi de kendine benzetiyor. Bu gidişat iyi değil. Sen sen ol Azizim, bir an evvel aklı başında kararlar ver. Ver ki, beğenmediğin Zico'nun takımını geri getir. Ömer Çavuşoğlu (Bugün): Lige Havlu Attı F.Bahçe, sakatlar ordusu olmuş. Maç başlarken bir sürü oyuncusu sakat olan Sarı-Lacivertli takım maç esnasında da Gökhan ve Emre'nin sakatlanmalarıyla adeta revire döndü. Halis Özkahya belki de o penaltının tereddütü yüzünden Uğur Boral'a yapılan faulü es geçti. Bu da dönüp F.Bahçe'nin kalesinde gol oldu. Demek ki Halis Özkahya gününde değildi. Hatta hatta büyük takım kompleksi her nedense hakemlerde yaygınlaşmaya başladı. F.Bahçe, Şampiyonlar Ligi'nde umudunu yitirmeye başlarken, Süper Lig'e de havlu atmak üzere. Bunda da yedek kadrosunu zayıf tutan yönetimin suçu büyük. Belki kimsenin aklına Deivid'in ayağının kırılacağı gelmedi ama Deivid olsa bile bu takım iki aktif forvet oyuncusuyla mı bırakılır? Acaba F.Bahçe'yi güçlendirecek olan futbolcu devamlı sakat Emre mi olmalıydı?
<< Önceki Haber BU TAKIM BİTMİŞ ''AZİZ'İM'' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER