Sezon başında yeni bir takım kuruldu. Birçok oyuncu kadroya dahil oldu. Bazı isimlerle yollar ayrıldı. Bu operasyon, yönetimin maliyeti düşürme ve takımı gençleştirme projesi şeklinde adlandırıldı. Sezona başlarken neler düşündünüz?
Birçok oyuncu, özellikle
ekonomik sıkıntılardan dolayı kulübün üzerine çıkmaya başlamıştı. 23
futbolcu verdik, 14
futbolcu aldık. Bunu yaparken de G.Saray'ın omurgasını yeniden kuralım istedik. Yani;
kaleci, stoper, ön libero ve 10 numara... Bunu daha önce de
Adnan Sezgin ile 1992-1993
sezonunda yapmıştık. Bu projeyle iki sezon arka arkaya
şampiyon olmuştuk. O zaman da Kalli vardı. Sadece yarıştırıcı değil, aynı zamanda yetiştirici bir hoca olması nedeniyle yine Kalli'yi istedik. İkna edip zorla getirdik. Takımın büyük bölümü gençleştirildi. Kimya da tuttu. Şampiyonsak bunda en büyük katkı Kalli'nindir. Beni en büyük hayal kırıklığına uğratan, ligin bitimine 6 hafta kala onun tecrübesinde birinin takımı bırakıp gitmesiydi.
* Her şey iyi giderken 7. haftadaki Beşiktaş maçından önce Hakan Şükür ve Lincoln'ün kadro dışı kalmaları şemsiyeyi ters çevirdi...
Kalli, kararında haklıydı. Sezon başında
futbolcularımıza Florya'daki çalışma şartlarını, düzenini, yönetmeliği ve yöntemleri anlattık. Kendilerine yazılı olarak da verdik. Takımın kaptanına ve yıldızına denk geldi. Hocanın aldığı kararın arkasında durdum.
* Böyle söylüyorsunuz ama maç günü boş tribünlerin önünde Lincoln'le konuştunuz. Teskin etmeye çalışır bir görüntü verdiniz.
Çocukların ikisini de aradım. "Kurallara en başta sizin uymanız lazım, alınan karara saygı gösterdiğinizi görmek istiyorum" dedim. Ne yapmaları gerektiğini sordular; "Maça gelip arkadaşlarınıza
destek vereceksiniz" cevabını verdim. Geldiklerinde de "Takımla birlikteyiz" mesajı vermelerinden dolayı
tebrik ve teşekkür ettim.
'BIRAKMAKTA ISRAR ETTİ'
* Yine işler iyi giderken, A haberleri'>UEFA'daki kötü performansın ardından yaşanan düşüşü bekliyor muydunuz?
Normal karşılıyorum. Bir takım kuruyorsunuz, birçok futbolcu ilk kez bir arada oynuyor. O dönemde Lincoln ve Linderoth'un sakatlanmaları büyük
darbe oldu. Çünkü Mehmet
Topal her ne kadar büyük çıkış yapsa da daha acemiydi, ürkekti. Sonuçta UEFA Kupası'nda arzu ettiğimizi yaptık; zor da olsa gruptan çıktık.
* Kalli'nin, G.Birliği maçından bir gün önceki istifasında neler oldu?
Perşembe günü takımla bir toplantı yapmıştım. Basında Kalli'ye karşı
kampanya başlatılmıştı. Ben de oyunculara, "Kalli sezon sonuna kadar bizimle beraber. Sezon sonu da kalacak ve gidecek oyunculara beraber karar vereceğiz. Yani kariyeriniz ve hayatınızda Kalli çok önemli" dedim. Yazılanların aksine "Saygıda kusur etmeyin" mesajı verdim. Hocayı koruma amaçlı bu toplantıdan Kalli'nin haberi yokmuş. Bu toplantıyla ilgili Florya'ya bilgi vermeme rağmen Kalli'ye iletilmemiş.
Cuma günü öğleden sonra yanında Ahmet hocayla bana gelip "Bıraktım" dedi. "Ne oldu hoca?" diye sordum. Oyuncularla konuşmamdan rahatsız olmuş. Toplantının kendisinin değil içeriğinin önemli olduğunu anlattım. "Benim haberim olmadı. Çalışma prensiplerime ters düşer" dedi. Ben de, "Git, dinlen.
Sabah tekrar konuşuruz" önerisi getirdim ama fikrini değiştirmedi. 6 hafta kala gideceğini hiç düşünmüyordum. Ertesi sabah saat 9'da Adnan (Sezgin) aradı "Hoca istifasını veriyor" dedi. Hemen Florya'ya gittim. Baktım geri adım atmıyor, "Ahmet Akcan da seninle beraber gidiyor" dedim.
* Bir bayram havası oldu mu takımda?
Tam tersi. Çok üzüldüler, şok oldular. Hiç konuşma olmadı.
* Ankara uçağında takımla beraber miydiniz?
Tabii... Ama ben hiç konuşmadım futbolcularla. Gittiler otele,
akşam yemeğini yediler. Akşam bir toplantı yaptım. O toplantı, işin bütün güzergahını değiştirdi. Onlara şu soruyu sordum: "
Tarihin nasıl yazıldığını biliyor musunuz?" Herkes birbirine baktı. "Tarih kahramanları yazar.
Kahramanlar da
kriz dönemlerinde ortaya çıkar.
Hayatınızın en büyük fırsatı elinize geldi.
Allah size kahraman olma şansını bahşetti. Bu fırsatı kullanırsanız hem kahraman, hem de tarihin ta kendisi olursunuz. Neticede tarih, kahramanların hayat hikayesidir" dedim onlara... Sonra bir baktım, Haldun'un (Üstünel) ve Murat'ın (Yalçındağ) gözünden yaşlar dökülüyor. Futbolcular da ağlıyor. 15 dakikalık bir konuşmaydı. Ertesi gün takım G.Birliği maçına çıktı. Çok kötü sahada müthiş bir mücadeleyle kazandık.
'RİSKİ ÜZERİME ALDIM'
* Sonra hoca arayışı başladı...
Bir tek Abdullah Hoca'yla görüştüm. 6 hafta kala takımı bırakmasının etik olmayacağını söyledi. Sonra arkadaşların görüşünü aldık. "Bu işi biz götüreceğiz. Riski de ben üzerime alıyorum" dedim. Operasyonu Adnan Sezgin yönetti. Haftada iki toplantı ile gittik. Hasan, Hakan ve Ümit'le beraber d i ğ e r gençlerin hepsiyle o t u r u p konuştuk.
Feldkamp'ın; Hakan, Hasan Şaş ve Sabri'yi göndermesini ben engelledim
* Devre arası Kalli'yi göndermeyi düşündünüz mü?
Hayır hiç düşünmedim.
* Peki o dönemde herhangi bir hocayla görüştünüz mü? Abdullah Avcı'nın ismi geçiyordu. Teklifinizi kendisi de doğruladı.
Ben Abdullah Avcı'yla görüşmedim. Arkadaşlar görüşmüş olabilir. Gelecek sezonun arayışı içinde bir görüşme Kalli sezon sonu
teknik danışman olacaktı. Aynı zamanda alt yapıdaki hocaların eğitimi ve gelişmesiyle ilgilenecekti.
* Devre arasından lig bitimine kadar bir hoca gündeme gelmedi diyorsunuz öyle mi?
Doğru.
* Devre arasında Kalli'nin bazı oyuncuları göndermek istediği ama sizin buna karşı çıktığınız söyleniyor...
Doğrudur. Hasan Şaş, Sabri ve Hakan Şükür... Bunları göndermek istedi, "Olmaz. Sezon sonunu beklelim" dedim. Bunlar, yıllarca G.Saray'a
hizmet etmiş arkadaşlar.
* Hocanın gerekçesi neydi?
Bir kısmında
disiplin sorunu, bir kısmında istediği verimi alamaması gibi gerekçeleri vardı. Ama oturup konuştuktan sonra o konularda hocayı ikna ettik.
* Peki siz Kalli'nin gerekçelerine hak verdiniz mi yoksa zamanlama mı yanlıştı?
Hoca geldi oturup konuştuk. Hemen anında orada karar vermedik. Birkaç kez daha konuştuk. Her şeyin zamanlamasını doğru yapmak lazım. Karar yerinde olabilir. Ama doğru zamanda yapmanız lazım. Zamanlamasını yanlış yaparsanız, doğru karar da yanlış olur. Bunları anlattık. Kalli'yle bizim çok iyi bir diyaloğumuz vardı.
Ligin ikinci yarısında bambaşka birer Ümit Karan ve Arda vardı
* Futbolcularla hiç özel görüşme yaptığınız oldu mu?
Özel görüşmeleri devre arasında yaptım. Arda, Hakan ve Ümit ile... Kafalarında bazı soru işaretleri, hayatlarında da bizim gördüğümüz bazı yanlışlar vardı. İkinci yarıda sahada aslanlar gibi savaşan bir Ümit Karan buldunuz. Arda da çok iyiydi. Çocuklara doğruları anlattık.
* Hakan'la kon u ş t u n u z mu? Sizin için bir söz sarf etmişti.
Hakan çok iyi biliyor ki, G.Saray'a geldiğinde sözleşmesine karar veren,
imzayı atan bendim. Bugüne kadar kendisini hem yöneticisi hem ağabeyi olarak benim koruduğumu, kolladığımı ona sahip çıktığımı biliyor. O kadar stresin içinde insanlar yanlış sözler söyleyebiliyor. Bunları bazen hoşgörüyle karşılamak lazım. Her yapılan yanlışta kılıçla kafa kesmek gibi bir yöntem olmamalı. Hakan benim çok sevdiğim, değer verdiğim bir insandır. G.Saray'a da çok katkısı olan bir insandır.
Bu işin mimarları Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel
* Sezon başında Kalli'yi çok destekleyen G.Saray medyasının birden Kalli'ye cephe aldığını gördük. Ve devre arası nda gönderilmesi konusunda o dönem başka bir başkan olmasına rağmen sizin üzerinizde baskı oluşturdu. Hatta 'İki Adnanlar' gibi bir sıfat doğdu. O dönemi nasıl atlattınız?
Özhan Bey futbola hiç karışmadı. Kalli'nin gelmesini de yönetimimizin bir kısmı istedi, bir kısmı karşı çıktı. Neticede futbol bana bağlı olduğu için aldığım karara arkadaşlarım saygı gösterdi. Takım yeniden yapılanırken başımıza gelecekleri biliyordum. Tek kestiremediğim Linderoth'un ve Lincoln'ün uzun süreli sakatlıklarıydı. Ben bunları daha önce defalarca yaşamış bir insanım. Dolayısıyla medyanın; bana, Kalli'ye, Adnan'a saldırması bizim daha önce görmediğimiz şeyler değil. Açıkçası bu eleştirileri herkes yapabilir. Bunlardan ne Adnan ne ben etkilendik. Doğru bildiğimizi yapmaya devam ettik. Hiç geri adım atmadık. Toplam 36 futbolculuk bir operasyondan bahsediyoruz. Az bir iş değil. Her gün 3-5 futbolcunun işini halletseniz ancak bitirebiliyorsunuz. Bu sene alınan şampiyonluğa tüm herkesin katkısı var. Eski yönetimin, yeni yönetimin, bizlerin, hocaların, teknik
heyetin, futbolcuların... Ama sıralamaya koyarsak, bu işin mimarları Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel'dir. Tüm bu operasyonu onlar gerçekleştirdi. Muhakkak benle istişare ettiler. Olurumu aldılar. Neticede bu payede bütün camianın başarısı olmasına rağmen liderliği Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel yaptı. Haklarını teslim etmek gerekir. Bu takımı kuran da Feldkamp'tır. Onun da hakkını yememek lazım.
F.Bahçe, Roberto Carlos'u alarak çok doğru bir işe imza attı
* G.Saray'ın F.Bahçe'ye üstünlük sağladığı dönemde hep yöneticiydiniz. Gerets döneminde 20:45 çıkışıyla rakibi strese soktunuz. Bu dönemde de kenetlenmeyi başlattınız. İnsanlar, " F . B a h - çe'nin Roberto Carlos'u aldığı sene bile G.Saray şampiyon oluyor" diyor. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Roberto Carlos
transferi bana göre tüm
Türkiye açısından son derece önemliydi. Carlos'un F.Bahçe'ye futbol olarak çok katkısı olacağını düşünmüyordum ama F.Bahçe'ye bir hava getirdi. Bu bir gerçek. Türkiye'ye
yabancı futbolcuların bakış açısını daha olumlu hale getirdi diye düşünüyorum. İtibar kazandırdı. "Roberto Carlos oynuyorsa biz niye gitmeyelim" diye düşünülecek. Çünkü transfer yapacağın
vakit adam Türkiye'yi en son planda kabul ediyor. Avrupa'da oynamak istiyor. En son alternatif olarak Türkiye'yi görüyor. O anlamda F.Bahçe doğru bir işe imza attı diye düşünüyorum. Ama dikkat ederseniz F.Bahçe şampiyonluğu derbilerin dışında daha çok puan kaybettiği için kaybetti. Yani biz sadece F.Bahçe'yle yarışmadık ki... Beşiktaş ve
Sivasspor da vardı.
* Bu işin sırrı nedir? Takımınızın zaten belli bir kalitesi olmak zorunda ama devamında yönetime düşen görevler neler?
Öncelikli olarak takım olmak şart. Yani; yönetim, teknik heyet, takım, çalışan malzemeciye kadar bir kere bir
ekip olmak zorunda ve o ekip ruhunu ortaya koymaktan başka çare yok. Bunu yakalamak çok zor değil. İnsanlara açık olun, samimi olun, adam kayırmayın, ayırmayın. Kurallar herkes için geçerli olsun. Futbolcu da desin ki, benim yöneticim adildir. Ama mesela bazı konularda hiç affım yoktur. Bunu futbolcu da bilir. Futbolcuların yönetimin adaletine inanması lazım. Samimiyetine inanması lazım. Bizim o işi iyi yaptığımızı düşünüyorum. Bir büyükleri, ağabeyleri, yöneticileri olarak onlardan sevgiyi ve anlayışı eksik etmedik. SABAH