Beşiktaş camiasının önde gelen isimlerinden gazeteci-yazar ve Beşiktaş kongre üyesi Atıf Keçeci TAKVİM'e
zehir zemberek açıklamalarda bulundu. Siyah-Beyazlı kulübün içinde bulunduğu durumdan son derece rahatsızlık duyan deneyimli isim,
Yıldırım Demirören'in koltuğu bir an önce bırakmasını
tavsiye etti....
-
Yıldırım Demirören ve
yönetimlerini saha içi ve saha dışında nasıl buluyorsunuz?
A.K.- Var olan tablo içler acısı.
Borç 110 milyon dolar, 2012 senesine kadar olan tüm gelirler kırdırılmış. Çalışanların, sporcuların ücretleri devamlı ertelenerek
personel sıkıntıya sokulmakta. Sayıları 50'yi geçen
transferler ne yazık ki başarıyı getirmemiş. Sadece 2
Türkiye Kupası alınarak taraftarlar avutulmuştur.
-Transfer potikası için ne dersiniz?
A.K- Futbol gibi fazla sayılı ekiplerle yapılan sporlarda kadro istikrarı başarının gelmesinde en önemli faktördür. Her
sezon 7-8 adam alırsanız başarı gelmez. Transfer yanlışlarıyla ilgili en son örnek Delgado'nun Beşiktaşlılaştırılması. 2008 Ağustos'unda yapılan 3 senelik
sözleşme ve yıllık ücretin 2.3 milyon euroya çıkarılmış olması
futbolcuya bu dönem için sahip olunduğunu göstermektedir. Oysa öğreniyoruz ki sözleşmesi Haziran 2009'da bitecek ve serbest kalacak Delgado'nun tüm hakları 7 milyon 750 bin dolara alınıyor. Oyuncunun bonservisine sahip olan
Yıldız Holding, Beşiktaş'a "Delgado'ya İspanyollar talip. 2.5 milyon euroya satabiliriz" diyerek aba altından
sopa gösteriyor. Siyah-Beyazlılar da Delgado'yu 7 milyon 750 bin dolar ödeyerek alıyorlar. Delgado'nun ederinin üzerinde bir rakam. Bir başka muamma da
Zapotocny...
Udinese 2.3 milyon euroya razıyken 6 ay sonra 4.5 milyon euro bonservisle alınıyor. Bunlar kafa karıştıran, insanı şeytanın avukatlığına soyunduran şeyler.
-Siyah-Beyazlılarn'ın takımdan gönderilen yabancılarla UEFA'lık olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
A.K- Ayrılıklar hep karşılıklı sürtüşmeyle oluyor. Bu konuda Del Bosque başlı başına ele alınması gereken bir gelişmedir.
Tigana için de aynı uygulamaların söz konusu olacağı söylenmekte. Bu insanların hepsi kötü değil. Bu isimlerin
yurt dışına çıkma sebepleri tabi ki para kazanmak. Yarı yolda bırakıldıkları zaman sözleşmelere dayanarak bu yola başvuruyorlar. Ancak," Nasıl olsa hallederiz" denilerek Beşiktaş'ın 16 milyon TL gibi önemli bir miktarda
para cezası ödemesine neden olunmuştur. Bunlar transferde deneme-yanılma yoluna başvurulduğu için oluyor. Bu yanlışları yapanlar bugün hala aramızda.
-
Ertuğrul Sağlam ile Mustafa Denizli'yi karşılaştırırsak...
A.K- Sağlam ligde 4 galibiyet, 2 de beraberlik aldı. Ancak, Kharkiv maçı sonrası
Ertuğrul Sağlam'a karşı olan
yöneticilerin, ki bana göre Başkan Yıldırım Demirören'in bilgisi dahilinde sarfettikleri ağır sözler Ertuğrul Sağlam'ı kırmıştır. Beşiktaş'ta hiçbir yönetici Demirören'in haberi olmadan hapşırmaz bile. Sağlam da her haysiyetli insanın yapacağı işi yaparak görevi bırakmıştır. Şimdi de Mustafa Denizli'yle Beşiktaş 16 puan kaybetmiştir. Ertuğrul Sağlam gittiyse Denizli'nin 4 defa fazladan gitmesi lazım.
-
Fulya Projesi de büyük
tartışma konusu...
- Beşiktaş, bugün 100 milyon doların üzerinde bir artı kar elde edebilirdi. Sözleşme her ne kadar yüzde 67'ye 33 olarak açıklansa da gerçek bu değil. Yüzde 67'nin 40'ından fazlası yerin altındaki
otoparklar. Oysa müteahhitin otopark hissesi yüzde 9. Fulya baştan başa yanlış. Bana göre oranın geliri heba edildi.
-Sizce yapılması gereken nedir?
A.K- Başkan Yıldırım Demiröeren arkasına dönüp bakmalı. Göreve geldiği günden bu yana Beşiktaş'a kazandırdıklarıyla kaybettirdiklerinin bilançosunu çıkarmalı. Eğer kendisini Beşiktaş'a yararlı işler yapan bir insan olarak görüyorsa söylenecek hiçbir şey yok. Ama masanın karşı tarafına geçip kendi döneminin icraatlarını gerek sportif, gerekse de mali açıdan değerlendirerek bizlerin taşıdığı endişeyi, gidişatla ilgili umutsuzluğumuzu görüp bunun önüne geçebilmenin tek çaresinin Beşiktaş yönetiminde kan değişikliği olacağını görmelidir. Tek bir gerçek var ki Beşiktaş Ylıdırım Demirören'le hiçbir yere gidemiyor. Borçlanmaktan başka bir icraat ortaya konulmuyor. Beşiktaş'ın büyük kayıplarından birisi de
halk arasındaki sevecenliğini yitiren bir kulüp haline gelmesi. Kendisinin çok şikayetçi olduğu üçüncü büyük durumuna getirilmek istenilmesinin asıl sebebinin de kendisi olduğunu aynaya bakıp anlaması gerekli. Demirören, görev yaptığı 5 sene içerisinde hiçbir lig şampiyonluğu alınmamasının ve bu şampiyonlukların ezeli rakiplerin elde etmesinin,
marka değeri olarak ezeli rakiplerden geride kalınmasının tek nedeninin kendisi olduğu gerçeğinin farkına varmalıdır. Yönetimiyle beraber Beşiktaş'ın kendilerine ne kötülük yaptığını inanın herkes çok merak ediyor... Zira yönetim tarzları sanki Beşiktaş'tan intikam alır gibi. Eğer biraz Beşiktaş sevgisi taşıyorlarsa, Siyah-Beyaz renkleri azıcık olsun yürekten seviyorlarsa kendilerinin lafta kullandıkları Beşiktaşlılık duruşunun gereğini yapmaları ve kulübe
veda etmeleri gereklidir. Bir an önce istifalarını sunmaları belki de Siyah-Beyazlı camia için yapacakları en büyük ve en önemli icraatları olacaktır. Beşiktaş, Yıldırım Demirören'le hiçbir gidemiyor.
SABAH