"
Daum gençlere şans vermez" Antalya'da yapılan 2008 U17
Avrupa Şampiyonası'nda Genç Millî Takımımızın kaptanıydı.
Manchester City'nin denediği ve istediği bir
oyuncuyken, bu turnuvada gösterdiği per
formanstan sonra
Fenerbahçe'ye
transfer oldu. Bu
sezon Büyükşehir Belediye
spor'da
kiralık olarak forma giyiyor. Ülkemizdeki altyapı
sistemini eleştirirken, “Dünya yıldızlarının farkı bizden daha yetenekli olmalarında değil, altyapıda aldıkları eğitim ve vizyonda” diyor.
F.Bahçe'nin
İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a kiraladığı
Abdülkadir Kayalı ile TFF'nin TamSaha Dergisi'nden Aydın
Güvenir keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Ankaragücü'nde oynarken Manchester City'den gelen davet üzerine bu
takımda kısa bir süre de olsa
antrenmanlara çıktın. Daha sonra yeterli şartlar oluşmadığı için transferin gerçekleşmedi. Orada olduğun sürece bulunduğun ortamı, altyapı sistemini ve
Türkiye'ye göre farklılıklarını anlatabilir misin?
"Bahsettiğiniz olay yaklaşık 3-4 sene önce gerçekleşmişti. İlk olarak oradaki sistemin ve mantalitenin buradan çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Altyapılara önem verip, buralardan iyi oyuncular çıkarma hedefindeler. Manchester City kulübü şu an o kadar olmasa bile, o dönem altyapıya çok önem veriyordu.
Sistemleri, oyuncuya bakış açıları, oyuncularla ilgilenme şekilleri, yeri geldiği zaman oyuncuların arkasında durmaları Türkiye'ye göre çok farklı. Bence bu durum imkânlarla da alâkalı. İmkânlar daha iyi olursa, altyapıdan iyi oyuncu çıkarmak da daha kolay oluyor
doğal olarak. Benim iki
ülke arasında gözlemlediğim farklılık da bu yönde."
2008-2009 sezonunun devre arasında Fenerbahçe'ye transfer oldun. Transfer hikâyeni anlatabilir misin?
"Manchester City benimle ilgilenirken Ankaragücü'nün oyuncusuydum. İki kulüp anlaşamadığı için İngiltere'ye transferim gerçekleşmemişti. Hemen sonrasında Antalya'da U17
Avrupa Şampiyonası düzenlendi. Ben de turnuva boyunca U17 Millî Takımımızın kaptanlığını yaptım ve iyi bir şampiyona geçirdim. Burada ön plana çıkınca Avrupa'da bazı kulüplerin beni takibi devam etti ama bu dönemde sözleşmem bulunduğu ve 18 yaşından
küçük olduğum için bir sonuç çıkmadı.
Aslında sezon sonu sözleşmem bitiyordu. Yurtdışına transfer olabilmek için ya sözleşmemin bitmesini bekleyecektim ya da yurtdışına gitmeyecektim. Bu konu hakkında düşünürken devreye Fenerbahçe girdi. Kulübümle görüşüp anlaştılar. Bunun üzerine 2008-2009 sezonunun devre arasında Fenerbahçe'ye transfer oldum.
Bana göre bu transferde U17 Avrupa Şampiyonası'nda ortaya koymuş olduğum
futbol çok etkili oldu. O turnuva sırasında 17 yaşındaydım ve Ankaragücü kadrosunda çok yer bulamıyordum. Ancak o turnuva tanınmamı ve kulüplerin dikkatini üzerime çekmemi sağladı."
Bu sezon
Okan ve Gökay örneklerini bir kenara bırakırsak, Fenerbahçe'nin altyapıdan oyunculara pek şans tanımadığını görüyoruz. Fenerbahçe'ye transfer olurken bunlar aklına geldi mi?
"O dönemde başka kulüpler de benimle ilgileniyordu. Ancak Fenerbahçe çok ciddi yaklaştı. Ben de iyi bir Fenerbahçeliyim. Bahsettiğiniz konuları transfer olurken hiç düşünmedim, çünkü kendime güveniyordum. Ancak daha sonra ciddi bir
sakatlık yaşadım. Transfer olduğumda Fenerbahçe'nin başında Aragones vardı.
Gençlerbirliği deplasmanında bana şans verecekti. Ama hayatımda ilk defa adale sakatlığı yaşadım. Yaşım küçük olduğu için tecrübesizdim ve dengesizce yüklenmelerden ötürü arka adalemden sakatlandım. Sakatlık da uzun sürünce sezonu kapatmak zorunda kaldım."
Daum gençlere şans vermez
A takımda şans bulamamanı bu sakatlığa mı bağlıyorsun?
"İlk geldiğim dönemdeki neden tamamen bu sakatlıktı. Çünkü o dönemde Aragones'le sürekli konuşuyordum. O da bana çok
destek olup, arkamda duruyordu. Eğer sakatlanmasaydım, Gençlerbirliği maçıyla oynamaya başlayacaktım. Sonraki sezonda ise takımın başında Daum vardı.
Bu dönemde A takımda şans bulamamamın nedeninin ise tamamen Daum olduğunu düşünüyorum. Çünkü antrenmanlarda çok iyi çalışıyordum ve sakatlığımdan tamamen kurtulmuştum. Ancak Daum gençlere hiç şans veren bir hoca değil. Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe'de sadece 1 maç oynadım. O da
Ziraat Türkiye Kupası'nda kendi evimizdeki
Altay maçıydı. Bunun dışında iki kez de kadroya girdim, o kadar."
“Ankaragücü'nde 1-2 sezon daha oynayıp transfer olsam daha çok forma şansı bulurdum” diye düşündün mü hiç?
"Fenerbahçe'ye o tarihte geldiğim için hiçbir zaman pişman olmadım. Çünkü orası çok farklı, çok büyük ve her oyuncunun hayallerini süsleyen bir kulüp. Mesela sakatlığım olmasaydı ve Aykut Hoca transfer olduğum dönemde takımın başında olsaydı forma şansı bulabilirdim.
Belki yine başka bir takıma kiralık olarak gidebilirdim ancak Aykut Hoca bana ona göre eğitim verecekti en azından. Fenerbahçe gibi kulüplerde 17 yaşında da olsanız, 25 yaşında da olsanız oynamanın hiçbir garantisi yok. O yüzden doğru ve zamanında bir transfer gerçekleştirdiğimi düşünüyorum."
Bu sezon
Okan Alkan ve Gökay İravul gibi genç oyuncular zaman zaman kadroda yer bulmaya başladı. “Keşke bu sezon Fenerbahçe'de oynasaydım” diye düşünüyor musun?
"Aykut Hoca geçen sezon kulüpte sportif direktör olarak görev yapıyordu. Onunla
diyalog halindeydim. Bana çok yardımcı oluyordu. Zaten geçtiğimiz sezon Büyükşehir Belediyespor'a kiralık olarak transfer olmama da onunla istişare ederek karar verdik. Tabii ki insan “Geçen sezon Daum yerine Aykut Hoca ile çalışsaydım” diyor kendi kendine ama şansa bağlı biraz da bu işler. Eğer bu sezon Fenerbahçe'de olsaydım ve çok çalışsaydım Aykut Hocanın Okan, Gökay gibi bana da forma vereceğini tahmin ediyorum."
Fenerbahçe'den İBB'ye kiralanma sürecini bizlerle paylaşır mısın?
"Geçen sezon oynadığım tek maç olan Altay karşılaşmasından önce Aykut Hoca, İBB'nin beni transfer etmek istediğini söyledi. Abdullah Hoca da beni Genç Millî Takımlardan tanıyordu ve bu transferi gerçekleştirmek istiyordu. Aykut Hoca düşünmemi söyleyince, “Düşünmeme gerek yok hocam, siz nasıl uygun görüyorsanız onu yaparım” cevabını verdim. Çünkü Aykut Hocanın benim
gelişimime katkıda bulunacak şeyler yapmaya çalıştığından emindim."
İBB'deki ortamı bize anlatır mısın?
"Çok iyi bir ortam olduğunu söyleyebilirim. Takımda herkes birbirini çok seviyor. Abdullah Hoca da bilindiği gibi gençlere çok önem veren, kariyeri boyunca altyapıdan yeni yüzler çıkarma çabasında olmuş bir
teknik adam. Ben de ondan sürekli bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Takımdaki herkes de Abdullah Hocayı çok iyi tanıyor. Nerede ne demek istediğini çok iyi biliyor. Bir bakışından bile ne demek istediğini hemen anlıyorsunuz. Tüm oyuncularla iç içe olan ve onlarla sürekli ilgilenen açık sözlü bir hoca."
Gelişim döneminde olduğun bu çağlarda Abdullah
Avcı ile çalışmak sana neler katıyor?
"Abdullah Hoca hem futbol bilgisi hem de insanlık açısından çok saygı duyduğum biri. Bugüne kadar birçok genç oyuncuyu Türk futbolunun hizmetine sunmuş bir teknik adam. Ben de bu durumdan istifade etmeye çalışıyorum. Dediğiniz gibi yaşım genç ve her gün kendimi geliştirmem gerekiyor. Bu gelişim için gerekli olan güven ve cesareti de Abdullah Hoca bana veriyor."
Büyükleri dinlemek gerek
Aydın Yılmaz İBB'de kiralık oynayıp Galatasaray'a geri dönerken
Abdullah Avcı, “Bir sezon daha burada oynasa çok daha iyi duruma gelir” demişti. Sezon sonu Abdullah Hoca senin için de aynı şeyleri söyler ve kalmanı isterse ne yaparsın?
"İnsan bazen işin doğrusunu kendi bilemez. Benim de kişiliğimde çevremdeki büyüklere saygı duyup, onları dinlemek ve kendime bu doğrultuda bir şeyler katmak var. Eğer böyle bir durum olursa, öncelikle Aykut Hocayla görüşür, Abdullah Hoca ile konuşup bir istişare yaptıktan sonra durum neyi gösterirse ona göre hareket ederim. Çünkü insan her an kendini geliştirmek zorunda. Yaş kaç olursa olsun her zaman, her durumda yeterli olamayabilirsiniz. Benim de hedefim kendimi sürekli geliştirmek. Bunu da bana değer veren hocalarımı dinleyerek yapmak isterim. O yüzden sezon sonu hocalarım benim için neyi uygun görüyorsa onu yapmaya hazırım."
Bu sezon İBB'de çok fazla forma şansı bulduğun söylenemez. Bunun nedeni nedir, kendinde ne gibi eksiklikler görüyorsun?
"Geçen sezon devre arası İBB'ye transfer olduktan sonra Abdullah Hoca çoğu maçta bana görev vermişti. Bu sezon ise kadro daha kalabalık. Ben de çalışarak forma şansı bulmayı bekliyorum. Bana göre bir
futbolcu antrenman yaparak eksikliğini tamamlayamaz. Ne kadar maç yaparsa, eksikliğini de o kadar gidermiş olur. Maç oynayarak kendini geliştirir. Benim gibi orta sahada oynayan bir oyuncunun da eksikliklerini gidermesi için sürekli oynaması gerekir.
Maç içinde konsantrasyon, maç temposuna sürekli ayak uydurmak ve sorumluluk almak benim şu an kendimde gördüğüm eksiklikler. Maçlara daha iyi konsantre olabilir, maçın temposuna devamlı uyum sağlayabilir ve oynadığım mevkiden ötürü oyun içinde daha çok sorumluluk alabilirsem kendimi geliştireceğime inanıyorum. Süper Lig'de yeni yeni oynamaya başlıyorum ve bu eksiklikleri gidermem gerektiğini biliyorum. Daha çok oynayarak kendimi geliştireceğine inanıyorum."
Alınganlığın yerini hırs alıyor
Takıma giremediğin dönemlerde sana destek olan birileri oldu mu?
"Ailem her zaman olduğu gibi hep arkamda durdu. Bunun dışında Aykut Hoca, A2 Ligi maçlarında görev yapmamı sağladı. Her zaman hazır olmam, maç tecrübesi kazanmam gerektiğini söyledi bana. O yüzden kadroya giremesem de A2 Ligi'nde sahaya çıkarak her zaman gelişmemi sağlamaya çalıştı. Takım içinde de Emre ve Uğur ağabeylerden bu dönemde büyük destek gördüm. Tabii ki genç bir futbolcu olduğum için niye oynamıyorum diye alınıp kırılıyorum. Ancak büyüdükçe bu alınganlığın yerini hırs alıyor."
Türkiye'de ya da dünyada orta sahada birlikte oynamak istediğin isim ya isimler var mı? Sana göre, sen oyunu yönlendirip pas dağıtırken, defansif özellikleriyle senin açıklarını kapatacak oyuncu profiline sahip en iyi oyuncu kim?
"
Emre Belözoğlu ile beraber oynamayı çok istiyorum. Emre ağabey zaten Fenerbahçe'den oda arkadaşım. Saha içinde ve dışında da çok yardımcı oluyordu. Şu anda da hâlâ görüştüğüm ve çok sevdiğim bir ağabeyim.
Oyun içinde de onu örnek alıyorum. O yüzden onunla yan yana oynamayı çok isterim. Telefonda konuştuğumuzda şakalaşıyoruz bazen, “Emre ağabey ben gelip yanında oynamadan futbolu bırakma sakın” diyorum.
Dünya futboluna bakarsak da
Xavi ve
Iniesta gibi isimlerle oynamak büyük ayrıcalık olurdu. Bana göre defansif anlamda orta sahada top yapan, partneri ya da partnerlerinin açıklarını kapatabilecek dünyadaki en iyi oyuncu Xabi Alonso. Adeta bir
emniyet supabı gibi. O da Xavi, Iniesta gibi oldukça iyi bir tekniğe ve oyun görüşüne sahip, ancak fizik gücü daha yüksek, sert ve aynı zamanda oyun içinde sakin kalmayı başaran bir oyuncu.
Bu yüzden Xabi Alonso'yu da çok beğeniyorum. Zaten
İspanya Millî Takımı'nda da Xavi ve Iniesta'nın arkasında oynuyor. Bunun dışında benimle aynı bölgede olan futbolculardan Ayhan Akman'ı da çok takdir ediyorum. Çok istikrarlı ve kaliteli bir futbolcu."
Sorunumuz altyapıda
Seninle aynı bölgede ya da sana yakın bölgede oynayan
Gerrard, Xavi, Iniesta, Lampard,
Sneijder gibi isimleri izledikçe “O pası nasıl attı, oyunu nasıl okudu da golü yaptırdı?” dediğin oluyor mu? Sana göre o bölgedeki oyuncuları diğerlerinden farklı kılan ne?
"Sorunun ilk bölümü için söylemek gerekirse
evet, “Nasıl da becerdi” dediğim oluyor. Ancak ben Türk futbolunun yetenek bakımından dünyanın zirvesinden yer alan ülkelerden biri olduğunu düşünüyorum. Mesela ben ve benim içinde bulunduğum jenerasyon 14-15 yaşından beri Genç Millî Takımlarda oynuyoruz. Her rakibe, her oyun anlayışına karşı mücadele ettik.
Yetenek açısından hiçbir sorunumuz olduğunu düşünmüyorum. Ancak eğitim, sistem ve diğerleriyle aynı imkânları sağlamak çok önemli. Bu imkânlar doğrultusunda verilen iyi eğitimle bir yerlere gelebiliriz. Bizde altyapı imkânları ve altyapıdaki eğitim maalesef çok eksik. Şu an ligimizde altyapı eğitimi çok zayıf oyuncular var. Bu saydığınız dünya yıldızlarının altyapıyı çok sağlam aldıklarını düşünüyorum. Oyun görüşlerini altyapıda aldıkları iyi ve doğru eğitimle geliştirdiklerine inanıyorum.
Özgüven duygusuyla yetişip büyüyorlar. Sürekli destek görüyorlar. Belirli bir sistemleri var. O sistemlerin dışına çıkılmadığı zaman da oyuncular belirli bir yere geliyor zaten. Tabii ki oyuncuların karakterleri de çok önemli gelişimlerinde. Yetenek anlamında bu oyuncuların bizim futbolculardan farklı olmadığını düşünüyorum; ancak onlar kendilerine altyapıda verilen eğitim ve vizyon sayesinde dünyada ayrıcalıklı olabiliyor. Bunun dışında söylemek istediğim çok önemli bir şey daha var. Ülkemizde çok büyük bir
yabancı hayranlığı var. Sürekli
yabancı futbolcu alınıyor. Bu gelen yabancıların bizim gibi genç oyunculara örnek olabilecek isimler olması lâzım.
Sıradan bir yabancı geliyor, ülke futboluna bir şey katmadığı gibi, bizim gibi genç oyuncuların da önünü tıkıyor. Üst kademelere çıktıkça işin ciddiyetini daha çok anlıyorsunuz. O günkü şartlar neyi gerektiriyorsa ona göre çalışma yapıp yeterli olmanız ve uyum sağlamanız gerektiğini öğreniyorsunuz. Sistem değişse de ben futbolcunun kendi oyun karakterini değiştirmeden futbolunu geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. İşi iyi ve doğru bilen kişilerden ve hocalarımdan örnek alıyor, onların sözlerini dinliyorum."
Anladığımız kadarıyla eğitime önem veren bir insansın. Bir futbolcunun saha içindeki eğitimi kadar, saha dışında almış olduğu eğitimin de önemli olduğunu düşünüyor musun?
"Elbette. Şu an zaten Ankara'da
Gazi Üniversitesi Spor Akademisi'nde öğrenciyim. Aslında babam hukuk okumamı çok istiyordu. Fakat Fenerbahçe'ye transfer olduğum ve İstanbul'a taşındığım için okula gidemiyorum. Bu yüzden kaydımı dondurmak zorunda kaldım. Kaydımı buradaki bir üniversiteye aldırmaya çalışıyorum ancak zor görünüyor.
O yüzden üniversite sınavına bir kere daha gireceğim herhalde. Ben sadece futbolcunun değil hayatta herkesin yaptığı meslekle sınırlı kalmaması gerektiğini düşünüyorum.
Hayat sadece futbol değil. Tabii ki futbolla değer görüyorsunuz, futbolunuzla seviliyorsunuz, bazen de ağır eleştirilere maruz kalıyorsunuz ama futbolcu da olsa her insanın eğitimli olması gerektiğini düşünüyorum.
Eğitim, insana farklı özellikler katıyor. Mesela futbolu bıraktıktan sonra antrenör de olsa, kendisine bir işyeri de kursa, eğitimli insanın eğitim almamış insana göre farkı açıkça belli oluyor. O yüzden insanın her anlamda kendini geliştirmesi gerekiyor."
Röportaj boyunca senin yaşındaki insanlardan duymaya çok da alışık olmadığım kelimelerle kendini çok güzel ifade ettiğini gördük. Bunun nedeni bolca kitap okumandan mı kaynaklanıyor?
"
Okul yıllarımda iyi bir öğrenciydim. Çok iyi paralar kazanıp, konuşmayı beceremeyen bir sürü futbolcu var etrafta. Bu yüzden ben insanın kendini ifade edebilmesinin ve konuşmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece futbolcu da değil, her insan için bu çok önemli bence. Elimden geldiği kadar kitap okumaya çalışıyorum.
Bunda aslında babamın büyük rolü var. Babam iyi bir bankacıydı ve kendini çok iyi ifade eder, konuları çok iyi anlatırdı. Dolayısıyla bizi de böyle yetiştirdi. Kız kardeşim de inanılmaz kitap okur. O da
Gazi Üniversitesi'nde eğitimini sürdürüyor. Sürekli elime kitap tutuşturuyor. Onun sayesinde de çok okuyorum. Daha çok eski ünlü oyuncuların hayatlarını anlatan futbol kitaplarını okumayı seviyorum.
Kitap okuyamadığım zaman da en azından
dergi,
gazete gibi yazılı yayınları takip etmeye çalışıyorum."
TamSaha