Günlerdir hep aynı korku vardı içimizde. Elenmek futbolun içinde var ama ya ülkemize yakışmayacak kadar kötü bir skor olursa diye çekindik durduk. 9. dakikanın sonunda
Alves ve Keita'nın
Volkan'ı uzaktan avlamalarıyla gelen iki gol, 14 dakikada görülen iki sarı
kart bu korkularımızı doruğa taşıdı. Ama sonra başka bir şey oldu. F.
Bahçe ruhunun verdiği büyüklükle,
futbolcular sahada cengaverler gibi savaştı. 20. dakikada Alex'in kornerinde Deivid'in vuruşu farkı bire indirdi. 30. dakikada Alex'in serbest vuruşuna Edu dokunamadığında şans yanımızda değildi. 41'de Kanoute 3-1 yaptı. İlk yarının uzatmalarında son
darbe Edu'dan olmak üzere kaçan fırsatlar,
F.Bahçe'yi ahlar vahlar içinde soyunma odasına gönderdi. İkinci yarıda Sevilla
frene basmak istedi. Ama bu fren 79. dakikada patladı. Deivid bir kez daha ortaya çıktı ve skoru 3-2 yaptı. F.Bahçeli futbolcuların hepsi sahada yıldızlaştı ama Uğur,
Vederson, Gökhan ve Deivid lokomotif isimlerdi. Sevilla'nın inanılmaz profesyonel seyircisi önünde bu mücadeleyi vermek, her babayiğidin harcı değil. Tam anlamıyla savaştılar ve penaltılara kadar maçı taşıdılar. Sonrası ise Volkan'ın gecesi oldu. Bir takımın kalecisiyle nasıl
zafer kazanacağını gösteren isimdi Volkan.
Fenerbahçe, Sevilla'dan elenmiş olarak dönse de bu futboluyla alkışlanacaktı. Tıpkı Avrupa'nın ilk 8'i arasına girildiğinde Sevillalı taraftarların centilmence alkışladığı gibi.
AYAKTA ALKIŞLAMA ZAMANI
"Benim hedefim hiçbir zaman bitmez" diyen
teknik direktör Zico'nun, Sevilla gibi bir deplasmanda uzun süre çift santrforla mücadele etme cesaretini asla unutmamak gerek. Artık F.Bahçe, Avrupa'nın en büyük 8 takımından biri. Ve bu
inanç, bu birliktelik nereye kadar gidecek bilinmez ama F.Bahçe'yi ayakta alkışlamanın tam zamanı. Bu mutluluğu Türkiye'ye yaşattıkları için biz de alkışlıyor ve hedefin Zico'nun istediği gibi hiç bitmemesini diliyoruz.
sabah