Bunlar gibi onlarca ismi
futbolumuza kazandıran, milli
takımlar,
İstanbulspor, G.Saray altyapıları ve şimdi de İstanbul Belediyespor'a verdiği hizmetlerle dikkat çeken Abdullah
Avcı ile Türk futbolunun yaralarına neşter vurmaya çalıştık.
Başarılı
teknik adamla popülist ve sansasyonel çıkışlardan ziyade Türk futbolunun sorunlarını konuştuk ve kurtuluş önerilerini aldık.
Her geçen sezon lige daha fazla asılan bir takım görüyoruz. Hedef, kademeli olarak zirveye çıkmak mı?
Çok sağlıklı ve kurumsal bir yapımız var. Geçen yıl ligi orta sıralarda bitirdik ama büyük
takımlara karşı aldığımız başarılı sonuçlar, fair play ruhuna olan saygı ve pozitif futbol ile kamuoyundan çok olumlu tepkiler aldık. Bu sene kupada iddialı ve fiziki kalitesi daha yüksek bir takım olmayı
hedefliyoruz.
'Güzel futbol' felsefesini mi, yoksa sıralamada yukarılarda olmayı mı
tercih edersiniz?
Bence iyi oyun daha önemli.
Oyuncunun ve seyircinin keyif aldığı futbol zaten sonuca da etki edecektir. Biz oynadığımız iyi oyunla takdir ediliyoruz zaten.
Ama bu, kısa vadeli bir tatmin olmuyor mu? İnsanlar sizi iki yıl sonra iyi oyununuzla değil, sıralamadaki başarınızla hatırlayacak.
Büyük kulüplerin arasında bizim ön plana çıkmamız için yapmamız gereken gerçekçi atılımlar var. Anadolu'dan
şampiyon çıkma beklentisi koca bir yalan ve hayaldir. Biz oynadığımız oyunla insanları tatmin edip büyük takımlara kafa tutabiliyorsak gerçekçiyiz d
emektir. Biz burada insanlara hayal satmakla görevli değiliz ki.
Büyükler dışında şampiyonluk hayal diyorsunuz. Geçen yıl Sivasspor'un başarısı size bir güven vermedi mi?
Sivas'ın çıkışına saygı duyuyorum. Ama kısa vadeli çözümler değil, sağlam temeller atıp uzun vadeli, istikrarlı duruşlar ortaya koymamız lazım. Bu ligimizin sosyo-
ekonomik ve eğitim düzeyi ile alakalı bir durum.
Temelde doğru şeyler yapmamız lazım ki, Türk futbolunu büyüklerin tekelinden kurtarabilelim. İşte o zaman Anadolu'dan şampiyon çıkacağından söz edebiliriz.
Yakın zamanda öyle bir ihtimalden bahsedilebilir mi?
İtiraf etmeliyim ki ben yakın zamanda öyle bir iyimser tablo göremiyorum. Bu, uzun soluklu bir projenin ortaya koyacağı bir durum.
Okul eğitimi ile futbol eğitimini bir arada çözeceğimiz zaman bu durumdan bahsedebiliriz ancak.
Bu anlattıklarınızdan, başarı için kıstasın para olmadığı sonucu mu çıkıyor?
Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısı düzeldiğinde ve Türk
futbolcusunun altyapı ve eğitimini doğru aldığı bir ortamda başarı kaçınılmaz olur. Rahmetli Hasan Doğan'ın da bu konuda ciddi projeleri vardı. Bunlar ne zaman hayata geçer bilemem. Çünkü sıkıntılı ve sancılı bir dönemden geçiyoruz. Belki bunları ben bile göremem ama çözümün, temeldeki sorunların giderilmesinde olduğunu söylüyorum ben.
Kendinize uzun vadeli bir hedef koydunuz mu?
Herkes gibi benim de hedeflerim var elbet. Ben kademe kademe ve sağlam adımlarla yol aldığımı düşünüyorum. Tepeden bir yerlere inmedim. İnmem için sunulan fırsatları da teptim. Ben 3 yıl Süper Lig'de yardımcı antrenörlük yaptığım halde kimse beni bilmiyordu. Milli Takım'da elde ettiğim başarıdan sonra ismimi öğrendiler. Ama elde ettiğim her başarıda bile başarımı küçümseyen bahaneler ürettiler. Ama gün gelecek üretecek bahaneler kalmayacak. Doğru zaman ve zemin oluştuğunda ben de hedeflediğim yerde olacağım.
Geçen sezon Galatasaray'dan aldığınız teklifin neresinde terslik vardı?
Zamanı doğru değildi. Benim felsefem, doğru işler yapıp bir yerlere gelmek. Birilerinin sırtına basıp ilkesizce fırsatçılık yapmak değil.
Sizin açınızdan mı, G.Saray açısından mı doğru zaman değildi?
Ortam açısından doğru bir zamanlama değildi. Teklifi kabul etmem etik olmazdı. 2 hafta sonra şampiyonluk mücadelesi veren bir takımdan
transfer teklifi alıyorsunuz. Ayrıca ligin bitmesine 6 hafta kala, 2 yıldır emek verdiğiniz bir takımı yüz üstü bırakıp gitmekle gitmemek arasında tercihe zorlanıyorsunuz. Gitmek benim etik anlayışıma ters geldiği için kaldım. Fırsatçı biri olsaydım şu an Skibbe'nin yerinde ben olabilirdim.
Dönüp arkaya baktığınızda çok katı davrandığınızı düşünmüyor musunuz?
Benim hayatta kendimce ilkelerim var, bunlardan biri de 6 ayda bir kulüp değiştiren
model olmak istemem. Ki, bu Galatasaray da olsa ilkelerimi bir kenara bırakıp o teklife balıklama atlayamazdım. Benim yerimde başkası olsa Galatasaray'ın 'G'sini bile duysa giderdi. Ama benim ihtiraslarım yok. Galatasaray olacaksa gelecekte de olur, olmayacaksa da olmaz. Bulunduğum kuruma doğru hizmetlerde bulunmak önemli. Demek şu an bulunduğum yerde doğru işler yapmışım ki, Galatasaray gibi büyük bir camia tarafından onurlandırılmışım.
Süper Lig'de genç jenerasyonun bir çıkışı göze çarpıyor. Bu, Türk futbolunda neyin göstergesidir?
Başarıyı ben uzun vadeli değerlendiriyorum.
Tolunay Kafkas,
Bülent Uygun,
Hakan Kutlu,
Ertuğrul Sağlam gibi isimlerin daha 1-2 yıllık geçmişleri var. Uzun vadede neler yapacağımıza bakmamız lazım. Bu jenerasyonun daha sağlıklı ve programlı olduğunu, futbolcularla ilişkilerde daha bilinçli davrandığını düşünüyorum.
Türk futbolunda bir şeylerin sıkıntısını çektiğiniz hissediliyor. Hakem, yönetici, basın ya da taraftar. Bunlardan hangisi sizin için bu sıkıntının temel sebebini teşkil ediyor?
Hepsi... Net bir şekilde hepsi diyorum. Kendimizi de bunun dışında tutmuyorum. Teknik direktörler ve menajerler de bu sorunun bir parçası. Bu unsurlar, eğitimsiz bir
toplumun mensubu olmamızın
doğal sonucu maalesef. Buna futbolu provoke eden oyuncuları da sayabiliriz.
Çözüm Öneriniz Nedir?
Kaplumbağa hızı ile ilerleyen bir toplum olduğumuz için çözümlerimiz olsa bile çok ağır hayata geçiyor. Ayrıca
kaos ortamlarından beslenen bir toplumuz. Bunları yaşayıp geçiş döneminden sonra daha eğitimli futbolcu ve yöneticilerin gelip Türk futbolunda söz sahibi olmasını bekleyeceğiz. Bugün
holding yöneticileri gelip futbolumuzu yönetmeye çalışıyor. Çözüm için bunların değişmesi ve futbol kültürünün içinden gelen eğitimli insanların söz sahibi olması lazım.
Zaman