RIDVAN DİLMEN: DAKİKALAR İLERLEDİKÇE(Milliyet)
Ligde üç maçta iki mağlubiyet, Şampiyonlar Ligi'nde kötü başlangıç ve bir sürü eksik. En azından içeride
taraftarın önünde kazanmak istiyorsun. Oyuncuların ne kadar tecrübeli olursa olsun bu tabloda stres yaşamamaları mümkün değil. Maçın özellikle ilk yarısında üretken olamamanın tek sebebi de buydu zaten.
İlk yarının sonlarına doğru kısır giden maçta
Alex yine bireysel yetenekleri ile hazırladığı hücumu golle sonuçlandırarak demoralize
takımı kendine getirdi.
İkinci yarıda El Saka'nın da atılması
Fenerbahçe'nin işini daha da kolaylaştırdı. Emre gibi, Alex gibi,
Güiza gibi, dakikalar ilerledikçe rahatlayan oyuncular daha fazla zevk almaya başladılar oyundan. İkinci yarıda hem zevk aldılar, hem iyi oynadılar.
Fenerbahçe kredisini tüketti. Bu yüzden eksikler nedeniyle kadro genişliğine sahip olmadığı bu dönemi firesiz kapatabilmek çok önemli.
CAN BARTU: ÖNEMLİ OLAN GALİBİYET (Hürriyet)
Kendi sahanda oynuyorsun, üzerinde bir tutukluk, bir korkaklık var. Bunun nedeni peş peşe alınan başarısız sonuçlar. İleride tek başına kalan Güiza doğru dürüst top alamadı. Bir de üstelik iki tane açık, bir santrforla oynuyorsun. İki açığın görevi ileri gitmek mi, yoksa sağbekle solbeki korumak mı? Anlamak mümkün değil.
Ligde ilk golünü Kadıköy'de atan Güiza'yı hocası taraftarı alkışlasın diye oyundan çıkardı. Onun yerine
İlhan Parlak'ı soktu. İyi de yaptı. En azından 10 kişi kalmış rakibe karşı İlhan Parlak'ı alması akıllıca bir işti. Hatta Güiza'nın yanında İlhan'la başlayıp çift forvet düşüncesinde olsaydı daha iyi olurdu.
Gençlerbirliği pozisyon bulamasa da takım olarak Fener onsekizinin üzerinde çok dolaştı.
Bu durumda önemli olan galibiyetti. Bu galibiyet, sarı lacivertli takıma moral verir. İlerisi için daha bir organize olmaya çalışırlar.
GÜRCAN BİLGİÇ: BIR ŞEY DEĞIL; HER ŞEY (SABAH)
Alex, iki taraf adına da pozisyonsuz giden oyunu nefis bir golle takımına getirdi. Kaptan, orta saha gibi oynarken, aslında atağa dönük yarım forvet gibi kalmaya çalışırken, forvet olmayı
tercih etti tüm maç boyunca. Bir değil üç adamdı. Bir yerin değil, her yerin adamıydı. Bir şey değil, birçok şey olarak, gerçek lider olarak sahada kaldı...
...Son sözler Güiza'nın hakkı. İlk yarıyı neredeyse ayağına top değmeden bitirdi. Ama kendisini hep maçın içinde tuttu. Her topa pres yaparak enerjisini sakınmadı ve Carlos'un enfes pasında da hak ettiği golü buldu.
ZİYA ŞENGÜL: GOLLER GÜZEL FUTBOL TATSIZ (Star)
Alex, Güiza ve Kazım'ın gollerini bir kenara koyalım; Fener'in takım olarak pas yüzdesi düşük kalitede... Çoğunlukla her top, rakibe pas olarak gidiyor. Sistem, taktik arapsaçı!
Özellikle ilk yarıda Emre'nin ayakları, çenesi kadar konuşsa; bildik, tanıdık Emre'yi seyredecektik! Neden gergin? Neden bu kadar sıkıntısı olduğunu anlayamıyorum. Bir türlü oyuna ağırlığını koyamıyor. Saman alevi gibi.
Fener, golleri bir kenara diyor; bu
futbol, bu
sistem ve taktik, ne yazık ki bildiğimiz rakibine ağırlık koyan, futbolunu kabul ettiren bir takım olmaktan uzak göründü bize. Kazanılmış bir maçın ardından
eleştiri yağmuruna tuttuk gibi gözüksek bile, gelecek maçlara sadece görev olarak uyarımız olur.
SELÇUK YULA: DAHA GÜZEL OLMALI (FOTOMAÇ)
Fenerbahçe'yi Gençlerbirliği ile ilk önce 11'e 11 oynadıkları bölümle, sonra da 10 kişi kaldıkları bölümle değerlendirmemiz gerekir. İkinci bölüm çok iyi, söyleyecek bir şey yok. Ama ya önceki bölüm, ona ne diyeceğiz?
...Güiza'ya yazık değil mi? Adam yapayalnız, gene de her yere koşuyor. Aragones ona acımıyor ama taraftar her şeyin farkında.
En çok alkışı Güiza'ya gönderiyor. Rakip 10 kişi kalmış, skor 2-0, 80. dakika Güzia çıkıyor, İlhan Parlak giriyor. Yahu bir ikisini yan yana oynat da görelim bakalım ne olacak?
...
Volkan Babacan bana güven verdi. Hep böyle devam et Volkan. Çünkü Fenerbahçe'nin çok ihtiyacı var.