Cansun, "
Fenerbahçe'nin tur atlamasından büyük mutluluk duydum" derken, ''
Özhan Canaydın'ı döndürmeye çalışanları ciddiye almıyorum, Canaydın
Galatasaray'ı 6 senede 16 sene geri götürdü, Galatasaray, Fenerbahçe'ye bakıp kendini sorgulamalı, Fenerbahçelileri gıptayla izliyorum, Biz de üyeler eşine dostuna oy veriyor, Canaydın döneminde birlik beraberlik sıfırdı'' şeklindeki iddialı açıklamalarıyla dikkatleri çekti. İşte Mehmet Cansun'un Ligtv.com.tr'ye verdiği
röportajın ayrıntıları şöyle;
- Hem bir gazeteci hem de bir Fenerbahçeli olarak gördüğüm resim şu: Galatasaraylısı,
Beşiktaşlısı, Trabzon
sporlusu da Fenerbahçelilerin sevincine ortak oluyor. Siz de az önce röportaj öncesi sohbetimizde "Fenerbahçe'nin bu başarısına çok memnun oldum" dediniz. Zannediyorum bu röportajın ana fikri de bu olacak.
Doğrudur. Burada 2 önemli ayak var. Birincisi, bizlerin Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın, herhangi bir Türk
takımının başarılarına sevinmeme lüksümüz ancak bir
İspanyol, bir
Alman veya bir
İngiliz kulübü gibi
Şampiyonlar Ligi finalinde,
UEFA Kupası finalinde bir başka Türk takımı ile karşılaşacağımız gün olabilir. Aksi takdirde biz başarıya açız. Biz
Avrupa'da itilen kakılan bir millet durumundayız. Dolayısıyla Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın veya x bir takımımızın başarısı, benim için Türk takımının başarısıdır. Ayrıca bunun da ötesinde inandığım bir şey daha var, bir kulübün gerçekleştirdiği başarılar
rakip kulüpleri tetikliyor. Bir
baskı oluşuyor. O kulübün
taraftarı, üyeleri ve
yönetimi üzerinde baskı oluşturmaya başlıyor. Diyorlar ki "Bakın, Galatasaray UEFA Kupası'nı aldı, Şampiyonlar Ligi
şampiyonunu yenip Süper Kupa'yı kazandı, biz de artık Avrupa'da başarılı olmak mecburiyetindeyiz". Bu, oraya bir ivme getiriyor. Zamanında Beşiktaş'ta Sayın
Süleyman Seba gökdelenleri yaptığı
vakit gezdiğimizde kendisine şunu söyledim: "Süleyman abi, ne kadar beğendiğimi ve ne kadar kıskandığımı size anlatamam. Ama bu kıskançlık kötü manada değil.
Allah nasip etsin inşallah bir gün ben de kendi kulübüme böyle birşey kazandırayım". Fenerbahçe'nin göstermiş olduğu başarı da umut ediyorum ki; Galatasaraylılar, Galatasaray kulübünün üyeleri, yönetenleri, oyuncuları ve taraftarları oturup düşünecekler. "Biz ne hata yaptık da, biz bur
adayken, 6 senedir bizim bir tek Avrupa başarımız yok. Bizim başarılı olduğumuz günlerde hiçbir başarısı olmayan Fenerbahçe bugün Şampiyonlar Ligi'nde 2. turda oynuyor ve kazanıyor, biz hiçbir yerde yokuz. Biz nerede hata yaptık?". Bu insanların kendini sorgulaması ve düzeltmesi için bir sebep. Bu da benim 2. sevincim.
- Nerede hata yaptınız?
Bizim hatamız şu. Ben Galatasaray'ı
mavi kanlı olarak tahayyül ediyorum. Yani herkesin kanı kırmızıdır da bizim kanımız biraz daha değişiktir. Ne demek istiyorum burada? Biz daha çok
mürekkep yalamış bir topluluğuz. Olayları enine boyuna düşünüp daha mantıklı karar veren bir grubuz diye düşünüyordum. Galatasaray kulübünün üyelerinden bahsediyorum. Benim gördüğüm olay şu: Mantığı bir kenara koyup tamamen hissi olarak, devre arkadaşlarımıza, sıra arkadaşlarımıza oy veriyoruz. Karşı taraftaki de kendi arkadaşına, kendi dostuna oy veriyor. Kriter, hangi
ekip Galatasaray'ı daha ileriye götürür, daha iyi sportif neticeler elde eder değil. Kriter kim benim arkadaşım, kim benim dostum, ayıp olur ona oy vermezsem. O zaman da bu sentezden doğru sonuç çıkmıyor.
"FENERBAHÇELİLERİ GIPTAYLA İZLİYORUM"
-Peki ne yapılmalı?
2000'den beri hep söylediğim bu, Galatasaray'ın yeni bir
model seçmesi lazım. Galatasaray sportif başarılarıyla,
Türkiye'nin
ekonomik olarak en ağır krizde olduğu dönemlerde, dünyaya örnek oldu. Gaatasaray PSG'yi 4-2 yendi,
Senegal Dakar'da yürüyüşler yapıldı. Galatasaray
Real Madrid'i yendi Süper Kupa'yı kazandı, Çin Konsolosu Çin'deki yürüyüşlerle ilgili fotoğraflar getirdi. Yüzbinlerce insanın elinde sarı kırmızı kumaşlar ve arada 2-3 tane
Türk bayrağı... Bugün bakıyorsunuz Fenerbahçelilere, bugün dışarıda en az 20 kişi gördüm, Fenerbahçe
formasıyla dolaşıyor. Bundan güzel bir şey olabilir mi? Bu başarı bunu getiriyor.
-Galatasaray'ın başarılarını yönetimindeyken yaşamış bir Mehmet Cansun olarak, Fenerbahçelilerin sokaklarda formayla dolaşmasını gıptayla izler hale mi geldiniz?
Tabii ki gıptayla izliyorum. Çünkü benim taraftarı olduğum kulübün insanları kendi formalarıyla dolaşıyordu. Hem de sadece Türkiye'de değil. Yurt dışında da insanların Fenerbahçe formasıyla dolaşması için daha yolu var Fenerbahçe'nin. Ama biz Lüksemburg'da Avenir Begen ile karşılaştığımız zaman, caddelerde insanların yüzde 80'inde Galatasaray forması vardı. Avrupa'nın her yanından insan gelmişti. Barcelona'ya gittim, havaalanında Galatasaray forması satılıyordu. Niye? Alıcısı var çünkü. Malezya'da Galatasaray forması satılıyordu. New York'a gittim,
taksi şöförü Galatasaray amblemi asmış ama adam Koreli. Galatasarayı nereden tanıdığını sordum, "Benim arkadaşım Türk, lokantası var, orada Galatasaray'ın maçlarını seyrediyoruz. Harika bir takım, onun için
astım" dedi. Bu olay böyle gelişiyor.
-Siz bir liseli olarak, Galatasaray tribünlerinde çok yaygın olarak dile getirilen "liseli zihniyeti"ne karşı çıkıyor musunuz? "
Lise kültürü" ile "liseli zihniyeti"ni ayrı tutuyorum...
Yaşa !.. Buradaki farklılık şurada: Galatasaray Lisesi'nin Galatasaray'a vermiş olduğu düzgün davranma, dünyaya açılma, bir orta şark insanı değil de, bir Avrupalı gibi yaşama zihniyeti, seneler senesi Galatasaray'a artı olarak geldi. Ben 1947 doğumluyum. 6 yaşında beni ilk maça ablam götürdü. Galatasaray'ın maçlarında 2-3 binden fazla taraftarını 15 yaşıma kadar hiç görmedim. Ne oldu da Galatasaray taraftarı bu kadar arttı? 10 senedir yapılan her araştırmada Galatasaray en çok taraftarı olan kulüp çıktı. Peki ne oldu da Galatasaray taraftarı çoğaldı bu kadar azken? Çünkü Türk insanı, Galatasaray'ın başına gelen liseli, aristokrat görünümlü başkanlara, yöneticilere imrendi. Yani Galatasaray'ın taraftarı, sadece sportif başarılarla artmadı. Ama şimdi bu olay tersine döndü bumerang gibi bize gerisin geriye geliyor. Neden geliyor? Çünkü bir türlü değişimi kabul etmiyoruz. Halbu ki dünya değişiyor. Futbol eski
futbol değil, futbol bir sanayi. Biz bu sanayiye ayak uydurmak mecburiyetindeyiz. Eğer ayak uyduramazsak daha geri düşeceğiz.
Radikal kararlar almalıyız. Burada sadece liselilerin de hatası yok. Galatasaray'ın içindeki her bir üyenin hatası var. Galatasaray'da üyelerin yüzde 50'si liseli, yüzde 50'si liseli değil. Eşit dağılım var. Bunu bilmesem derim ki "Lise zihniyeti Galatasaray'ı rahat bırakmıyor, kimseyi içeri almıyor". Halbu ki öyle değil. Galatasaray Lise'sinde okumamış diğer üyeler de içeri almıyor kimseyi. Galatasaray Lisesi'yle alakası yok olayın.
-Siz
seçimler öncesi liste yaparken liseli olmayan şu ismi çıkart diye bir baskı gördünüz mü?
Listeden çıkarttıklarım oldu ama liseyle ilgisi yok.
-Bunlar söylendi ama, hatır gönül işine döndü listeler.
Bravo. Halbu ki burada hatır gönül değil önemli olan. Galatasaray ve müessese önemli. Siz bir sanayi müessesesini idare ediyormuşçasına bu kulübü idare etmek mecburiyetindesiniz. Buna karşı çıkıldığı sürece başarısız olmaya macbursunuz.
-Kendi şirketlerini hatır gönülle yönetmiyorlar. Ama konu Galatasaray'a geldiği zaman hatra gönüle göre yürüyor.
Neden, çünkü oraya gelmek için, aynen siyasetteki gibi belli tavizler veriyorsunuz. Vermediğiniz vakitte kaybediyorsunuz. Gayet basit. Çünkü siz isterseniz dünyanın en kulüp idaresini bilen insan olun. O kulübü idare etmeniz için ilk önce seçilmeniz lazım. Nasıl oy alıcaksınız ki?
-Siz bir kere seçildiniz. Ardından 2 kere aday oldunuz kaybettiniz. Bu 2 seçimde doğruları gözönünde bulundurduğunuz için mi seçimleri kaybettiniz?
Doğru, tabi. Aynen öyle. Neden öyle. Benim kendimin ve düşündüklerimin doğru olduğunu anlatamamamdan da kaynaklanabilir. Çok basit birşey söyleyeceğim size. Bana seçim dönemi arkadaşlarım "Ya kardeşim televizyon programlarında
Özhan Canaydın'a Özhan abi deme. Sen Özhan abi dediğin vakit, adamın üstünlüğünü kabul ediyorsun, bu adam senin rakibin" dediler. Ben de dedim ki "Bana Galatasaray Lisesi'nde verilen
terbiye bu. Benden 4
sınıf büyüktü, bu benim 12 yaşımdan beri beynime işlemiş. 50 yaşından sonra nasıl değiştireyim kendimi? O zaman kendimi inkar etmiş olurum".
"CANAYDIN DÖNEMİNDE BİRLİK BERABERLİK SIFIRDI"
-Galatasaray'ın bugünkü durumuna bakınca ne çıkıyor ortaya?
Şu çıkıyor ortaya, demek ki biz Özhan abiye karşı çıkmakla doğru yapmışız. Özhan abinin birinci yanlışı, kulübün bugünkü yapısı tek adam idaresine müsait değil. Ben 1991'de yöneticiliğe başladıktan itibaren görev yaptığım her yönetimde bizim en büyük ayrıcalığımız neydi biliyor musunuz? Alınan bütün kararlara bakın, hepsinde bütün yöneticilerin
imzasını, 15 imza göreceksiniz.
-Neden? Aksi yönde görüşü olan çıkıyor da yine çoğunluğun kararına saygı duyup mu imza atıyor?
Doğru. O birlik işte. O birliği yıkacak hiçbir güç yok dünyada.
-O birlik beraberlik Galatasaray'ın son 3-5 yılında uygulanmadı mı?
Sıfır, sıfır. Hiç yok. Bizim dönemimizde taraftarları veya takımı taşıyacak uçakları kendi
kredi kartlarımızdan kiralardık. Bunu yapan yöneticilerin içinde basında hiç gözükmeyen üyeler de vardı.
-Bugün böyle yapılmıyor mu?
Yapılmıyor. Çünkü Özhan abi göreve gelince dedi ki "Ben 30 milyon dolar parayla geliyorum". Sonra da dedi ki "2400 küsür kişiye kulübün borcu var, biz bunları temizledik ve normal bir yere getirdik". 2478 kişiye olan borç belki bugün 300 kişiye indi, belki 10 kişiye indi. Ama o gün itibariyle 50 milyon dolar civarındaki borç bugün 250 milyon dolar oldu. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Özhan
beyin yoğurt yiyişi de bu.
"CANAYDIN GALATASARAY'I 16 SENE GERİYE GÖTÜRDÜ"
-Özhan Canaydın'ın
Mali Kongre'de aday olmayacağını açıklaması için de diyeceksiniz?
Ben Özhan beyi başarılı bulmuyorum. Özhan bey ise kendini başarılı buluyor, diyor ki "Ben başarılı işler yaptım. Bazılarında başarılı oldum, bazılarında başarısız oldum. Hakkınızı
helal edin". Ben de diyorumki bence Galatasaray son 6 senede 16 sene geri gitti. Şimdi Galatasaray'ın eskiye dönüşü için ciddi bir çaba lazım. İnsanlar kendi sevdikleri işlerde muvaffak oluyorlar. Aziz Yıldırım'a bakın en fazla başarılı olduğu alan tesisleşme çünkü adam müteahhit. Keşke ben de Özhan Canaydın'ı Galatasaray Eğitim Vakfı'nın ya da lisesinin üniversitesinin başında görebilseydim, Galatasaray Kulübü Başkanı olmak yerine. Canaydın Galatasaray Eğitim kurumlarının başına geçseydi, zaten çok başarılı olan eğitim kurumlarımız dünya çapında başarılı olacaktı.
-Peki başkan kim olacak?
Öyle bir insan olacak ki, camiadaki işe yarar herkesi, çevresine çok rahat toplayabilecek.
-Bu kişi Mehmet Cansun olabilir mi?
Olur.
-Hangi şartlarda olur?
Bugün için olmaz.
-Niye?
2 kere seçim kaybetmiş
başkan adayı olarak bir daha başkan adayı olmam absürt.
-O zaman kim olacak?
Biri olacak. Galatasaray koca bir camia.
"CANAYDIN'I DÖNDÜRME ÇABALARINI CİDDİYE ALMIYORUM"
-Açıklamalarda Canaydın'ın geri dönmesi gerektiği vurgulandı hep.
Ben zannetmiyorum çok insanın çabaladığını. Radikal bulmuyorum. Bu işin doğasında, bu işin politikasında var bunlar. Yoksa ben şahsen ciddiye almıyorum.
-Canaydın bu blöfü görürse ne olacak peki?
Bence Sayın Canaydın da bazı şeylerin farkına vardı, kendi de Galatasaraylı çünkü. Canaydın başkan olmadan önce 2 tane araştırma toplantısı yapıldı. "Galatasarayın önceliği, para mıdır, borçların silinmesi midir, tesisleşme midir?" diye soruldu hepsinde birtek şey çıktı: Sportif başarı. Çünkü burası emlak bürosu değil, burası spor kulübü. Sizin 32 tane gökdeleniniz olabilir, hiçbir işe yaramaz. Birinci göreviniz o kulübü sportif olarak en üst düzeye taşımak.
-Nezaketten mi "Kal" diyorlar?
Herkesin ayrı bir düşüncesi var.
-Nedir?
Onu da paylaşmayayım. (Gülüyoruz)
-Özhan Canaydın da buluyordur bunu belki...
Biliyordur mutlaka. Özhan bey son derece zeki bir insan. Özhan beyin zekasını kim azımsarsa büyük hata işler.
-Bunu her kongredede ispatladı zaten.
Biraz evvel söylediğim gibi, insanlar sevdikleri konularda son derece başarılı oluyorlar. Özhan bey bu işin politikasını seviyor. Ve son derece başarılı.
-Biraz ironik olacak, Özhan bey
tekstil sektöründe ama Galatasaray forma
satışında da başarısız.
Özhan bey tesktil sektörünün içinde ama ticari ve satış tarafında değil.
İmalat tarafında.
-Röportajı yaptığımız saatlerdeki genel kanı Özhan Canaydın'ın aday olmayacağı yönünde.
Benim de kanaatim o. Bu karar değişebilir ama benim
sürpriz olur.
"POLAT, LİSELİLERDEN DE ÇOK OY ALIR"
-Adnan
Polat'a liselilerin karşı çıkması için ne düşünüyorsunuz?
Ben bir çok liselinin de
Adnan Polat'a oy vereceğini biliyorum. Son başkanlardan
Alp Yalman Robert Kolejli,
Faruk Süren Alman Liseli...
-Ama yine de Adnan Polat'ı lise içinde belli bir kesim istemeyecektir.
Doğru.
-Bugün gelinen noktada, geçmişte yapılan hatalar Galatasaray kongre üyelerinin kafasına dank etmiş midir?
Göreceğiz. Şu önümüzdeki süreç bize bir çok şeyi gösterecek. Adayları göreceğiz, yönetimlerini göreceğiz. Bir insan çıkıp da bizi etrafında toplayabilecekse yönetim kurulu üyesi veyahut da başkanı şart değil. Ama kimse o
heyet; insanları kendine çekecek, içeri alacak. Hiçbir afra tafra göstermeden, hep yumuşak, alçak gönüllülükle, tevazuyla insanları içeri çekip, kendi yönetim kurulunu nasıl ouşturursa oluştursun, ama Galatasaray'daki işe yarayacağını bildiği insanları hiçbir politik kuşku duymadan işin içine dahil edip, onlardan faydalanıp, onlara yaptıkları iyi şeyler karşılığında onları taltif edip, camia önünde Galatasaray'ı o şekilde büyük bir kitle halinde çalıştırırsa mutlaka başarılı olacaktır.
-Var mı böyle bir isim?
Var.
-Adnan Polat olabilir mi?
Olabilir.
-Eğer aday olursa Selahattin
Beyazıt olabilir mi?
Selahattin Bey de olabilir. Ben Selahattin Bey ile hiç çalışmadım. Benim
gençlik yıllarımın başkanı Selahattin Bey. Dolayısıyla çok faal bir
başkanlık yapabileceğini beklemek benim için hayalcilik olur. Ama yönetimini görmek lazım. Selahattin Bey'in oraya başkan adayı olması için mutlaka bir neden var. Bu yaşta Selahattin Bey kenarda dururken ben tekrar aday oldum demesi için bir neden olması lazım. Dolayısıyla o neden yerine geliyorsa ona göre de bir yönetim kurulu oluşacaktır altında. O yönetim kurulu Selahattin Bey kendisi bifiil sabahtan akşama kadar
mesai vermese bile demek ki o Yönetim Kurulu bu insanları bir araya toplayıp çalışabiliyorsa o da başarılı olur.
-Bütün bunları bu kadar açık söylediğinize göre kendi aranızda camianın ileri gelen isimleri olarak bunları kendi aranızdaki sohbetlerinizde de dile getiriyorsunuz demek ki.
Tabi getiriyoruz, doğru.
-O zaman kendi aranızda konuştuklarınızda sonuç olarak ortaya ne çıkıyor. Orada bir umut çıkıyor mu?
Umutsuzluk diye bir şey değil.
-Sizin adınıza...
Benim adıma veya başkası adına, sonuç olarak buradaki umut veya umutsuzluk Galatasaray adına. Hepimiz Galatasaray'da hangi yöntem uygulanırsa daha başarılı olur bunu tartışıyoruz, konuşuyoruz. Dolayısıyla da benim söylediğim gibi Galatasaray'ın dinamikleri, sadece benim söylemem yetmiyor, yetse çok kolay. Galatasaray ancak bu şekilde çok geniş bir konsensus içinde çalıştığı taktirde tekrar başarılı bir yere gelir ve ondan sonra da tekrar ediyorum şu dünyadaki 10 tane başarılı saydığı kulübü ele alır, bu 10 kulübün içinden hangisi kendine uyacaksa, ufak tefek revizyonlarla onun statüsünü kendine uygular. Ha bunun içinde bir duyum daha var söylenen, Ankara'da; kulüplerin yönetimiyle ilgili dernekler
kanununun değişeceği şeklinde. Yani yeni bir kanun çıkacak kulüplerin idaresiyle ilgili. Buna da ben çok bel bağlıyorum. Ben bunu sadece duydum.
-Detayları biliyor musunuz?
Detayları bilmiyorum. Ama eğer doğruysa, bir kere şu dernekler kanunu olayından kurtulacağız. Neden kurtulacağız, çünkü dernekler kanunu, bu kulüplerin bütçelerini, 300-500 bin-1 milyon dolar seviyelerindeyken idaresine müsade eden bir kanun. Bu günün hakikatleriyle, cumhuriyetin ilk dönemlerinde çıkmış olan bu kanun örtüşmüyor.
-Kafalar değişmedikten sonra kitaptakinin değişmesinin çok faydası olur mu sizce?
Hayır olmaz.
-Uygulayan insanların zihniyeti önemli sonuçta.
Haklısınız
-Peki Galatasaray doğru olanı yapmazsa, şöyleki bu seçim çok kritik bir seçim bence, bundan önceki seçimlerden çok daha kritik bir seçim olarak görüyorum ben, bir kırılma noktası olacak, ama iyi, ama kötü.
Yok, Galatasaray'ın camia olarak mutlak doğruyu bulabilme yeteneği olduğuna inanıyorum ben.
-Ama ne kadar süreçte.
Bu süreç uzadığı vakit, 2 sene daha uzadığı vakit, o zaman tekrar Galatasaray'ın bu büyük başarıları yakalayabilmesinin süreci de uzayacak. Ama şunu tekrar ediyorum ben Galatasaray kulübünün ne olursa olsun, her halükarda belli bir zaman aralığında tekrar başarılı günlerine döneceğine yüzde 100 inanıyorum. Çünkü sonuç olarak zor oyunu bozuyor. Galatasaray kulübü bugün bu haliyle Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük taraftarına sahip bir kulüp. Bu çok büyük bir güç. Taraftar derken, sadece tribünde bağıran adamdan bahsetmiyorum. Parlemontodaki milletvekilinden de bahsediyorum, sanayicisinden de bahsediyorum. Eğer
sistem kendini yenileyemiyorsa, biz kendimizi yenileyemiyorsak, birileri bizi bu yeniliğe mecbur edecektir, göreceksiniz.
-Bu süreç uzayabilir ama bu sürecin sonunda doğrunun bulunacağını söylüyorsunuz
Yüzde 100, yüzde 100. Bakın ben size bir şey söyleyeyim, Galatasaray 3 büyüklerin tarihinde en uzun süre
şampiyonluk görmemiş bir kulüp. Beşiktaş 2. Fenerbahçe 3. Bunun bir nedeni var. O neden bugün de geçerli.
-O günlerde bir değişim mi yaşadı Galatasaray?
Tabii.
-Bugün de geçerli diyorsunuz
Tabii. Bakın alın inceleyin, Galatasaray'ın başkanlarının yüzde 80'i
profesör, doktor,
avukat, bürokrat. Ali
Sami Yen, Refik
Cevdet Kalpakçıoğlu, Yusuf
Ziya Öniş, Ali
Haydar Şekip, Ahmet Robenson... Bakın burada Yusuf Ziya Öniş. Bu adam
işadamı. Ben oğlumu Amerika'da üniversiteye götürdüm, Yusuf Ziya Öniş'in ticaret ve ekonomi kitabı yazılmış en iyi 3 kitaptan biri diye Delever Üniversitesi'nde
ders olarak okutuluyordu. Adam 1922 de başkanlık yapmış Galatasaray'a.
İş Bankası'nın başkanı ve biz Galatasaray olarak adama oy vermemişiz. Okuldan 27 tane talebe gelmiş, oy kullanmış, adamı atmışlar dışarı. Tutmuş
Güneş kulübünü kurmuş. Ateş-Güneş hikayesi. Ve İsmet İnönü'nün emriyle kulübünü kapatmışlar adamın. Adam 2 sene üstüste takımı şampiyon yapmış, şu anda beden terbiyesi
İstanbul Bölge Müdürlüğü olan binayı satın almış, kulüp merkezi yapmış, en iyi futbolcuları
transfer etmiş, iflahını kesmiş Türkiye'nin. Sonra bakmışlar kimse başedemiyor, kapatmışlar kulübü. Şimdi buraya baktığınız vakit şuradan itibaren hep işadamı, ticareti bilen ve iyi şekilde kendini bu işe konsantre etmiş insanların döneminde Galatasaray şampiyonluklar yaşamış. İyi başkan-kötü başkan demiyorum dikkat edin. Öyle insanlar var ki burada Galatasaray'ın tesisleşmesine
yardım etmiş, başka birimlerinin tesis etmesine yardım etmiş, işte Galatasaray'ı satın almış.
-Şampiyonluk görememiş ama..
Ama Florya'yı satın almışlar, uğraşmışlar didinmişler, içine tesisler yapmışlar. Bunların hiçbiri Galatasaray'ı kötüye kullanmaış. Hep Galatasaray'ın iyiliği için uğraşmışlar. Ama sonuç olarak sportif başarı ayrı bir olay. O zihnin, o kıvraklığın olması lazım. Size o getiriyor başarıyı. Onun için Galatasaray bu dönemi geçtiğine göre bugünkü dönemide mutlaka geçer. Ha geçer de ne olur, süre uzar. Veya kısalır. Bunu göreceğiz.
"FENERBAHÇE'NİN BAŞARISI GALATASARAY'DAKİ DENGELERİ DEĞİŞTİRİR"
-Bu süreç uzarsa, Fenerbahçe aradaki farkı daha da açarsa bu Galatasaray'da bir sıkıntı yaratmayacak mı?
Galatasaray bugüne kadar rahatsız olmuyordu, çünkü Fenerbahçe'nin uluslararası bir başarısı yoktu. Diyorlar ki Fenerbahçe Galatasaray'ı hep yeniyor. Kardeşim yaptıkları maçların hepsini topluyorsunuz Fenerbahçe, Galatasaray'ı 14 kere fazla yenmiş. E ne olacak. 3 sene sonra Galatasaray Fenerbahçe'ye yetişir, 2 maç daha Galatasaray, Fener'i geçmiş olur. Bir şey farketmiyor burada, bu önemli bir konu değil.
-Sizce Fenerbahçe'nin bu son başarısı Galatasaray kongresine etki edecek mi, dengeleri değiştirecek mi?
E tabii.
-Kimin lehine olacak sizce bu?
İşte adayları gördükten sonra bunu konuşacağız.
-Bazı şeyler netleşti ama.
Daha netleşmedi. Bir çok şeye gebe. Çok değişik şeyler olabilir.
-Adnan
Öztürk son açıklamasına göre çekildi.
Ben 'keşke girseydi' diye düşünüyorum .
-Anladığımız kadarıyla faal görev almayı düşünmüyorsunuz.
Yok hayır, kesinlikle.
-Peki inandığınız bir aday olursa ve
destek isterse kongreye tesir etmek için çalışır mısınız? Çünkü yaklaşık 1300 oyluk bir gücünüz var.
Tabii, tabii koyarım. Galatasaray'da benim yönetimde yer almamam, faal olarak çalışmayacağım manasına gelmiyor.
-Buna
kulis yapmakda dahil.
Her şey dahil ama o insanın olması lazım. Yani ne demek istiyorum, Galatasaray'a gelen insanın sizin çabalarınızı boşa çıkarmayacak ve iyi takdir edecek, sizi de taltif edecek, ne demek taltif etmek, dönecek camiaya diyecek ki bu ayıp bir şey değil, benim yaptığım, çok inandığım başarılı olmamızın en büyük nedenlerinden bir tanesi oydu. Ben arkadaşlarımı benim başkanlığım dönemimde benim önüme çıkardım. Neden? Hakikaten hakettiler. Bir
Yiğit Şardan. Türkiye'nin battığı dönemde, 2001 senesinde ne bankası kalmış, ne işyeri kalmış, ne doğru dürüst fabrikası kalmış, hepsi batmış ekonomik olarak, adam 16 milyon dolar getirdi, bizim kasamıza para koydu. Ve de
yurt dışına hisse satarak. Yurt içine de değil. Ben şimdi bu adamı onore edeceğim, benim önüme çıkaracağım ki Galatasaray'da diğer genç nesillere örnek olsun.
-Yiğit Şardan niye ortadan kayboldu.
O da küstü demek ki.
-Yani bir anda parladı, seçilmeyince...
Seçilmedi değil, dedi ki "Bunlara ben anlatamıyorum derdimi". Herkes bizim gibi bu işin delisi değil. Galatasaray'la yatıyoruz, Galatasaray'la kalkıyoruz. O da hayatı boyunca Galatasaraylı olmuş, maçlara gitmiş, onu yapmış bunu yapmış ama o da başka bir insan. Yani herkesin aynı reaksiyonu göstermesini bekleyemezssin olaylara. Ona göre Galatasaray Kongresi yanlış bir karar aldı seçmemekle. Bunu tartışırız doğrudur, yanlıştır. Bana göre doğru söylüyor. Başkasına göre yanlış söylüyor. Bu beni hiçbir zaman rencide etmez. Ama onu rencide ediyorki niye uğraşayım diyor, ben kulübüme iyi brşey yapabilmek için gelmek istedim, istemediler. İstemedilerse ben de yokum kardeşim.
-Düşündüğünüz şartlarda bir aday olmazsa, mevcut adayların içinden en iyisine mi oy verirsiniz yoksa istediğim gibi bir aday yok deyip oy kullanmamayı
tercih eder misiniz?
Yok hayır olmaz.
-İlla bir isime oy verirsiniz.
Mutlaka. Diyelimki bu adam iyi değil ama kötünün iyisidir, bari gideyim ona oy vereyim derim. Onu da söylerim.
CİHAN