Ahmet Çakır (Zaman)Cim Bom İlk Testte Çaktı!
Rijkaard, Eskişehir
spor karşısında kaybedilen 2 puanın ardından bu karşılaşmanın
test maçı olduğunu söylemişti. Cim Bom bu ilk sınavda çaktı! Bundan sonrası endişe verici olmaya başladı, çünkü kazanamamak da bulaşıcıdır!
İki
takım arasındaki 7 yıl önce eşleşmesinden bu yana
Galatasaray'ın güç kazandığını, Sturm Graz'ın ise epeyce eksildiğini söylemek mümkündü... Rijkaard,
Eskişehirspor maçında ortaya çıkan arızaları gözönüne alan bir kadro düzenlemesine gitmişti.
İlk yarım saatte doğru dürüst pozisyonunun olmayışı, Galatasaray için maçın pek de keyifli geçmeyeceğinin göstergesi gibiydi. Hele rakibin çok iyi kullandığı bir köşe atışında
savunmanın düpedüz uyuması, yüreklerin ağza gelmesine yol açtı. Onun ardından gelen ataklar da daha az korkutucu değildi. Ortaalanda
Elano'nun değil de Mehmet
Topal'ın oyun kurmaya, uzun paslar atmaya heveslenmesi, rakibin iki kanatı da iyi kapatması ve sahanın her yerindeki etkili mücadelesi Cim Bom'u 'daraltan' etkenlerdi. Böyle bir ortamda
Arda'nın attığı kafa golünün verilmeyişi Sarı Kırmızılı takımın
hakem talihsizliği oldu çünkü görünür bir faul yoktu. (İkinci yarıda Arda'ya yapılan da açık penaltıydı.) Hemen peşinden
Baros'un nefis kafa vuruşunun,
kalecinin 'kurtarmak' denilemeyecek bir hareketiyle dışarı gidişi de öyle... Tabii ilk yarı biterken gelen gol bunlardan daha büyük bir yıkımdı...
Kalan bölüm soluk soluğa bir mücadeleydi. Cim Bom'un gol atması kadar yemesi de kolaydı. Emre Aşık ve Sabri'nin gördüğü sarı kartlar başa dert olacak gibiydi. Gol olacak noktadaki serbest atışı Kewell'ın kaleciye pas atar gibi zayıf kullanması çok önemli bir şansı öldürdü. Arda'nın nefis ortasına Elano'nun vuramayışı da bir başka kabul oldu.
Levent Tüzemen (Sabah): 'Biz' Diyen Sevindi
İtalya Milli Takım'ının hocası
Lippi şöyle diyor: "İyi sonuçlar almak için kaliteli
oyuncular gerekir, takımınızda ne kadar çok
yıldız varsa, bu grubun birlikte hareket etmesini sağlamak, takımı kompakt hale getirmek için o kadar çok çalışmanız gerekir. Ancak bir takımda bireyler assolist gibi davranmadığı sürece o takım iyi sonuçlar almaya yürür. Eğer her oyuncu kendi çıkarına göre hareket etmeye başlarsa, belki
futbol açısından spektaküler görüntüler ortaya çıkar ama sonunda 'biz' diye düşünen takımlara karşı kaybedebilirsiniz".
Rijkaard'ın 'topu sevin, topa hükmedin' felsefesinden uzaklaşarak oynuyor. Her
futbolcu kendi bireysel becerisine göre hareket ediyor. Galatasaray'da son haftalarda görünen bu dağınıklık 90 dakika boyunca 'biz' diye mücadele eden Sturm Graz karşısında su yüzüne çıktı. Rijkaard, oyuncularıyla oturup onlara 'Neden ayağa pas oynamayı sürdürmüyorsunuz?' diye sorgulamalı.
Galatasaray, alan savunmasını mükemmel oynayan Graz önünde 3 puanı da alabilirdi, maçı da kaybedebilirdi. Elano, Baros, Sabri, son vuruşlarda 'biz' diye düşünebilselerdi ve vuruş becerisini gösterebilselerdi, Cimbom kazanabilirdi. Ama bu oyuncular fantezi vuruşları
tercih edince golleri atamadı.
Maçın Hollandalı hakemi, Rijkaard'ın vatandaşı olmasından dolayı "Galatasaray'ın lehine düdük çalarsam
UEFA '
Torpil yaptı' der" endişesiyle sağlıklı kararlar veremedi. Arda'nın attığı golü saymadı. Arda'ya yapılan penaltıyı gördü; vermedi.
Osman Tanburacı (Yenisafak): Dön Baba Dönelim Golü Şansa Bulalım!
Bir kapalı defans sendromu daha!... Dakika 10, dakika 20, dakika 30 Galatasaray oynuyor gözüküp durmadan son paslarda arızaya geçiyor. Sanki otomatiğe bağlanmış. Sekiz tane de uzun kontra top var ki hepsi rakibe! Bunların çoğunu atan da
Mehmet Topal! Bu süreçte sadece iki pozisyon var ikisi de Elano'dan biri kafayla püff! Öteki gol olacakken aşırtma bir vuruşla top üst ağlarda...
Galatasaray tam bir uyurgezer! Biraz
Keita var heyecan veren. Gerisi çayda çıra!...
Hakkını yemeyelim en çok koşan da Elano!
Rakip Strum Graz biraz garez bağlasa gol bile bulacak. Galatasaray kıvırtınca adamlar 30'dan sonra cesaretlendi atak bile yaptılar bir keresine kornerden gelen top, ötekinde çaprazdan vuruş, hemen akabinde kafa vuruşları gol olmadıysa demek ki Rijkaard gole şerbetli!
Galatasaray külliyen kötü! Beşiktaş'ın zor sepetlediği
Gordon Schildenfeld ise harika! Yazık ama!
60'da yüzde bir milyon gol kaçtı, Baroş boş kaleye atamadı. Bu da Strum Graz'a felek torpili!
Keweel girdi, Elano Baroş'a ortadan yuvarladı bu kez kaleciye de çalım veee goool!
Öldük öldük daha dirilemedik!
Sabri iki arkadaşı boşken direğe nişanladı, Baroş çıldırdı...
Kale arkası hakem Arda'ya yapılanı görmedi, elle kestikleri penaltıyı da vermeyince hepimiz delirdik. Baroş aldı götürdü Arda'ya da vermedi, yine atamadı.
Arda saçmaladı, gol yemekten Leo bizi kurtardı...
Keita sağda unutuldu, Elano kale dibinden voleyi kaçırdı,
Servet geveledi, ikinci gol gelmedi, ikinciyi yemekten son anda kurtulduk, elimiz böğrümüzde kaldı, kederlendik!
Turgay Şeren (Aksam): İyi Oyna Golleri Ve 3 Puanı Kaçır
Galatasaray çok koşan, mücadele eden bir
rakip buldu karşısında. Yani Strum Graz öyle kenara atılacak bir takımı değil. İyi bir kalecileri var. Defansları havadan rakiplerine hep galebe çaldılar. Dün Kandelaki ve Gordon defans bloğunun en iyisi.
Orta sahaları da kötü değil. Weber, Beicher, çıkana kadar Bukva bizim defansa kök söktürdüler. Gol de attılar. Hatta gol pozisyonlarına da girdiler ama kaçırdılar.
Arda, son Galatasaray maçından daha iyiydi. Bir şeyler yapmak için çok mücadele etti.
Çok top kovaladı. Hatta bir de gol attı hakem faul dedi. Bana göre golde faul yoktu. Arda kafaya çıktı, önündeki adam düştü, düşerken de 'beni arkamdan itti' diye eliyle koluyla hareketler yaptı. Hollandalı hakem tartışılacak bir karar verdi, golü geçersiz saydı.
Rijkaard, uzun zamandır Türkiye'de ama hala Galatasaray takımını dört dörtlük oluşturamıyor. Kewell yedek, onun sistemi tek santrfor. Ya Baros oynuyor, ya Nonda. Bir de ikisini denesene. Çift santrfor oynatsana, bakalım ne olacak. Sisteminden, kafasındaki oyun planını bozmaktan vazgeçmiyor.
Galatasaray, 3 puanla maçtan çıkmalıydı. Ama istenilen şey gol atmakla oluyor. Gol kaçırmakla değil. Galatasaray ikincisini yaptı, çok gol kaçırdı.
Ebru Kılıçoğlu (Sabah): Cepten Yiyor
Kolay lokma! Diller söylemiyor belki ama Sturm Graz'ın Galatasaraylılar'ın gözünde, zihninde lakabı bu. Bu nedenle konuk ekibin beklendiği üzere defans yapmasına ve oyunu kendi sahasında kabul etmesine kimse şaşırmıyor. Şaşırtıcı olan, 3'te Arda'dan başlayan ve Elano'nun kafa vuruşuyla kaleye yollanan topu kalecinin 'yememesi'. Bir de dakikalar ilerlese de Graz'ın taktiksel terbiyeyi bir gıdım olsun elden bırakmaması! 13'te Elano'nun rahat pozisyonda kaleye yolladığı şut dışarı süzülünce 'ne oluyoruz?' kazanı kaynamaya başlıyor. 20.dakikada iyice ortaya çıkıyor ki
Franco Foda, hiç bir şey bilmese de en azından defansı pek iyi biliyor ve bu 'kolay lokma'nın lades kemiği gibi boğaza takılma potansiyeli oldukça yüksek. Dahası Topal'ın 'topal' gibi oynadığı, Elano'nun neden 90 dakika oynamadığının anlaşıldığı (!) ve Arda'nın da paçalarından yorgunluk aktığı bir müessesede Emre, Keita ve Ayhan'ın içten çabaları Strum Graz'a gol atmaya yetmeyecek.
İkinci yarıda da aynı tempoyla yani 'gıy gıy makamı'nda başlayan oyuna, riskli ama zekice müdahale kenardan geliyor. 61'de Kewell, Ayhan'ın yerine giriyor. Galatasaray'ın atak gücü artınca '
disiplin ve savunma' mazide kalan bir hatıra oluyor Graz için ve 63'te Baros orta sahadan hızlı çıkıp tek başına golü atıyor. Bu Galatasaray için 'show-time'ın başlangıcı. Ama bozuk bir şov bu. Çünkü kazanma paniği, ataklar ne kadar tehlikeli gelişse de ya beceriksizliğe (yani Sabri) ya da aceleye (yani Baros)
kurban gidiyor. Özetle farklı bir galibiyet alabilirdi Aslan... Farklı bir yenilgi de! Son düdük insanı karm
aşık duygulara gark ediyor: Kaçan galibiyete mi üzülmeli yoksa beraberliğe
şükür mü etmeli?