Bir dönem Brezilya futboluna damga vuran ünlü isimlerden biri olan Romario de Souza, aday olduğu Rio de Janeiro’da 4,5 milyon oyla senatör seçildi. Bir dönem Galatasaray’da oynayan ve Avrupa’da gol kralı seçilen efsane oyuncu Mario Jardel ise memleketi Rio Grande do Sul eyaletinden ilk sırada milletvekili seçildi. Dünya Kupası ile aynı döneme denk gelen seçimler, futbol ile siyaset arasındaki önemli ilişkiyi bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Brezilya’da futbol, milli kültürün önemli simgelerinden biri. Dolayısıyla farklı etnik kökenlere mensup 200 milyon nüfuslu devasa bir ülkeyi belki de ortak bir zeminde buluşturan tek öğe. Futbolun bu cazibesinin farkında olan siyasi partiler ise ünlü isimleri vitrine koymak için adeta yarış içinde.
HERŞEY PELE İLE BAŞLADI
Futbolun siyasete girmesi ilk kez Brezilya’da görülen bir olgu değil. Mussolini’nin İtalyası ve Hitler’in Almanya’sında da neredeyse tüm başarılı futbolcular siyasi iradeye hizmet için devletin sempatik yüzü olarak meydana çıktı.
Brezilya’da ise siyasetin futbolu keşfi Pele ile başladı. Pele çoğu siyasi krizin ortasında milli birliğin ve beraberliğin sembolü olarak devlet idarecilerinin “vatan için el ele” çağrılarını kitlelere taşımak durumunda kaldı. Ülkede askeri rejimin hüküm sürdüğü 1964-1985 yılları arasında ise ülkenin milli takım ve milli ordusu birbirini tamamlayan iki ayrılmaz öğe gibi sunuldu.
(CİHAN)