Ama bu yazının amacı
Sergen Yalçın’ın dışında kalan, daha doğrusu içinde gizli olup, değişik zamanlarda kendini ortaya çıkaran, hissettiren "öteki" Sergen’i anlatabilmek. En azından kendi anlayabildiğimiz derecede, anlatabilmek.
Sergen Yalçın hakkında 15 yılda neler denmedi ki, "büyük yetenek", "Türk
futbolunun son yıldızı", "Avrupa’da oynaması gereken bir yetenek", "
küçük takımların büyük
futbolcusu"... Yalnız dikkat edilmesi gereken bir şey var; o da konuşmalarıyla, davranışlarıyla, oyunuyla her zaman kendini hissettiren diğer Sergen: Abartılı gelebilir ama belki Mr. Hyde.
Daha ilk yıllarında bu kendini göstermeye başlamıştı: Sergen ve Şifo Mehmet bir arada oynamalı mı? Sonra Tümer ile bir arada oynayıp oynamayacağı tartışılmaya başlandı.
Beraber oynadıkları bir maçta, 'oynamaz' diyenlerin, diğer bir maçta ise 'oynar' diyenlerin gönlünü hoş tuttu. Ama bunların hepsinin zamanı vardı; o da "Sergen ne zaman isterse" idi.
Futbolumuzda, gece hayatı konusunda önemli kariyeri olan
futbolcular çoktur ama Sergen’inki, müessese sahiplerini ihya edecek derecede zirvedeydi. Bu konular kendisine sorulduğunda yüreklice "Evet içtim, içerim; gittim, gene giderim" diyebilecek kadar meseleyi
doğal karşılıyordu.
At yarışı tutkusu tartışılırken iki tane at alıp, birisine kendi adını, diğerine de takım arkadaşı Amokachi’nin adını vermek yine onun yapabileceği bir şeydi. Belki
Türkiye Jokey Kulübü’nün
yurt sathında biraz daha yaygınlaşmasında Sergen’in de payı vardı.
İstanbulspor’a
transfer olurken Türkiye trilyonlu değerlerin Türk bir futbolcuya verileceğini yine onun sayesinde gördü.
Fenerbahçe,
Trabzon,
Galatasaray derken ligimizdeki ilk 100. yılını kutlayan
Beşiktaş’a
Lucescu ile beraber giderek, bir profesyonellik daha gösterdi. Artık "yuvama döndüm" derken kimilerince samimiydi, kimilerince "para meselesi" idi. Kendine sorarsak ne der bilinmez ama 100. yılın en önemli futbolcusu olarak herkesten çok adı anıldı.
'Rahatım ben'
Herkes Avrupa’ya gider mi gitmez mi meselesini tartışıyordu. Onun bu konuda cevabı netti: Niye gideyim, burada rahatım, paramı alıyorum, oyunumu oynuyorum. Avrupa’nın idman programı bana uymaz.
Bu tartışmalar eşliğinde, Mustafa Denizli’nin yönetimindeki Milli Takım'da
Almanlara futbol dersi verirken en Alman
oyuncu Lothar Mathaus’la neredeyse dalga geçiyordu. Alman basını "Kim bu" diye sorarken, Sergen bu konuyu da pek önemsemedi.
11
Ekim 2003'te oynanan Türkiye-
İngiltere maçı öncesinde,
İngiliz takımının gelmemesi ihtimaline karşı ne düşündüğünü soran İngiliz gazeteciye verdiği "Kim takar, yorulmadan 3 puanımızı alırız" şeklindeki
yanıt aslında umursamazlığın, Avrupa’yı umursamamasının işaretiydi.
Şampiyonlar Ligi grup maçlarında rakibi olan, şimdinin
efsane takımı
Chelsea ile oynadıkları maçta, Avrupa’ya özellikle "Adalılar"a yine bir futbol dersi vermişti. Maçtan sonraki yorumunda ise "Beşiktaş’a
bahis oynadım, kazandım" diyerek tüm dünyada tartışılan, bahis meselesinde kesinlikle tartışılamayacak bir başlık açmıştır.
Özel hayatıyla magazin dünyasının da yıldızı olan Sergen, ayrıldığı sevgilisinin annesine yönelik "Onu paramla tartarım" diyerek de ahlak kurallarını ve büyüklere saygı meselesini kendince yorumladığını göstermişti. Çünkü önceden de söylemiştik: Sergen nasıl ve ne zaman isterse öyle olur.
2005-2006
sezonunun sonuna doğru magazin dünyasında patlayan "Barbie Operasyonu"nda bahsi geçen "sekse düşkün" futbolcuların başında adı geçiyordu. Kendisiyle yapılan özel röportajda "Gay kulüplerine gider misin" sorusuna; "Evet gidiyorum. Orada daha rahatım, kimse bana karışmıyor; içkimi içip, dansımı edip, arkadaşlarımla muhabbetimi yapıyorum" cevabını verirken yine herkesten daha rahattı.
Sezonun ortalarında Beşiktaş’a transfer edilen Gökhan Güleç ve Brezilyalı
Bobo için düşünceleri sorulduğunda ise "Gökhan ileriki yıllarda çok iş yapabilecek yetenekli bir oyuncu. Bobo’nun ise ismi güzel" cevabını vermişti. Çünkü ona göre takımda transfere ihtiyaç yoktu. Akıllı bir futbolcu olan Sergen, nerede ne diyeceğini çok iyi bilen, hazır
cevap ve umursamazdı. Asi bir tavrı vardı her zaman ve hep de olacak gibi. "Akıl dolu pas" olarak nitelenen paslarına ve hareketlerine, "Ben top oynarken düşünmem, ayağına top gelince düşünen adam ağır kalır" açıklaması getiriyordu.
Sakın beni örnek almayın
"Gençlere bir öneriniz var mı" sorusuna ise sanki yıllardır bu soru sorulsa da cevabını versem demek istercesine; "Evet, sakın beni örnek almayın!" sözlerini sarf ediyordu.
Tüm bu saydıklarımız 15 yılda Sergen’in hayatında olan, alıştığımız, birbirine benzer tavırların, cevapların yaşandığı bir zaman diliminde meydana geldi. Bundan birkaç hafta önce attığı son çalımsa onu garip bir şekilde Türk futbol tarihinde önemli bir yere koyacak. Sezon bittikten sonra, "Tümer gitti. Benim pahalı olduğumu söylüyorlar oysa
Tigana daha pahalı, o da çok kalmaz" derken tıpkı
yönetici Uğur Ekşioğlu’na "Çıksın sahaya o oynasın" dediği zamanda olduğu gibi, takımla ilişkisini artık bitirmeleri gerektiği kararını aldırdı yönetime.
Erciyesspor’un ilk listesinde adı geçti, sonra 1. Lig'e yeni yükselen Bursaspor’un
bomba transferi olarak anılmaya başlandı. Tüm bu dedikodular ve transfer görüşmeleri öteki Sergen’i; 'Mr. Hyde’ı yeniden ortaya çıkardı. Herkes Sergen nereye gidecek derken, bir gün haber bültenlerinde geçen altyazıda, yine gereken cevabı veriyordu: Türk futbolunun yetenekli ayağı, pervasız oyuncusu Sergen,
Etimesgut Şekerspor’a transfer olmuştu. Tüm bunlara baktığımızda da herkesin imrendiği, örnek olarak gösterilecek bir futbolcu portresi yerine, çok iyi oynadığı maçta bile, yüzde 100 oynamadığı için eleştirilen bir Sergen portresi çıkıyor.
Adı: Sergen Yalçın
Doğum Tarihi: 1972
Profesyonel olduğu yıl ve takım: 1991, Beşiktaş.
Transfer olduğu takım: Etimesgut Şekerspor.
REFERANS GAZETESİ