Ersun Yanal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk
futbolunda geriye doğru 10'ar yıllık dönemlere b
akıldığı zaman, gidişatın hayli umut verdiğini belirterek, ''60'lar, 70'ler, 80'ler, 90'lar ve 2000 sonrası olarak 10'ar yıllık dönemlere baktığımızda, gerek sahadaki oyun kalitesi ve uluslararası
rekabet, gerekse gelişen maddi-manevi değerler açısından elbette giderek büyüyen bir Türk futbolu var.
Büyük organizasyonlarda istikrarlı bir şekilde yer alamasak da 90'lı yılların sonu ve 2000 yılından itibaren kulüpler ve milli
takım bazında elde ettiğimiz önemli başarılar bizleri geleceğe dair hayli umutlandırıyor'' dedi.
Türk
futbolcularının giderek artan sayıda
yurt dışında
forma giymeye başladığına dikkat çeken Yanal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama maalesef ki; yükselişin hız kazandığı bu son dönemde kulüp gelirlerindeki devasa artışlar bilançolara da kar ya da dengeli bütçeler olarak değil, hızla artan borçlar olarak yansıdı.
Kulüplerimiz kazandıkları parayı üretime, yani altyapı organizasyonuna ve kurumsallaşmaya harcamak yerine astronomik bedeller ödeyerek gerçekleştirdikleri
transferlere harcadı. Çağın ihtiyacına yönelik yönetsel geçişler yapılamadı.
Diğer
ülkelerden gelen pek çoğu kıymetli isimlerden oluşan bu uzun futbolcu ve
teknik adam listesine harcanan paranın ne kadarı ölçülebilir ya da sosyal değere dönüştürülebildi, çok iyi sorgulamalıyız.''
-SPORUN KAZANMAK OLGUSU-
Yanal, Türkiye'de
spor felsefesinin kazanmak üzerine kurulduğunu, bunun da yanlış bir
uygulama olduğuna dikkat çekerek, ''14,5 milyon çocuk nüfusuna sahip olan ülkemizde, kulüp bütçelerimizin çok büyük bölümünü kapsayan transfer harcamalarının sebebiyse, elbette ki; 'ne olursa olsun kazanmak' olgusu.
Yani, spor felsefesine hayli ters olan, Makyavelizm... Bu olumlu sonuçlar doğurmayan, kazanmanın her şey olduğu kötü iklimden sıyrılabilmemiz için, medyasından, yöneticisine, profesyonelinden, amatörüne tüm spor
ailesine önemli görevler düşüyor.
İçinde bulunduğumuz günler hayli sıkıntılı ve çalkantılı olsa da, ben yapı olarak 'her
kriz, aynı zamanda bir fırsattır' diye düşünenlerdenim'' diye konuştu.
-FUTBOLCU KAZANDIRMA STRATEJİSİ-
Ersun Yanal, bir
teknik direktör için, yöneticisinden, malzemecisine oluşturulan
hedef birliğiyle, kazanan, daha da önemlisi keyif veren bir takım organizasyonunu yönetmenin en büyük mutluluk olduğunu dile getirerek, ''Özellikle yarışmacı platformda bunun en keyifli yanlarından biri de
oyuncular kazanmak.
Atletico Madrid gibi önemli bir kulübe
Arda Turan kalitesinde bir oyuncumuzun gitmesi ne kadar hoş bir gelişme olsa da, bir kişinin tek başına üstleneceği bir başarı olarak görülmemeli.
Bir futbolcunun gelişimi için pek çok farklı unsur biraraya gelmek durumunda. Ben gerek takım koordinasyonu, gerekse oyuncu gelişimine dair prensiplerin, ülkemize kazandırılması ve önemsetilmesi aşamasındaki katkılarımı daha fazla kayda değer buluyorum'' şeklinde konuştu.
Yanal, bir futbolcunun yetişmesi için iyi bir
ekip çalışmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, şöyle dedi:
''Örneğin,
analiz ekipleri, performans planlaması, bireysel, takımsal testler, üniversite ve diğer kurum ve kuruluşlar ile
işbirliği (
sosyal bilimler ve pozitif bilimler), teknoloji ve bilgisayar destekli
modern antrenman uygulamaları vb. Aynı şekilde şu anda en üst yarışmacı ligdeki bazı antrenör arkadaşlarımızın kariyerine benim ekiplerimde başlaması da çok gurur veriyor.
Şu anda
milli takım ve güzide kulüplerde oynayan futbolcu kardeşlerim için ise başarıyı içlerindeki potansiyeli açığa çıkartmalarına yardımcı olmamızla yakaladık.
Yani bizler sadece aracı olduk. Bir oyuncuyu keşfetmek, kazanmak, bir duruş ve strateji gerektiriyor. Alışkanlıkları ve ezberleri bozarken antipatik olarak algılanmayı eskiden çok umursuyordum. Şimdiyse, yol alıp ve iş yaparken düştüğüm bu tatsız durumu göğüslemeyi eskisine oranla daha çok beceriyorum sanırım.''
-FUTBOLUN KURGULANMASI-
Bilimsel ve kültürel gelişmelerin aynı vizyonla, eş güdümlü olarak ilerlemesi gerektiğini bildiren Yanal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yani hem yarışacağız hem gelişeceğiz hem de geleceği kurgulayacağız. Böylesine büyük ve önemli amaçları hedefleyip yol alabilmek için, çok ciddi bir kültürel altyapı ve birbirlerinden bağımsız hareket eden kurum ve kişilerin koordinasyonu gerekiyor. Aile fertlerinden birisinin bile hedefteki çekingen ya da isteksiz tavrı büyük bir engelleme kadar umut kırıcı olabiliyor.
Milli Takımın yuhalanması, kulüplerdeki teknik direktör kıyımları, şuursuzca yapılan transferler, hakemlerin her daim ağır şekilde eleştirilmesi neredeyse herkesin kanıksadığı alışkanlıklar haline dönüşmüştü. Yaşadığımız bu kritik süreçte, aynı gemide yol alan tüm aktörlerin geleceğe umutla bakabileceği ortak akıl, ortak vicdan gibi gerekliliklerde hemfikir olması zorunluluğu var.
Futbol dünyanın en sevilen oyunu, bu sayede de bir
endüstri. Sahnede yıldızların, tribün ve
ekran başında izleyenlerin paylaştığı ve eğlendiği bu özel oyun, sahne arkası da dahil özenli bir mühendislikle kurgulanmalı.''
-MİLLİ TAKIM ALTYAPISI-
Ersun Yanal, milli takımın altyapısı denilen kavramın aslında kulüp altyapılarının vitrini olduğunu belirterek, ''Altyapı organizasyonu eksik olan ya da hiç olmayan o kadar çok kulübümüz var ki. Bu konuya kulüpler nezdinde dikkat çekmek için her yolu deniyoruz.
128 profesyonel kulübümüz var. Öncelikle bu çok yüksek bir rakam. Bu takımların bir bölümünün Gençlik Geliştirme Liglerinde takımı, alt yapıya yatırımı bulunmuyor.
Bu bile profesyonel kulüp sayımızın mevcuttan daha az olması gerektiğinin işareti. Almanya'daki kısıtlı sayıda spor yapan Türk çocuğundan, Mesut,
Hamit, Nuri çıkıyor, ama biz 14,5 milyon çocuk nüfusuna sahip bir ülke olarak potansiyelimiz verimli bir şekilde değerlendiremiyoruz.
Üstüne üstlük, o çocukların neden burada yetişemediğinden ziyade, hangi milli takımı hangi gerekçeyle seçtiği tartışılıyor ve bunun hesabı soruluyor'' dedi.
-MİLLİ TAKIMDA ALTYAPI SORUNU-
Geçen
sezon belirli bir bölümü kıstas olarak alındığında Spor Toto Süper Lig'de forma giyen oyuncuların yüzde 51'inin yurt dışındaki altyapı organizasyonlarından geldiğini ifade eden Yanal, şunları söyledi:
''Kulüplerimizin kendi altyapısından yetiştirdiği oyuncuyu oynatma oranı yüzde 8,5,
Avrupa ortalaması yüzde 28 civarında. Geçen yılın
Şampiyonlar Ligi finalistlerinden
Barcelona yüzde 47, Manchester
United ise yüzde 43'lük kendi altyapısından yetişmiş oyuncu oranlarıyla göz kamaştırıyor.
Bizde ise bu konudaki en iyi kulüp yüzde 15 ile
Bursaspor oldu. Alt yapısından yetiştirdiği oyuncularını da elden çıkardılar şu anda bu oranda oldukça geriledi. Ben ve ekibim görev yaptığımız 1,5 yıllık süre içerisinde, milli takım antrenörleri, Eğitim Dairemiz ve Gençlik Geliştirme Liglerimiz arasındaki dil ve hedef birliği sağlandı. Müfredat vb oluşturulan teorik altyapının yanı sıra, pratikte somut geri dönüşler yakaladık.
Tüm bu gelişmelere paralel olarak 250 bin kişilik oyuncu havuzumuzu ülkemizin ve potansiyelinin hak ettiği noktaya getirmek adına, başta
Milli Eğitim Bakanlığı ile
Spor Genel Müdürlüğü olmak üzere, kurumlarla girilen işbirlikleriyle çok önemli adımlar atıldı.''
Ersun Yanal, milli takımda yaptıkları çalışmaların meyvelerini toplamaya başladıklarını dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:
''Ülkenin dört bir yanında büyük bir hareketlenmenin umut verici ikliminde hızla yol alıyoruz. Futbolumuzun değerler üreten bir ekol olması yolunda alt yapımızı geliştirmek adına kulüplere yaptırıma varan kriterler gelmeli.
Çimler sararınca, onları yeşile boyamak çözüm değil, sararması ve seyrekleşmesine neden olan hastalık köklerinde, hele hele tohumlarımız ve toprağımız bu denli kaliteli ve bereketliyken, hastalığın teşhisini doğru yerde, tedavisini de doğru yere gerektiği gibi yapmalıyız.''
Yanal, futbolda geliştirdikleri projelerle Türk futbolunu ayağa kaldırmak istedikleri söyleyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Eğitim felsefesi ve
müfredatında getirdiğimiz yeniliklerle yetişecek ve gelişecek antrenör, eğitici antrenör ve kulüp profesyonelleri,
Oyuncu havuzumuz gelişirken bu yeni jenerasyon futbol adamaları geleceğimizi aydınlatacak.
Ben kulüpler ve milli takım düzeyinde de gelişen iyi bir kariyerin yarışmacılık kısmını bu sebeplerle bir süreliğine bırakıp, bir fedakarlık yaptım.
Futbolumuzu ayağa kaldırmak ve gerçek anlamda bir futbol ülkesi olmak adına tespitlerimiz ve bu tespitlerin ışığında projelerimiz var. Evrensel değerlerle oluşturulan ve ülke gerçekleriyle şekillenen bu projelerin sürekliliği futbolumuz için hayati önem taşıyor.''