Yanal, hem kendine hem bana hem de Milli Takım'a yazık etti
Hakan Şükür'ün Milli Takım'daki durumuyla ilgili
tartışmalar da Türk
futbolunun son dönemine damgasını vurmuş gibi...
Ersun Yanal döneminde kadro dışı bırakılmasının ardından sürekli tartışma gündeminde olan Hakan, Fatih Terim'le birlikte yeniden Ay Yıldızlı formaya kavuştu. Ancak bu kez de eleştirilerin ardı arkası kesilmedi. Hakan bunlardan bunaldığı için birkaç kez milli formayı bırakmaya karar verdiğini; ancak bunu
uygulama imkanı bulamadığını
itiraf etti.
Moldova maçından sonra gerçekten bırakmayı düşündün mü?
Doğru. Aslında Moldova maçını oynamadan Milli Takım'ı bırakma kararını almıştım. Ben daha Türkiye'den giderken Fatih Terim'e bırakacağımı söyledim. Çünkü hakikaten eleştirilerden bıkmıştım. 'Hocam bu şekilde oynamak pek de hoş değil. Artık bu işi noktalayalım.' dedim. O da bana, 'Eleştirilere
kulak asma. Biz senin ne olduğunu biliyoruz. Bu
takımda senin saha içinde ve dışında hâlâ büyük önemin var.' dedi. (Hakan bunu 'hissedilirlik' olarak niteliyor.) Sonra diğer hocalarla görüştük. Onlar da benden memnun olduklarını ve antrenmanda çok iyi çalıştığımı söylediler. Bunlardan etkilendim tabii... Bir de özellikle Moldova maçından önce içimde bir his vardı. Şöyle iyi bir maç çıkarıp da bırakayım dedim. En iyi yerde milli formaya
veda etmeyi düşündüm. Bunu öğrenen Başkan
Haluk Ulusoy, soyunma odasına girerek, 'Sakın ha Hakan, bırakırsan ölümü gör! Bu yola birlikte çıktık birlikte gideceğiz.' dedi. Başkanımız böyle konuşunca biraz frenlendim... Aslına bakarsanız, Isviçre maçından sonra da bırakıyordum...
Milli Takım'da oynasan da oynamasan da hep gündemde olmak rahatsız ediyor mu seni?
Ersun Yanal döneminde oynamadığım zaman daha değerli oldum. Her oynanan maçta arandım. Herkes, "Hakan niye oynamıyor. diye soruyordu. Fakat oynadığın zaman iyi de oynasan kötü de oynasan fark etmiyor. Maalesef herkes birinin üzerinden
prim yapmaya alışmış. Türkiye'de de bu
oyuncu benim. Oynasam belki de yenilirdik... Her maçta bize alınan önlemleri biliyorsunuz. Belki de oynamamak benim adıma daha hayırlı oldu. Oynasam çok daha kötü sonuç olabilirdi. Hayatım boyunca hiç bu maçta oynamadım da sonuç şöyle olurdu demedim. Benim yerime oynayacak Fatih Tekke'den tutun da daha başka çok kaliteli ve iyi oyuncular var. Benim olmayışım sadece performans anlamında değil diğer oyunculardaki
baskıyı, heyecanı ve stresi de artıran etken. Olmadığım süreçte konuşulan konular bu olunca ya bu açığı kapamak adına çok şey yapmak istiyor oyuncu ya da hiçbir şey yapamıyor. Bu stresi kaldırmak kolay değil. Bence bu anlamda sorumlu beni oraya almayan Ersun Yanal oldu.
Kadroya alıp orada tutarsın, daha önce söylediklerini çiğnemezsin ve o döngüyü öyle sağlarsın. Gereksiz yere bir baskı ve stres oluşturdu.
Medya çoğu zaman Milli Takım'ı bir kenara bıraktı. Sadece bu tartışmaların olduğu bir ortam oluşturuldu. Bu, kimseye fayda getirmedi. Ne bana ne kendisine ne Milli Takım'a ne de onu destekleyen kişilere...
Milli Takım'ın gidişini nasıl buluyorsun?
Her geçen gün biraz daha iyi oluyoruz. 3 maçı kayıpsız geçerek önemli bir dönemeci aştık. Kendimize güvenimiz arttı. Şimdi Emre'nin dönüşüyle biraz daha güçleneceğiz. O şimdi biraz daha ofansif oynayacak. Mehmet
Aurelio defansa yönelik oynayacak. Inanılmaz açık kapayan bir
futbolcu. Takımımızın iyi bir fizik avantajı var. Hepsi sırım gibi oyuncular. Gökhan,
Servet,
Hamit,
Tuncay gibi sağlam yapılı oyuncular bir takım için büyük avantaj. Yıldıray da iyileşecek. Tuncay önlem alınamayacak bir oyuncu. Çünkü hem
teknik hem de mukavemeti yüksek bir oyuncu. Teknik oyuncunun başına bir oyuncu dikersiniz ve onu durdurursunuz. Ama güçlü bir oyuncuyu durdurmak çok zordur.
Emre niye sürekli başını derde sokuyor?
Ben Emre'nin öyle şeyler söylemediğini biliyorum. Kendisiyle de sık sık görüşüyoruz. Ancak bazen insanlar farklı ortamlarda farklı tepkiler gösterebilir. O andaki gösterdiği tepki ceza alması adına böyle bir soruşturmayla değerlendiriliyor olabilir. Duruşuyla, kişiliğiyle ben Emre'yi çok iyi tanıyorum. Böyle bir şey yapması mümkün değil. Bir yanlış anlama var. Gerçek ortaya çıkacaktır.
Milli Takım'da oyunculuk dışında farklı bir misyonun olduğunu düşünüyor musun?
Evet, böyle bir durum var dersem, herhalde abartmış olmam. Bizim
genç oyuncular üstünde etkimiz var. Hoca da zaten bunu her fırsatta söylüyor. Zaman zaman performans olarak olmasa bile, yaşımıza göre çalışma tempomuzu, birlik ve beraberliği sağlama adına yaptıklarımızı Milli Takım için önemli sanıyorum.
Kendimizi frenlemeliydik
Isviçre maçı sonrasında yaşananlar için pek konuşmadın. Neden?
Susmanın daha iyi olacağı bir dönem yaşadık. Isviçre maçında bazı şeyler oldu. Görünen köy
kılavuz istemez. Orada bazı şeyler yaşandı. Yaşananları herkes gördü. Bunun üzerine yorum yapmak, bunun aksini iddia etmek mümkün değil... Benim genel yapımı biliyorsunuz, Türklüğüm çok ön planda, fakat bu tür durumlarda biraz frene basmayı bilmeliyiz. Yok olayları önce başlattı, ilk tekmeyi onlar attı falan diyoruz; ama maalesef ondan sonra gelişen olaylar pek hoş değildi. Şimdi onların ağır cezasını çekiyoruz.
'Bizim evladımız' muamelesi artık sona ermeli
Yetkin olsa, Türk futbolunda hemen düzeltmek isteyeceğin yanlış hangisi?
Bir tek şey için kullanmak istemezdim bu yetkiyi; çünkü yapılacak çok iş, düzeltilecek epeyce yanlış var. Öncelikle Türkiye'de profesyonellik para demek. Fakat bunda da bir yığın çarpıklık var. Şimdi yanınızdaki emsalleriniz sizden çok farklı paralara top oynarken, bunları da tıkır tıkır alırken, elin
yabancısı bunu tazminatıyla beraber götürürken, sıra bize gelince, 'Sen bizim evladımızsın!' diye avutulmak bunların başında geliyor... En başta bunu düzeltmek istiyorum. Madem Avrupa'da başarı isteniyor, o zaman bunların yerine oturması gerekiyor.
Sence Türk futbolunun en önemli sorunu ne?
Yabancıya olağanüstü değer verilip kendi değerlerimizin
ihmal edilmesi gibi geliyor bana. "Bizim değerimiz budur" diyeceğimiz bir tablo yok. Ondan sonra da başarı gelmiyor diye şikayet ediyoruz. Biz kendi özümüzü iyi taşıyamıyoruz ki... Bunu yapabilsek, pek çok şeyin değiştiğini görebileceğiz. Bizim değerimiz işte
Okan'dır, Arda'dır, Aydın'dır, Ferhat'tır, ötekilerdir, yani alttan gelenlerdir. Takımların temeli böyle oluşturulmalı. Herkes buna inanmalı. Biz Avrupa'nın büyük takımlarının sadece transferle başarılı olduklarını sanıyoruz. Hiç de öyle değil. M.
United,
Barcelona ve hatta R.
Madrid bile kendi değerlerine çok daha fazla önem veriyor. Yabancıya karşı filan değilim. Ancak böyle sağlam bir yapıya gelebilecek iyi yabancıların Türk futboluna katkısı olabilir. Çok para vererek seni yukarılara çıkaracak yabancı alamıyorsun. O zaman ne yapacaksın, bu genç arkadaşlara, yani kendi değerlerine sarılacaksın. Onların içinden yeni Okan'lar da çıkacak, Hakan'lar da, daha fazlası da...
Materazzi'nin
eşek şakası
Yurtdışı ile futbol ilişkilerin ne durumda?
Ben kendimi
yıldız olarak hiçbir zaman görmedim. 30 yaşına kadar babamdan
harçlık aldım. Kendi paramı değerlendiremedim. O zaman herkes güldü. Babama servet düşkünü dediler, beni de ana kuzusu olarak gördüler. Bunlar benim için olmazsa olmazdır ama bazıları için fedakârlıktır. Hatta başka şeydir... Futbol dünyasında dışarıdan en iyi görüştüğüm kişi, Seedorf'tur. Vieri ile bir
tekstil işi için görüştüm. Birkaç tekstil firmasına iş yaptırıyor. Yani onunla ilgili bir tasarrufum olmuştu. Materazzi ile hiç görüşmem.
Neden görüşmezsin?
11 Eylül'de ABD'de Ikiz Kuleler'e saldırının şoku yaşanırken, soyunma odasında bizi göstererek, 'Onlar yaptı.' dedi. Eşine az rastlanacak türden bir eşek şakasıydı. Tabii çok şaşırdık. Okan da, 'Evet, biz yaptık, bundan sonra kendine dikkat et.' diye Gaffur türü bir uyarıda bulundu. Ne kadar sinirlendiğimizi görünce, 'Şaka yapıyorum.' diye işi geçiştirdi. Garip bir adamdı... Neyse, Materazzi'yi geçelim. Öteki tanışıklıklarımın önemli olduğunu düşünüyorum. Bunlar ülkelerinde çok farklı yerlerde olacak.
(Zaman)