Ligi, lisanslı
sporcusu, nizami sahası, seyircisi, reklamı, kısaca geçmişi hiç olmayan bir spor dalının millî
takımı kurulur mu? Cevap, eğer o
ülke Türkiye ise
evet. Türkiye’nin kaşla göz arasında bir millî takımı daha oldu:
Futsal Millî Takımı. Öyle ki kısa zamanda kurulan takım şu ana kadar 5 maçı geride bıraktı. Tabiî ki 5 maçta da sahadan mağlubiyetle ayrıldı.
Jet hızıyla kurulan; ligi, tecrübesi ve profesyonel altyapısı olmayan takımımız 17-22 Ocak tarihlerinde
Finlandiya’da düzenlenecek
Avrupa Futsal Şampiyonası
elemelerinde mücadele edecek. Takımımızın
teknik direktörlüğünü, bir zamanlar F.
Bahçe’de top oynayan ve çeşitli takımları çalıştıran Ömer Kaner yapıyor.
Oyuncular mı? 15 kişilik kadronun 13’ü gurbetçi.
Yeni kurulan takım hakkında bilgi almak için Ömer Kaner ve talebelerini havaalanında yakaladık. Şaka değil, havaalanı; çünkü takım
kamp için henüz Türkiye’de bir araya gelecek
vakit bulamadı. Nasıl bulsun ki? 3
Ekim’de kurulacağı duyuruldu, 4
Kasım’da
Kuşadası’nda seçmeler yapıldı, 13
Aralık’ta ilk millî maçını
Romanya ile oynadı.
KURALLARI DA TAKTİK ANLAYIŞI DA ÇOK FARKLI
Futsal yani salon
futbolu ülkemizde üniversiteler arası müsabakalar dışında pek bilinmiyor. Oysa bu branş dünyada 1930’larda ortaya çıktı. 1965’ten beri uluslararası müsabakalar yapılıyor. 1982 yılında ilk Dünya Şampiyonası organize edildi.
Ronaldinho,
Robinho, Zico,
Socrates,
Pele, Bebeto gibi
oyuncuların altyapılarında da salon futbolunun etkisinin büyük olduğunu hatırlatalım.
A Millî Takım Teknik Direktörü Ömer Kaner haliyle bu spor dalını öğrenme aşamasında bir teknik adam. Futsal her ne kadar futbolun salona indirgenmiş hali gibi görünse de kuralları, taktik anlayışı,
antrenman teknikleriyle bir hayli farklı. Kaner’in,
F.Bahçe’de futbol oynadığı yıllarda
Almanya’ya kamp yapmaya gittiklerinde salon turnuvalarını görmenin ötesinde bu spor hakkında hiçbir fikir sahibi olmadan A Millî Takım teknik direktörlüğüne getirilmesi bu işe bir yerden başlanması zorunluluğunun sonucu. Hoca da bu konuda bizimle hemfikir. “Biz de yabancısıyız.” diyor.
Kaner, göreve geldikten sonra ilk iş olarak futsal hakkında malumat toplamaya başlar. Kurallar, oyuncu sayısı derken, Türkiye’de üniversiteler arası çok da üst düzey olmayan turnuvaların yapıldığını fark eder. Ancak bu turnuvalar onu tatmin etmez. O sıralar
Belçika’da futsala ilgi duyan Türklerin kendisiyle irtibata geçmesiyle bu ülkenin yolunu tutar. Bakar ki Belçika,
Hollanda ve Almanya’da gurbetçiler bu spor dalıyla uzun yıllardır profesyonel anlamda tanışmaktadır. Hatta Belçika’da bir Türk’ün takımı bile vardır. Tabii o da bu fırsatı değerlendirir. 4 Kasım’da Kuşadası’nda Türkiye’deki üniversite öğrencileri arasından seçmeler yapar. Bu seçmelere gurbetçileri çağırmaz.
Seçmelerde sadece 3 oyuncu gözüne girer. Mevcut durum karşısında soluğu tekrar Belçika’da alır. Kısa zamanda kuracağı takımın iskeletini bu ülkedeki gurbetçilerden oluşturur. Onlara Hollanda ve Almanya’dan da ilaveler yapar.
Ömer Kaner yönetimindeki Türkiye, tarihteki ilk millî maçını Romanya ile yapar. Ne ilginçtir ki A Millî Futbol Takımımız da tarihindeki ilk maçı Romanya ile yapmıştı. A Millî Futsal Takımı Romanya’ya 7-3 yenilir. Bu maçta G.Saray’da oynayan
Ümit Davala da ekiptedir, hatta
kaptandır. Daha sonra Ümit Davala takımdan ayrılacaktır. Türkiye’nin tarihteki ilk golünü Belçika’da oynayan Murat Düzgün kaydeder.
Kaner, futsalı tempolu bir oyun olarak tanımlıyor. “Fizik kondisyon, dikkat, beceri, teknik isteyen bir spor. Sahada adeta taktik savaşı var. 4 kişiyi çı
kartıp 4 kişiyi birden sokabiliyorsun. Kendini geliştirmen lâzım. Öyle bir yerde adam değiştiriyorsun ki gol pozisyonuna girebiliyorsun.” Aslında başlangıç aşamasında Ümit Davala’nın yanı sıra
Metin Tekin, Hami Mandıralı gibi şöhretli
futbolcuları kadroya katmayı düşünen Kaner, zamanla bakar ki bu, öyle şöhretli oyuncuların futbolu bıraktıktan sonra ciddi manada yapacağı bir branş değildir. Zaten o da taktikleri yeni yeni öğreniyor. Hatta takımdaki tecrübeli oyuncularla bazen bir araya gelerek fikir alış verişinde bulunuyor.
SAHADA BAZEN ÜÇ DİLDE KONUŞUYORUZ
Kaner, gurbetçi oyuncuların kendisine olduğu gibi takımdaki yenilere de
yardım ettiğini kaydediyor: “Futsalı bilenlerle bilmeyenleri kamplarda aynı odalarda yatırıyoruz. Böylelikle futsalı ve kuralları tüm oyuncuların bir an önce öğrenmesini amaçlıyoruz.” Takımdaki gurbetçi oyunculardan biri, yardımlaşmayla ilgili hocadan ayrı düşünerek ilginç sözler sarfediyor. “Valla sahada bazen üç dil konuştuğumuz oluyor.” Bazı oyuncuların Türkçesinin bir hayli bozuk olduğunu belirtelim.
A Millî takımın ilk hocası, kısa zamanda bu spor dalının Türkiye’de hızla yayılacağına inanıyor. Ona göre, 2-3 sene içinde futsala olan ilgi, basketbola ilgiyle eşit seviyeye gelecek. 2007-2008 sezonunda futsal liginin kurulacağını, seminerler kurslar açarak bu spor dalını halka sevdireceklerini de iddia ediyor.
Futsal yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi birçok ünlü oyuncunun topla ilk tanışmasına vesile olan bir spor. Gelişme çağındaki sporcuların karar verme becerileri, teknikleri futsal sayesinde oldukça hızlı gelişiyor. Normal futbol maçına oranla futsalda topla temas daha fazla. Biri
kaleci olmak üzere 5 kişiden kurulan takım dikkate alındığında bir futbolcu oyunun yüzde yirmisinde topla temas halinde olabiliyor. Topla dar alanda daha fazla buluşan oyuncuların daha hızlı düşünüp daha hızlı karar vermesi gerekiyor. Bu da futbolcuların oyun zekasını geliştiriyor.
Dünyada yaklaşık 4 milyon civarında lisanslı futsal oyuncusu bulunuyor. Bu alanda bir
endüstri oluşmuş durumda. Avrupa’da futsal için şu anda kulüpler yılda yaklaşık 4 milyon
avro harcıyor. Bir futsal oyuncusu ise takımına göre ayda ortalama 15 bin avro kazanabiliyor. Bu bağlamda görüşlerini aldığımız A Millî Takım Kaptanı Murat Düzgün, takımdaki gurbetçilerin bu spor dalından paralar kazandığını söylüyor. Murat, Belçika’da ikinci lig ekiplerinden Berringen takımında oynuyor. Yaklaşık 9 yıldır futsal oynayan 26 yaşındaki kaptan, takımın en tecrübelilerinden. “Avrupa’da her takımın bütçesi var. Kulüpler arası transferler oluyor. Ben uzun yıllar 1. Lig’de oynadım. Şu an 2. Lig’deyim. Son adam oynuyorum. Ama bu spora başladığım ilk yılımda 40 gol attım.”
ERMENİSTAN’LA AYNI GRUPTAYIZ
Murat ve takımdaki tüm oyuncular millî takımın kurulmasına çok seviniyor. Zamanında Belçika Millî Takımından
teklif alan Murat, bir gün mutlaka Türk Millî Takımı kurulur diye bu teklifi kabul etmediğini kaydediyor. Romanya maçında tarihe geçen ilk golü için ise, “Kalenin önündeydim. Top bana geldiği anda iki futbolcu üstüme doğru hamle yaptı. Kendi etrafımda dönerek onlardan kurtuldum, sonra bir tanesi yine karşıma çıktı. Çalımlayarak
kalecinin bacaklarının altından topu filelere bıraktım. İlk golü attığım için çok büyük bir mutluluk yaşadım.” diyor.
Finlandiya’da düzenlenecek
Avrupa Şampiyonası elemelerinde mücadele edecek Futsal Millî Takımı, Finlandiya,
Arnavutluk ve
Ermenistan’la aynı grupta yer alıyor. Millî Takım, grup maçlarını lider tamamladığı takdirde bir üst tura yükselecek. Ön eleme turlarında gruplarında en iyi iki grup ikincisi de bir üst tura çıkacak. Millî Takımımız,
ön eleme turunu geçtiği takdirde 18-25
Şubat 2006 tarihlerinde düzenlenecek eleme turuna katılacak. Toplam 28 takımın 4’erli 7 grupta mücadele edeceği eleme grubunda Milli Takımımız, A Grubu’nda ev sahibi
İtalya,
Fransa ve Beyaz
Rusya ile karşılaşacak. Gruplarını ilk sırada tamamlayan 7 takım, ev sahibi
Portekiz’le birlikte 16-25 Kasım 2007 tarihlerinde düzenlenecek Avrupa Futsal Şampiyonası’na katılacak.”
Türk insanı istedikten sonra her şeyi yapar” felsefesiyle yola çıkan Ömer Kaner, Avrupa Şampiyonası ön eleme turundan iyi bir derece alarak eleme turlarına katılmak istediklerini belirtiyor. Kaner’in isteği şartlar itibariyle bir hayli zor gözüküyor. Ama yine de top yuvarlak. Üç ayda takım kuran bir ülkenin Avrupa Şampiyonası ön elemelerinde başarılı olmayacağını kimse iddia edemez!
OYUNUN KURALLARI
Futsal’ın kuralları saymakla bitmiyor. Aut atışından, oyuncuların giysilerine, golün atılışı,
penaltı,
hakemlerin sayısı, korner atışı, maç süresi, taç, fauller, topun ebatlarına kadar her şey kurallara bağlı. Oyundaki bazı kurallar şöyle: Futsal karşılaşmaları, birisi kaleci olmak kaydıyla beşer oyuncudan oluşan takımlarca oynanıyor. Maç boyunca sınırsız oyuncu değişikliği yapılabiliyor. Maksimum yedek oyuncu sayısı yedidir. Oyunda
kırmızı kart görmüş bir oyuncu oyun alanını ve yedek bankını terk ediyor. Bir oyuncu kırmızı kartla oyundan atıldıktan iki dakika sonra, eğer o ana kadar gol olmadıysa, bir başka oyuncu yerine giriyor. Bir oyucunun gol sevincini formasını çıkartarak kutlaması sportmenlik dışı davranış olarak değerlendiriliyor. Maçlarda 4 hakem görev yapıyor. Orta hakem sahanın tek hakimi. Ona bir yan hakem eşlik ediyor. Karar vermede o da etkili. Maçlarda bir de süre hakemi ve üçüncü hakem bulunuyor. Bu ikili orta saha çizgisi hizasında ve yedek kulübelerinin tarafında oturuyor. Maç birbirine eşit 20’şer dakikalık iki devreden oluşuyor. Top oyun alanının dışına çıktığı anda süre durduruluyor. Takımların her birinin, her devre için birer dakika mola kullanma hakları bulunuyor. Maçların oynanacağı alanın boyutları uluslar arası karşılaşmalarda; boy minimum 38 m, maksimum 42 m, en minimum 18 m, maksimum 25 m olmalı. Penaltı noktası kaleden 6 m uzaklıkta bulunuyor. Kale ölçüleri (içten ölçülmek kaydıyla), iki direk arasında 3 m, yerden yüksekliği 2 m olmalıdır. Her takımın her iki devrede yaptıkları ilk beş faul kaydediliyor. Her iki yarıda da altıncı takım faulünden itibaren; atışta
baraj kurulmuyor, kaleci toptan en az beş metre uzakta ve kendi ceza alanı içinde bulunuyor. Taç atışı ayakla kullanılıyor. Taçtan doğrudan gol yapılamıyor.
Atış en çok dört saniye içinde kullanılıyor. Top; küre biçimli,
deri veya muadili malzemeden, çapı 62 cm’den
küçük veya 64 cm’den büyük olmayan, 400 gr’dan hafif veya 440 gr’dan ağır olmayan, 0,4-0,6 atmosfer (400-600g/cm2) basınç özelliklerine sahip durumda. Topun tavana değerek oyun dışı kalması durumunda oyun
rakip takım tarafından, topun son oynandığı yerden başlatılıyor.
FUTSAL MİLLÎ TAKIMININ HAZIRLIK MAÇLARI:
13.12.2006 Romanya-Türkiye: 7-3
14.12.2006 Romanya-Türkiye: 6-2
26.12.2006
Azerbaycan-Türkiye: 4-2
27.12.2006 Azerbaycan-Türkiye: 5-2
12.01.2007 Belçika-Türkiye: 3-0
DÜNYADA FUTSAL
Futsal’ın (salon futbolu) geçmişi 1930 yılına kadar uzanıyor. Kaynaklarda ilk olarak
Uruguay’da oynandığı yer alıyor. O tarihlerde maçlar basketbol sahası boyutlarındaki açık ve kapalı alanlarda oynanıyordu. Oyun ilk yıllar
Güney Amerika’da, özellikle de
Brezilya’da çok hızlı bir
gelişim kaydediyor. İlk uluslararası karşılaşmalar 1965 yılında düzenleniyor ve
Paraguay Güney Amerika Kupası’nı kazanıyor. 1979 yılına kadar altı Güney Amerika Kupası daha düzenleniyor. Tümünü Brezilya müzesine götürüyor. Futbolun bu dalı 1989 yılında
FIFA şemsiyesi altına girmeden önce ilk Futsal Dünya Kupası düzenleniyor. Yıl 1982. Şampiyon Brezilya. 1985 yılında
İspanya’da düzenlenen ikinci Futsal Dünya Kupası’nın da birincisi Brezilya oluyor. Brezilya’nın bu ezici üstünlüğüne 1988 yılında
Avusturalya’daki Dünya Kupası’nda Paraguay son veriyor. Bu tarihten sonra oyunlar FIFA’ya bağlanıyor. 1989 yılında Hollanda’da, 1992 yılında
Hong Kong’da düzenlenen
şampiyonaların galibi de Brezilya oluyor. FIFA’nın düzenlediği üçüncü Dünya Kupası 1996 İspanya (şampiyon Brezilya), dördüncüsü 2000
Guatemala (şampiyon İspanya), beşincisi Taipei 2004 (şampiyon İspanya) oluyor.
FIFA’nın 1988 yılında futsal’ı yeni bir
disiplin olarak kabul etmesi ve 1989 yılında ilk FIFA Futsal Dünya Kupası’nı
düzenlemesinin ardından
UEFA da bu dala ilgisiz kalmıyor. Futsal 90’lı yıllarda Avrupa’da da yayılmaya başlıyor. 1996 Ocak ayında İspanya’da ilk Avrupa Futsal Turnuvası düzenleniyor. Üçüncü FIFA Futsal Dünya Şampiyonası’nda üç Avrupa takımının ilk dörde girmesi üzerine UEFA İcra Komitesi
Nisan 1997’de UEFA Avrupa Futsal Şampiyonası düzenleme kararı alıyor. 5. Futsal Avrupa Şampiyonası için ise Portekiz ev sahibi ülke seçildi. İlk dört şampiyonayı sırasıyla Rusya (1999), İspanya (2001), İtalya (2003) ve İspanya (2005) kazandı.
AKSİYON